Son 5 yılda çok büyük acılar, tarifi ve telafisi imkansız kayıplar yaşadık. Pandemi ile başlayan küresel salgın yüzbinlerce insanın ölümüne, ülke ekonomilerinin yara almasına, tedarik zincirinin kırılmasına neden oldu.
Antalya pandeminin yaralarına saramadan cumhuriyet tarihinin en büyük yangınını yaşadı. Manavgat’ta başlayan yangında sadece ormanlarımızı değil, geleceğimizi de kaybettik.
Ukrayna – Rusya savaşı ülke sınırlarımız içinde yaşanmadı ise de iki ülkenin birbirine attığı her bomba, sıktığı her kurşun Antalya’dan hissedildi.
6 Şubat’ın yarası hala taze. Kapanmayacak kadar büyük bir yara bu, tarifsiz bir acı.
Antalya, bu felaketlerin hep merkezinde idi.
Pandemi turizmi öldürdü, Antalya ekonomisi durma noktasına geldi. Savaş, turizmi sekteye uğratmakla kalmadı Antalya’ya kontrolsüz bir göçün başlamasına, bu da kent ekonomisinde devalüasyona neden oldu. Depremle birlikte Antalya’ya göç hızlandı ve şehrin imkanları buna hiçbir şekilde hazır değilken nüfus belki de üçe katladı.
Hem çok ve hem de zor şeyler yaşadık.
Şükürler olsun hala hayattayız, hala ayaktayız. Gün geçtikçe de eski şaşalı günlerin geri geleceğine dair umut vaat eden gelişmeler yaşanıyor.
Sadede gelmeden önce yakın geçmişle ilgili hafızalarımızı tazelemek istedim, çünkü bugün madalyonun diğer yüzünden bahsedeceğim.
Çünkü helalleşme vakti geldi çattı.
31 Mart Yerel Seçimlerine sayılı günler kaldı. 2019-2024 döneminde belediye başkanlığı yapan herkes bu sorunlar yumağı ile boğuştu, görev ve sorumluluklarını bu zor dönemde yerine getirmeye çalıştı. Özveriyle çalışan, gecesini gündüzüne katıp Antalya’mızı bugünlere getiren tüm başkanlardan Allah razı olsun.
Ümit Uysal, Hakan Tütüncü ve Semih Esen’in, cumhuriyet tarihinin en zorlu döneminde büyük bir özveri ile çalışıp, ellerinden gelenin bir fazlasını yapmak uğruna gecelerini gündüzlerine kattıklarına bizzat şahidim. Turgay Genç ve Halil Şahin’de eminim aynı özveriyi göstermiştir. Görmedik, duymadık ama biz iyi düşünelim ve yapmıştır diyelim.
Ümit Uysal ve Hakan Tütüncü’nün hem pandemide, hem Manavgat yangının da hem de deprem bölgesinde sürdürdüğü çalışmaların hakkı ödenmez. Her ikisinin de ellerine sağlık.
Bu zorlu süreci iliklerine kadar hisseden isimlerin en başında sanırım Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek geliyor. Covid illeti Böcek’i bizden almak için çok uğraştı ama eski topraktır başkan, öyle kolay pes etmeyeceğini Azrail’e bile gösterdi. 64 günü yoğun bakımda olmak üzere 108 gün hastanede kalan Böcek, yaşam mücadelesinden zaferle çıkmayı bildi.
Tedavi süresini tamamlamadan görevini başına döndü. Bir yandan canıyla uğraştı, diğer yandan Antalya’nın sorunlarıyla. Seversiniz ya da sevmezsiniz ama konu helalleşmek ise objektif olmak zorundasınız. Oturduğun yerden ahkam kesmek kolaydır, birçoğumuzun düşünürken bile ter bastığı büyük bir sınavdan geçti Muhittin Böcek ve bence bu sınavdan alnının akıyla da çıktı.
Evet, Antalya trafiği Muhittin Böcek döneminde büyük bir sorun haline geldi. Fakat Rusya, Ukrayna ve deprem bölgesinden yüz binlerce insan, çok kısa bir süre içerisinde Antalya’ya değil, o muasır medeniyet seviyesine ulaşmış Avrupa kentlerinden birine de göç etse, aynı ve belki daha fazla benzer sorun oralarda da yaşanırdı.
O kentler de pandemi, savaş, yangın, deprem gibi olağanüstü şeylerle aynı zaman dilimi içerisinde yüzleşmek sorunda kalsa, emin olun ki hepsinde kaos, hepsinde sorun, hepsinde içinden bir anda çıkılması mümkün olmayacak zorluklar hasıl olurdu.
O muasır medeniyet seviyesindeki ülke ve kentlerde siyaset kurumunun bizdeki kadar çirkin, pis ve üçkâğıtçılık üzerine kurulmadığını da unutmayın. Böcek’i diri diri gömüp, yerine geçmek için kimlerin, hangi kirli pazarlıklara tutuştuğunu hatırlayın. Aynı şey size yapılsa nasıl bir ruh halinde olurdunuz, böylesi kahpelikleri sineye çekip hayatınıza kaldığınız yerden devam edebilir miydiniz, bu sorunun cevabını arayın.
Muhalefet partisinin mensubu olduğunuz için hükümetten gereken desteği alamadığınızı, merkezi hükümetin sorumluluğunda olan iş ve hizmetlerin kasten, sırf Belediye Başkanını kötülemek için engellediğini, elinizi kolunuzu bağladığını da hesaba katın.
Biz unutmayı çok seven bir milletiz. Ama her seçim hatırlamayı gerektirir. Sandık bugünden ziyade, bugünlere gelirken verilen mücadelenin ve imkanlar dahilinde elde edilen başarının ya da başarısızlığın hesap yeridir.
Hesap sorarken adil olun.
Ne Muhittin Böcek’in, ne Ümit Uysal’ın, ne Hakan Tütüncü’nün, ne de diğer belediye başkanlarının elinde sihirli bir değnek yok, hiçbir zaman da olmayacak. Ellerindeki imkanlar dahilinde sorumluluklarını yerine getirebilmişler mi ona bakın.
Hükümetin yapması gereken ama sırf birilerini yıpratmak, siyasi kazanç elde etmek için kenti ve halkı mahrum bıraktığı hizmet ve eserlerin hesabını doğru kişiden, doğru sandıkta sorun.
Başkalarının dediğini değil, geçmişe ve gerçeklere odaklanıp vicdanınızın sesini dinleyin.
YAZIK
Tek bir belediye başkan adayı da çıkıp mal varlığını açıklayamadı. Hani bir laf var ya o geldi aklıma hal böyle olunca; “Çok laf yalansız, çok para haramsız olmazmış”
çok isabetli tespitler. sizce de mal varlığı açıklamaları geçiştirilecek mi?