Antalya’da geçtiğimiz günlerde yaşanan iki deprem, Türkiye’nin deprem gerçeğinin, Antalya’yı dışarıda bırakmadığını ortaya koydu. Oysa Antalya’nın yerli halkı, onlarca yıldır aynı masalla kendini avutur durur: Antalya’ya hiç bir şey olmaz, buraları melekler koruyor!
Bu cümle ne bilime dayanıyor ne de tarihe. Antalya, Türkiye’nin en aktif deprem bölgeleri kadar sık sarsılmıyor olabilir; ama bu, depremin bu kentin gerçeği olmadığı anlamına gelmiyor.
Antalya ve çevresi, 2. derece deprem bölgesi içinde yer alıyor. Kentin bazı kesimleri ise birinci ve ikinci derece kuşakların kesişim alanlarında bulunuyor. Yani Antalya, deprem riski açısından “güvenli bölge” sayılabilecek bir yerde değil.
*****
Tarihsel kayıtlar da bunu doğruluyor. Osmanlı arşivleri ve jeolojik çalışmalar, Antalya ve çevresinde yüzyıllardır depremler yaşandığını gösteriyor. Örneğin 1886 Elmalı–Finike depremi, bölgede ciddi hasara yol açmış depremlerden biri. Daha eski kayıtlarda 1459, 1741 ve 1743 yıllarında Antalya ve çevresinde hissedilen depremlerden söz ediliyor. Yakın dönem aletsel kayıtlarda ise bölge, 6.6 büyüklüğüne varan depremler üretmiş durumda.
Yani Antalya’nın depremle ilişkisi yeni değil; sadece uzun süreli bir sessizlik dönemine alışmış bir kentten söz ediyoruz.
Asıl risk ise fay hatlarından çok, zemin yapısı ve yapılaşma biçimi. Antalya’nın büyük bölümü alüvyonlu zeminler üzerinde kurulu. Kıyı şeritleri, dolgu alanlar, dere yatakları ve yumuşak zeminler deprem dalgalarını büyütebiliyor. Bu da orta büyüklükteki bir depremin bile bazı bölgelerde ağır hasar yaratmasına neden olabiliyor.
*****
Buna bir de plansız büyüme ve turizm baskısı ekleniyor. Deniz kenarlarına yapılan yüksek katlı oteller, hızla artan nüfus, eski yapı stoku ve denetim sorunları Antalya’yı daha kırılgan hâle getiriyor. Deprem burada sadece binaları değil, aynı zamanda kentin turizme dayalı ekonomisini de tehdit ediyor.
“Antalya deprem kenti değil” demek bu yüzden yanıltıcı. Asıl tehlike, depremin kendisinden çok, hiç önlem almamaya yol açan yanlış güven duygusu.
Antalya’yı koruyacak tek şey gerçeklerle yüzleşmek. Zemin ve binalar incelenmeli, riskler açıkça paylaşılmalı, büyük tesisler denetlenmeli. Masallara değil, bilime güvenmeliyiz. Deprem kaçınılmaz değil ama hazırlıksızlık felaket getirir.
Yorumlar
Kalan Karakter: