Erzincan İliç'te yaşanan altın madeni faciası ve 6 kişinin canlı canlı gömülmesi hepimizi derinden üzdü. Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim, bu bir kaza değil, cinayettir. Bu kadar net konuşmamın nedeni, konunun yeni olmaması, bu maden konusunda yıllardır sayısız uyarı yapılmış olmasına rağmen hiç önlem alınmamasıdır.
Konu oldukça teknik benim için. O nedenle, uzmanların söylediklerinden faydalanacağım. Buyurun, birlikte değerlendirelim...
* * * * *
Sözü edilen altın madeni, bir Kanada şirketine ait. Çalık Holding'in de bu madende yüzde 20 ortaklığı bulunuyormuş. Hani, AKP iktidarında zengin edilen ve yargı kararlarına rağmen bile durdurulamayan Çalık Holding...
AKP Hükümeti, Türk ortaklı bu Kanada firmasına yakın bir zaman önce büyük bir vergi indirimi yapmış. Bunu tabi ki Türkiye'deki kaynaklardan öğrenemiyorsunuz; Kanada firması, bilançosunda bu indirimi belirttiği için haberimiz olabiliyor ancak. Bu indirim neden yapıldı bilinmiyor. Ancak bilinen, bu şirketin Türk hükümeti tarafından kollanıp palazlanmasına yardım edildiği...
Daha önce bu madende bir siyanür sızıntısı olmuş, siyanürlü suyun Fırat'a karıştığı ortaya çıkmıştı. Ancak bundan daha önemlisi, toprağın yıkanmasında kullanılan siyanürlü ve sülfürik asitli suyun yeraltı sularına karışmakta olması. Bu yolla zehir tüm bölgeye yayılıyor, hem toprağı, hem de o toprakla ilişkisi olan tüm canlıları etkiliyor. Ve bütün bu bilgiler sümen altı ediliyor, kamuoyundan gizleniyor. Deyim yerindeyse, hükümet, kendi vatandaşına karşı Kanada firmasının yanında yer alıyor.
* * * * *
Buradan anlaşılacağı üzere, firmaya "insanları ve çevreyi boşver, yürü istediğin gibi" denmiş. Nitekim Murat Kurum'ın adı da bu kapsamda gündeme geldi. Evet evet, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olan eski Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum'dan söz ediyorum. Onun bakan olduğu dönemde, uzmanların uyarılarına rağmen, madenin kapasitesi ikinci kez artırılmış. Hem de 3 kat! Hem de sayısız uzmanın uyarmasına rağmen! Sayın Kurum'un bu konunun gündeme getirilmesine yanıtı, AKP iktidarı için son derece klasik: "Algı operasyonu yapıyorsunuz!"
* * * * *
Konu tartışılırken hep bir 'kaza'dan bahsediliyor. Bunun kaza olmadığını, Maden Mühendisi ve İş Güvenliği Uzmanı Erdinç Günay çok net anlatıyor:
"Bu, beklenen bir olaydı. 2022 yılında burada bir siyanür kaçağı oldu. Yetkilileri uyardık. Burası, aktif bir fayın üzerinde. Fırat nehrinin koluna 300-400 metre mesafede. Bu maden burada uygun değil, bunun riskleri çok. Dünyada bunun çok örneği var; elimizde, belgeler, bilgiler, örnekler var. Bunlar varken, sırf birileri para kazanacak diye, sırf yabancı şirketler para kazanacak diye, bu kadar denetimsiz, bu kadar duyarsız bir işletmeciliğe izin veren siyasi otorite de sorumlu burada. Denetim yapmayanlar da sorumlu. İşletmenin kendisi zaten sorumlu. Birileri para kazansın diye, bizim insanımız da, toprağımız da feda ediliyor. Burada tamamen bir mühendislik hatası var, yani buna doğal bir olay diyemeyiz, yani bu, bu işin doğasında var diyemeyiz."
Konuyla ilgili çok daha çarpıcı iddialar daha var. Erzincan Eski Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner, bu maden şirketinin dağıttığı rüşvetlerden ve hatta şüpheli bir ölümden bahsediyor. Köylülere, dava açmayacaklarını belirten imzalı bir belge karşılığında firmanın para dağıttığı zaten biliniyor. Madende çalışan işçilere yönelik baskı ve tehdit iddiaları var. Bunlar, bu yazıya sığmaz. Bu nedenle, bu yazıda, konunun 'işin doğası', 'fıtrat' ya da 'algı operasyonu' olmadığını, ÇED onaylı cinayetler işlendiğini anlayalım yeter.
Yorumlar
Kalan Karakter: