15 Temmuz sonrası ülke genelinde hem genel hem de yerel politikalar alt üst olmuştur.
Genel politikaların yanında, yerel politikaların bir oluşum süreci vardır. Zira 15 Temmuz sonrası ihraçlar, görevden alınmalar, etki ve yetki değişimleri v.b. hallerin işleyişte yarattığı sıkıntı ve kaos yerel yönetimlerin kamu adına gerçekleştirdiği icraat aşamalarında sorunların giderilmesi hususunu zora soktu.
Ak Parti’nin oluşmuş yerel yönetim politikasına göre süreç devam ederken, 15 Temmuz süreci sonrası tüm ülkede yerel yönetimlere dair dedikodular ve belediye başkanlarının istifaları gündeme oturdu. Bundan Antalya da nasibini aldı.
Hiç bize uğramaz dediğimiz, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 2004’ten beri prenslerinden, Büyükşehir Yasası’nın hazırlanmasında büyük rolü olan, Antalya’nın tek yetkilisi, şehrin seçilmişi Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Menderes Türel de bu dedikodulardan etkilendi.
Bana kalırsa, bu süreçte yaşananlar Ak Parti’nin yeni yerel yönetim politikasının oluşturulması gerekliliğini ortaya çıkardı.
Değişimler yaşandıkça; sorunların tespiti, izlenecek politikanın oluşturulması, yürürlüğe sokulması ve sonuç değerlendirilmesi yapılmalıdır...
Meselenin varlığının tespitini yapmak yeterli değildir.
Toplumun bu mesele hakkındaki farkındalığı ve çözüm sürecinde kullanılacak katılımcıların tespiti de en az meselenin tespiti kadar önemlidir.
Yeni bir politika geliştirilmesi hâlinde merkezî ve yerel yönetim yetkilileri, aşağıda tanımlayacağım görünen ve görünmeyen etkin birimlerden oluşur. Çıkar grupları arasında fikir alışverişleri, tavizler ve tartışmalar neticesinde şekillenir.
Katılımcıların ortak kararı en yetkili mercinin onayı ile yürürlüğe konması kararı alınır.
Yeni politikanın yürürlüğe girmesi aşamasında en önemli faktör; uygulamadan sorumlu kişi ve kurumlar arasındaki iletişim ve koordinasyondur.
Herhangi maddi manevi bir aksaklık yeni politikanın işleyişini etkiler.
Değerlendirme aşaması ise; yeni politikanın, eski meselenin çözümüne ne ölçüde katkıda bulunduğuna dair gelişir.
Karar ve onay vericiler tarafından önem taşıyan bu sürecin diğer aşamalarına ilişkin göstergelerin yapılandırılması çalışmaları hızlanır. Yerel yönetimlerin görünür birimleri yanında birde görünmeyen birimleri vardır.
En etkin ve görünür olanlardan başlayacak olursak; Hükümet yetkilileri, bakanlar, vekiller, belediye yönetimi, belediye meclis üyeleri, muhalefet yetkilileri, medya ve ilgili diğer birimler.
Görünmeyen birimleri ise şöyle sıralayabiliriz; bürokratlar, akademisyenler, atanmışlar, seçilmişler, danışmanlar, özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve diğer çıkar grupların yetkilileri.
Bürokrasinin verimli işleyişi, birim sorumlularının belirli alanlarda insiyatif alabilmeleri, birimler arasında belirgin bir hiyerarşinin bulunmasına bağlıdır. Her birimin kendi alanlarında belirli yetki sahibi olması, terfi ve atamalarda liyakatın göz önünde tutulması gerekmektedir. Aksi hâlde, hiyerarşik baskı, yozlaşma ve kötü yönetim yaygınlığı, sistemde tıkanıklık yaratır. Bu hâlde yerel politikada başarısızlık kaçınılmaz olacaktır.
Kaldı ki yerel politikaların, başkanı, yönetimi ve meclis üyelerinin, kendi seçim tabanlarını oluşturan il genelinde yönetimlerini temsil eden ilçe teşkilatları uyumu çok önemlidir. Toplumun farklı kesimleri, STK'lar ve basın ile sürekli temasın ihmal edilmesi toplum memnuniyetsizliğini körüklediği ve gelecek seçim sonuçlarını olumsuz etkilediği deneyimlenmiş bir sonuçtur.
Dönelim Antalya’ya, bana göre; 2004 ve 2014 seçimlerinin ‘baş aktörü’ Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Menderes Türel’dir.
Sayın Türel’in bu ikinci döneminde, daha tecrübeli, deneyimli olduğu için vatandaşın hizmet beklentisi daha yüksek oldu. Ancak Ak Partili başkanın yola çıktığı bazı mesai arkadaşlarıyla yollarını ayırması, kentte çeşitli spekülasyonlara yol açtı. Belediyeciliği bir ekip çalışması olarak kabul edersek, Türel’in ‘yolları ayırma’ girişimine neden ihtiyaç duyduğu merak konusu oldu.
Geçtiğimiz ay otobüs alımı meselesi dışında hiç bir icraatı ya da hizmet kararı tartışılmamış bir yönetici olarak Antalya’nın tek ve mutlak patronudur ki, otobüs hususuna da ‘nazar’ diyelim… Ancak ulaşım esnafı ile gerilim yaşayan Başkan bu süreçten yara alarak çıktı.
Son aylar da Sayın Menderes Türel; dedikodulardan nasibini almadan evvel, bürokratlarında yaptığı değişim ile dikkat çekti.
Ulaşım A.Ş. Caner Şahinkara, ASAT Faruk Karaçay, ANET Mehmet Urcu görevlerinden aldı. İstifa dedikodularının sonrasın da EKDAĞ yetkilisi Murtaza Tamyürek ‘bu dedikoduya sebep olması nedeni ile görevden alındı’ haberini aldık.
Murtaza Tamyürek’in diğer bürokratlardan farkı partili olması…
Ak Parti bakanlarından Faruk Çelik’in yakını olması etkisi ile Antalya’da 2002’de Ak Parti kurucularından, Türel’in ilk seçildiğinde sonrasında Ankara sürecinde dönemin il başkanı, bugün milletvekili Sayın Mustafa Köse ile birlikte Ak Parti'de Grup Sözcülüğü yapmış bir partilidir.
Ak Parti İl Başkanlığı’nın yaptığı açıklama ise, Türel tarafından görevden alınan Tamyürek’in dedikodu yaptığını kanıtlar hâlde “dedikoduya müsamaha gösterilmeyeceği” hususunu net bir şekilde ortaya koymuştur.
Keza Antalya Milletvekili, Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun dedikodu ve yalan hususundaki katı tutumunu herkes çok net bilir. Sayın Çavuşoğlu seçimde verilen sözlerin takipçisi olarak 2014’ten bugüne Antalya Ak Parti yerel yönetim politikasının baş aktörü Türel‘in tüm icraatlarına destek veren, tüm bakanlıklar nezdindeki işlerinin bürokratik süreçlerinde Ankara’da hızlandıran, dedikodu değil hizmet ve icraat çalışmalarına odaklanması talimatını partililerden de bu yönde davranmalarını istediğini Ak Parti’de herkesin malumudur.
Netice de yukarıda bahsettiğim değişimler, Antalya’nın yerel yönetim politikasının değişiminin oluşturulması sürecini göstermiştir.
Daha verimli bir yerel yönetim yapılanması ve işleyişi için yeni yerel yönetim anlayışı oluşum sürecinde meselenin nedenselliğe dayandırılması, çeşitli alternatiflerin ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Zira bu meselenin ortaya konma şekli, problemin algısını değiştirecektir.
Alternatifler, sorunun çözümüne yönelik farklı eylem şekilleridir.
En nihayetinde, alternatiflerin değerlendirilmesi neticesinde en uygun politika tercih edilir.
Yeni yerel politika tercihi belirlendikten sonra, bu politikanın siyasi uygulanabilirliğinin olup olmadığı, yani seçilmişlerin tercih edilen alternatifi onaylayıp onaylamayacakları belirlenmelidir.
Sonrasında tercih edilen politikanın kurumsal uygulanabilirliği olup olmadığı, atanmış bürokratların bu politikayı destekleyerek, başarılı sonuca ulaşmanın yolunu kolaylaştırıp kolaylaştırmayacakları hususuna dikkat edilmelidir.
Bu değerlendirmede, genel olarak; yeni politikanın rutin uygulamalara verdiği karşılıklar, fayda, maliyet ve yarattığı memnuniyet düzeyi göz önünde bulundurulması gereken hususlardır.
Yerel yönetim politikaların işleyişinde kural ve talimatları dikkate alınmayan sistem, kapasitesiz bir sistemdir.
O nedenledir ki; kural ve talimatları hiçe sayılan bir sistem; kapasitesi olmayan, performansları, itibarları ve toplumsal kabul düzeyleri yetersiz olacak, ayrıca karar almada yetkinlik zaafiyetleri nedeniyle sistem hizmet üretemeyecektir. Bu da ister istemez belediye başkanının performansına, bağlı bulunduğu partiye olumsuz yansıyacaktır. Vatandaş, alamadığı hizmetin faturasını kesecektir.