Çok önemli bir özdeyiş vardır:
“Devletin dini adalettir” derler…
Çünkü insanoğlu, artıdeğeri yarattığından bu yana hep adalet talep etmiştir.
Bir anlamda insanlık tarihi, adaleti arayış tarihidir dersek yanılmamış oluruz.
Ülkemizde de ne yazık ki her kesimden insan ve hatta parlamentoya seçilmiş, cumhurbaşkanlığına aday olmuş kişiler bile adalet talep eder durumdadır.
Bu nedenledir ki yine ülkemizde bir ilk yaşanmış ve 70 yaşın üstündeki “CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu,” 450 Km yolu “adalet” adına yaya yürümüş ve milyonları aşan insanla buluşma gerçekleştirmiştir.
Özünde eşitlik ve özgürlük talebi olan adalet arayışı ve talebinin yapıldığı yer elbette ki “devlettir”
Bir devlet ki demokrasi ile yönetildiği anayasasında hüküm altında olmasına rağmen adaleti sağlayamamışsa orada ne eşitlikten ne de özgürlüklerden söz edilemez.
Ne yazık ki Türkiye, 17 yıldır AK Parti iktidarında adalete susamış bir ülke oldu.
Adalet dağıtmanın temel organı olan yargı sistemi, son yıllarda “yürütmenin ve daha da ötesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın” talimatlarıyla kararlar aldığından bağımsızlığını yitirmiş ve adalet dağıtamaz hale gelmiştir.
Tüm toplumun yüzde yüz güvenmesi gereken ve sığınacağı tek liman olan yargı sistemi, yapılan tüm araştırmalarda “en az güvenilen kurum” halindedir.
Bu durumu, yargı sisteminin “savunma” tarafını temsil eden, başta “Antalya Barosu” olmak üzere 25 ilin barosu, yaptıkları açıklamayla kamuoyu ile paylaştılar.
“Tarihin en ağır yargı krizi yaşanıyor” başlığı ile yayınlanan açıklamada özetle şunları dile getirmiş bu 25 baro…
1- Son dönemde, kamuoyunun dikkatle takip ettiği toplumsal önemi haiz davalarda yaşanan hukuksuzluklar ve yürütmenin yargıya doğrudan müdahalesi anlamına gelecek uygulamalar kabul edilemez boyutlara ulaşmıştır. HSK, mevcut yapısıyla tamamen siyasileşmiş ve yürütmenin talimat niteliğindeki açıklamalarını görev addederek bağımsız yargıçlar üzerinde bir baskı mercii halini almıştır.
2- Türkiye Cumhuriyeti, tarihinin en ağır yargı krizini yaşamaktadır. Mahkemeler verdikleri kararlar sonrasında dağıtılmakta, karar veren yargıçlar hakkında henüz imzalarının mürekkebi dahi kurumadan soruşturmalar açılmakta, yargıç bağımsızlığı ilkesi her geçen gün yeni bir örnekle ihlal edilmektedir. Bugün, Yüksek Mahkeme ve AİHM kararlarının uygulanmaması olağan hale gelmiştir
3- Bizler, yurttaşların demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletinde yaşamalarının garantisi olmaya devam edeceğiz.
4- Türkiye, son yıllarda yaşadığı demokrasi krizi ile dünyanın en büyük avukat hapishanelerinden biri haline gelmiştir. Avukatlara pek çoğu mesleki faaliyet gereği gerçekleştirdikleri fiiller nedeniyle çok ciddi cezalar verilebilmektedir.
Bu 25 baroyu kutluyorum ve bu arada Baro Başkanlığına seçildiği ilk günden beri gerek AK Parti iktidarının hukuksuz ve adaletsiz uygulamalarına, gerekse “TBB Başkanı Feyzioğlu’nun” bu hukuksuzluklara bir anlamda destek verici tavırlarına karşı ısrarla adaleti ve hukuku savunmada bir adım bile geri atmayan ve 25 Baronun bir araya gelerek yaktıkları “çoban ateşine ilk kıvılcımı veren Polat Balkan’ı” yürekten kutluyorum…
İleride “adalet ve yargı tarihi” yazıldığında onun ayrı bir yeri olacağını sanıyorum…