30 Aralık 2016 günü AK Parti Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı “Erol Kaya,” henüz ortada fol yok, yumurta yokken, yani Genel Başkan Erdoğan, “metal yorgunluğu var” dememişken bir açıklama yapmış;
“Fethullahçı Terör Örgütü'ne (FETÖ) yönelik çalışmalar kapsamında AK Partili 58 belediye başkanı ve 608 belediye meclis üyesi hakkında işlem yapıldığını” belirtmişti.
Aradan geçen zaman içerisinde yapılan çalışmaların raporları elbette Erdoğan’a iletilmiş ve bu raporlara göre kimlerin görevden alınacağı böylece ortaya çıkmıştı.
Kamuoyunu tatmin etmek ve “işte gördünüz biz içimizdeki FETÖCÜLERİ temizledik” algısı yaratmak içinde bu çalışmadan ortaya çıkan ve FETÖ ile doğrudan irtibatlı olan 7 belediye başkanı ile 27 meclis üyesini ihraç ettiler.
Ancak FETÖ ile “iltisaklı” olan yüzlerce belediye meclis üyesi, belediye başkanı, il ve ilçe başkanları için “metal yorgunluğu kavramına sarılarak sessiz sedasız partiyi arındırma yoluna gittiler.”
İstanbul, Ankara, Bursa, Balıkesir büyükşehir belediye başkanlarının istifalarının istenmesinin arkasında yatan gerçek budur.
Meclis Başkanlığı yapmış, devletin en üst kademelerinde olan-biten her şeyden haberdar olan Bülent Arınç’ın “parsel parsel sattılar” diye atarlanması bu gerçeklerin istenmeden de olsa yapılmış olan itirafın ifadesidir.
Saray’ın sesi Abdulkadir Selvi’nin iddiasına göre de;
“Partideki FETÖ temizliği sadece bu belediye başkanları ile sınırlı kalmayacağı, ilerleyen günlerde bunlara başka büyükşehir belediye başkanlarının da ekleneceği yönünde.”
Erdoğan’ın Polonya dönüşü uçakta söylediği “istifa etmezlerse sonuçları ağır olur” sözleri, 58 belediye ve 608 belediye meclisi üyesiyle ilgili yapılan çalışmada FETÖ ile ilgili elde edilen belge ve bilgilerin “değerlendirileceği(!)” şeklinde okunmalıdır.
İşin demokratik boyutu ile bu başkanları kendisinin belirlemesine rağmen araya sandığın girmiş olmasının getirdiği müktesebat bir yana, aynı zamanda cumhurbaşkanlığı da yapan bir partinin genel başkanının kendi partisinin belediye başkanlarını tehdit etmesi bir “vakadır(!)” ve böyle bir vaka demokratik hiçbir ülkede görülmez.
Keza, kendilerinin de belirttiği gibi yaptıkları çalışmada FETÖ ile ilgili belge ve bilgilere ulaşılmışsa “bir hukuk devletinde” yapılacak tek işlem vardır;
Onları istifaya davet etmek yerine, bu belge ve bilgileri İçişleri Bakanlığı aracılığı ile yargıya ulaştırmaktır.
Terör örgütü olan PKK ile irtibatlı ve iltisaklı olan 78 HDP’li belediye başkanına uygulanan işlem ne ise, yine bir terör örgütü olan FETÖ ile irtibatlı ve iltisaklı olan AK Partili Belediye Başkanlarına uygulanacak olan işlemde aynısı olmak zorundadır.
HDP’li belediye başkanlarını “PKK’ya belediyenin kaynaklarını aktardılar” diye görevden alıp tutuklayacaksın, ancak “FETÖ’ye belediyenin kaynaklarını, arsalarını, binalarını ve akla gelebilecek her türlü maddi destekleri aktaran” AK Partili belediye başkanlarını “metal yorgunluğu vardı, görevden ayırdık” diye aradan sıyıracaksınız…
Yok canım, yemezler…
Türkiye kabile devleti değildir…