Şu Kanal İstanbul meselesi günlerdir medyanın konusu oldu.
Eminim sizlerde gırtlaklarınıza dek bu konuyla doldunuz.
Sakın itiraz etmeyin, çünkü bende Kanal İstanbul’u yazacağım ama çok farklı olacak ve bizleri yani Antalya’da yaşayanları ne kadar ilgilendirdiğini o zaman anlayacaksınız.
Geçenlerde AK Parti Kepez Meclis üyesi sevgili “Eşref Ural” sosyal medya paylaşımında şöyle demiş:
“Mademki bu Kanal İstanbul projesi sadece İstanbul'u değil, bütün Türkiye’yi ve bizden sonraki nesilleri ilgilendirecek büyük bir teşebbüstür, o halde bu konu ülke genelinde bir referandum yoluyla cevaplanmalıdır. Şahsi kanaatim budur. Milletin kaderini her yönüyle etkileyecek böylesi önemli bir kararı bizzat milletin kendisi vermelidir.”
El-hak…
Bu öneriye yürekten katılıyorum.
Ural diyor ki, “… Bütün Türkiye’yi ve bizden sonraki nesilleri İLGİLENDİRECEK büyük bir teşebbüstür, o halde bu konu ülke genelinde referandum yoluyla cevaplandırılmalıdır.”
Adı Kanal İstanbul ama bütün Türkiye’yi ilgilendiriyor, bu doğru…
İyi de İstanbul dışında yaşayanları hangi yönüyle ilgilendiriyor?
Çok şey sayılabilir ama en önemlisi “kıyısından faydalanamayacağımız, arsa alıp ev yapamayacağımız, üzerinde tekne ve gemilerimizin olmayacağı bir suyolunun finansmanını ve borçlarını BİZLER yükleneceğiz.”
Nasıl mı?
Söyleyeyim:
Bu projenin “yap-işlet-devret” modeli ile yapılmaması için CHP, Anayasa Mahkemesine başvurdu.
Mahkeme bu başvuruyu reddetti.
Yani Kanal İstanbul projesi, yaklaşık 70 milyar TL maliyetle muhtemelen Çin Halk Cumhuriyeti ile anlaşarak yap-işlet-devret modeli ile yaptırılacak.
Ancak Çin Devleti muhtemeldir ki projeyi bu kanaldan her geçecek gemiden para alma karşılığı yapacaktır.
Ancak yabancı yatırımcı göç yolda düzelir diye yola çıkmaz bizim gibi.
Daha önce yaptırılan projelerde örneklerini gördüğümüz gibi, Çin Devleti de yatırımını garantiye almak için günlük paralı geçiş yapan gemi sayısı üzerinde bir anlaşma yapacak, yatırımını garantiye alacaktır.
Eğer böyle anlaşma yapılırsa- ki başka şekilde olması düşünülemez bile- işte o zaman yandı gülüm keten helva…
Nasıl ki geçmediğimiz otoyolların, köprülerin tüp geçitlerin garantili araç sayısına ulaşılmadığında aradaki farkını biz vergilerimizle ödüyorsak;
Nasıl ki hasta garantili şehir hastanelerinin yeterli müşteriye ulaşamadığında aradaki farkı biz vergilerimizle ödüyorsak;
“İstanbul Kanalından geçmesi gereken gemi sayısına ulaşılmadığında aradaki farkı yine bizler vergilerimizle ödeyeceğiz.”
Nasıl ki otoyolları, köprüleri, şehir hastanelerini vergilerimizle biz finanse ediyorsak, inanın onlarca yıl vergilerimizle Kanal İstanbul Projesini de yine bizler finanse edeceğiz.
Proje ihale edildikten sonra Erdoğan’ın diğer projelerde söylediklerini yine bu projede de duyacağız.
“Sıfır maliyetle çılgın bir projeyi gerçekleştiriyoruz. Devletin hazinesinden kuruş çıkmayacak.”
De ja vu gibi değil mi?
Aynı yalancı dolmayı döne döne inatla yutturmaya kalkıyorlar…
Eşref Ural’a katılıyorum…
Parasını benim vereceğim bir projenin de yapılıp yapılmayacağına yine bizler referandumla karar vermeliyiz…