Geçen yazılarımdan birisinde size demiştim:
Sokaklarında “isim” olan tek yer “Kaleiçi” sokaklarıdır” diye. Anlamlı anlamsız tüm sokakların isimleri vardır. Hatta “Tabakhane Sokak” iki tanedir her nedense!
“Ömer Efendi Sokak” vardır, ama kimse bilmez; kimdir, nerelidir vs.
“Balıkpazarı Sokak” adını nereden aldı acaba?
“Akarçeşme Sokak” var mesela; ama sokağında hiç çeşme yoktur.
Ha! Akarçeşme Sokak dedim de aklıma geldi; Kaleiçi’nde gerçekten eskiden sular o kadar bolmuş ki; su kanallarının içinde balıklar yüzermiş. Her evin bahçesinde bir küçük havuz olurmuş.
Şimdikiler gibi “süs havuzları” yokmuş!
Süs havuzları ya da yüzme havuzları her nedense bana hep fuzuli gelmiştir. Turistleri çekmek için yapılmıştır hepsi de!
Benim fikrim;
Bu su kıtlığında ve pahalılığında “israf” gibi geliyor.
Bir de bu havuzlar için kullanılan kimyasallar; yani dezenfekteler ve yıkamalar da kullanılan ilaçlar.
Bunlar her havuz temizletilmesinden sonra ne yapılıyor:
Şarr! Hepsi denize gidiyor.
Oto yıkayıcılar, dükkânı deterjanla temizleyip sokağa boşaltanların da kimyasal atıkları Akdeniz’e dökülüp; denizlerimizin diplerini ve sularını da “ak-pak” etmektedir.
Dikkat ederseniz, denizlerimizde hele hele kıyılarda; denizkestanesi bile olmamaktadır. Denizlerimize; akarsularla gelen pislikler ve bunlara benzer “kimyasal atıklar” döküldükçe balıklara ve diğer deniz varlıklarına hiç yaşama şansı kalmayacak.
Bunlarla ilgilenen bir Bakanlık var ama onlar da masa başından denize pislik atan gemiyi yakalarlarsa ceza kesmeyi biliyorlar. Bu kadar detaylı çevreyle ilgilense bu anlattıklarımla ilgili yaptırımlarını basından duyardık.
Havuz deyince sadece özel havuzlar değil aynı zamanda belediyelerimizin “renk ve çeşit kattığını” düşündükleri “park havuzları” da aynı şekilde çevre kirliliği oluşturmaktadırlar.
…
Kaleiçi çeşmeleri akıyor çoğu da “hayrat” dediğimiz; Allah rızası için yapılmış.
Tarihi çeşmeler yok mu? Var ama akıyor mu akmıyor mu bilen yok! “Aksa taksiciler arabalarını yıkıyor” diyorlar onun için hiç akmasın daha iyi diyenler de var.
“Çeşmelerden akan sular; içilen sular olsa bu kadar pet şişe tüketilmez, çevre kirliliği de oluşmaz” fikrinde olanlar da var.
ANTALYA GAZETECİLER CEMİYETİ’nin bulunduğu; eski İl Özel İdare binasının dışında da bir çeşme vardır.
Bazen çöp atarlar içine ve bazen de konteynır koyarlar önüne!
Gerek bu binaya giren gazeteciler ve o bahçede bulunan okul idarecileri ve o sokaktan gelip geçenler demiyorlar ki;
“ Aa! Burada tarihi bir çeşme var. Gelin bunu restore ettirelim. Güzelleştirelim” bir çevreci çıkmıyor.
Kimse ilgilenmiyor bu güzelim çeşme ile!
Kim ilgilenecek:
ASAT mı? Büyük – küçük belediyeler mi? Muhtarlar mı? Dernekler mi? Bakanımız mı? Yoksa Bakanlığa bağlı olan müdürlükler mi? Anıtlar mı, Müzeler mi? Valilik mi? Kaymakamlık mı? Ankara’dan gelemeyen milletvekillerimiz mi?
Kim ilgilenecek acaba çok merak ediyorum!
Onlara göre çok çok basit bir iştir restore yapmak. Ama benim işim değil derler ve atarlar bu konuyu bir köşeye tamam!
BU DÜŞÜNCE
Evet, bu düşünceye sahip olan ve Kaleiçi sorunlarına bir türlü sahiplenemeyen “yetkili-yetkisizler” yüzünden; Kaleiçi hâlâ çöp evlerle doludur!
Gecekondu yapar gibi sözde restoreler ile Kaleiçi’nin güzelleştiğini sananlar çoktur.
Kaleiçi deyince; barların sokak işgali ve yaptıkları müzik sananların yanıldıklarını anlamak için şu sefil perişan konakların hallerine bir baksınlar.
Turistlerin görmek istemedikleri pislik ve çirkinliklerle doludur.
…
Çok mu zor KALEİÇİ’Nİ KALEİÇİ YAPMAK acaba?
Yorumlar
Kalan Karakter: