Geçen hafta Muhittin Başkanın 100 gün içinde yapılanları anlattığı basın toplantısını izledim.
Şu ana dek bununla ilgili basında çıkan değerlendirmelerin çok da içerikli ve nesnel olmadığını gördüm.
Öncelikle şunun altını çizmemde fayda var.
Gerek basın toplantısında ve gerekse Meclis yönetimlerinde izlediğim “Muhittin Başkanda ciddi bir özgüven tespit ettim.”
Bunda elbette kısa sürede kentin meselelerine hâkimiyetinin olmasının etkisi çok fazla.
Nitekim önceki dönemden gelen tüm meselelerin anatomisini kaba hatlarıyla çizmesi, bundan sonra bu meseleleri için nelerin yapılabileceğini ifade etmesi bunun net göstergesidir.
“Belediyenin kümülatif olarak 6 milyar 206 milyon TL borç içinde olduğunu ve her ay 40 milyon TL açık verdiklerini söylemesine rağmen hem bu borcu döndürebileceklerini hem de projelerine yönelik kaynak yaratabileceğini açıklaması sanırım yine bu özgüvenden kaynaklanıyor.”
Basın toplantısında merak edilen çok konuyu çıplak şekilde anlatmasından dolayıdır ki zaten sonrasında çok soru da sorulmadı.
Ancak anlattığı iki konu gösteriyor ki “AK Parti Hükümeti, Akaydın’a yaptıkları gibi Muhittin Başkanı pek rahat ettirmeyecek.”
Daha şimdiden Türel Döneminde 2036 yılına kadar kira sözleşmesi yapılan ve 15 milyon TL yatırım yapılan Sarısu mesire alanında kira sözleşmesi iptal edilmiş ve D tipi mesire alanında dönüştürülerek ihaleye çıkılmış.
Keza Beldibi’nde Atatürk Parkı ihalesini Büyükşehir Belediyesi aldığı halde aylardır Orman Bakanlığı ihale sonrası sözleşmeyi yapmamaktadır.
Öyle sanıyorum ki önümüzdeki günlerde afet toplama merkezi ve otopark olarak projelendirileceğini ifade ettiği 100. Yıldaki 40 dönüm arazi içinde aynı şeyi yapacaklar.
Muhittin Başkan her ne kadar “geçmişle hesaplaşmaya girmeyeceğim, borçları öne sürüp enkaz edebiyatı yapmayacağım, siyasi yatırım ve siyasi ihale yapmayacağım” dese de Merkezi hükümet; belediye ile yapılan tüm tahsis ve kiralama işlemleri birer birer iptal ederek Muhittin Başkanın elini kolunu bağlamayı hesap ediyor, tıpkı Akaydın zamanında yaptıkları gibi.
Genel Sekreterlik meselesi
Peki, bunlar nasıl aşılacak?
Bunun yöntemlerini elbette Muhittin Başkan belirleyecek ancak tek başına elinde sihirli bir değnek olmadığı için bunları aşmada en önemli dayanağı “güçlü bir ekiple” çalışmasıdır.
Sadece danışmanlar, meclis üyeleri ve iştiraklerdeki yöneticiler bunun için yeterli değildir.
Bunları aşmada en önemli araç, hiç kuşku yoktur ki “güçlü, merkezi hükümetle ilişkilerin nasıl olacağını bilen, CHP genel merkezine olduğu kadar AK Parti genel merkezine de güven verebilen bir Genel Sekreterdir.”
Eli, kolu, gözü ve hatta beyni olabilecek bir genel sekreter Muhittin Başkanı rahatlatacağı gibi merkezi hükümetle olan sorunları aşmada da en önemli dayanağı olacaktır.
Herkesçe bilindiği gibi Muhittin Başkan Cansel Çevikol hanımefendiyi Genel Sekreter yapmayı istiyordu.
Ancak edindiğim bilgilere göre; “gazeteci Ali Seydi Karagöz’ün” yazdığı iki yazıda Cansel Hanımla, FETÖ ilişkisi nedeniyle CHP’nin kırmızıçizgisi durumuna gelen Fettah Tamince’nin uzun yıllara dayanan avukat/müvekkil ilişkisinin açıklaması gerek CHP genel merkezinde ve gerekse CHP kamuoyunda ciddi tepkilere neden olmuş durumda.
Haliyle Cansel Hanımın genel sekreter yapılmasının da yolu kapanmış diye düşünüyorum.
Öyleyse Genel Sekreterlik işi ne olacak?
Bunca yükü taşıyacak, projeleri takip edecek, merkezi hükümetle ilişkileri düzenleyecek ve daha da ötesi tüm ekibin ortak akıl oluşturmasında en aktif durumda olacak özelliklere sahip bir Genel Sekreterin ivedilikle atamasının yapılması gerek.
Kamuoyunun da artık bildiği gibi “CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu,” bu özelliklere sahip birisi olan “Hüseyin Karakuş” ismini Muhittin Başkana iletmiş durumda.
Antalya CHP İl ve İlçe örgütlerinin ve CHP kamuoyunun kesin desteklediği ancak “Muhittin Başkanın bilemediğimiz bazı çekinceleri” yüzünden bugüne dek bu ismin atamasının yapılmaması CHP kamuoyunda giderek “Muhittin Başkan ne yapmaya çalışıyor” şeklinde yorumlanacak tepkileri de yoğunlaştırıyor.
Umarım en kısa sürede Genel Sekreter atama işin sorun olmaktan çıkar.
Şu ana dek bununla ilgili basında çıkan değerlendirmelerin çok da içerikli ve nesnel olmadığını gördüm.
Öncelikle şunun altını çizmemde fayda var.
Gerek basın toplantısında ve gerekse Meclis yönetimlerinde izlediğim “Muhittin Başkanda ciddi bir özgüven tespit ettim.”
Bunda elbette kısa sürede kentin meselelerine hâkimiyetinin olmasının etkisi çok fazla.
Nitekim önceki dönemden gelen tüm meselelerin anatomisini kaba hatlarıyla çizmesi, bundan sonra bu meseleleri için nelerin yapılabileceğini ifade etmesi bunun net göstergesidir.
“Belediyenin kümülatif olarak 6 milyar 206 milyon TL borç içinde olduğunu ve her ay 40 milyon TL açık verdiklerini söylemesine rağmen hem bu borcu döndürebileceklerini hem de projelerine yönelik kaynak yaratabileceğini açıklaması sanırım yine bu özgüvenden kaynaklanıyor.”
Basın toplantısında merak edilen çok konuyu çıplak şekilde anlatmasından dolayıdır ki zaten sonrasında çok soru da sorulmadı.
Ancak anlattığı iki konu gösteriyor ki “AK Parti Hükümeti, Akaydın’a yaptıkları gibi Muhittin Başkanı pek rahat ettirmeyecek.”
Daha şimdiden Türel Döneminde 2036 yılına kadar kira sözleşmesi yapılan ve 15 milyon TL yatırım yapılan Sarısu mesire alanında kira sözleşmesi iptal edilmiş ve D tipi mesire alanında dönüştürülerek ihaleye çıkılmış.
Keza Beldibi’nde Atatürk Parkı ihalesini Büyükşehir Belediyesi aldığı halde aylardır Orman Bakanlığı ihale sonrası sözleşmeyi yapmamaktadır.
Öyle sanıyorum ki önümüzdeki günlerde afet toplama merkezi ve otopark olarak projelendirileceğini ifade ettiği 100. Yıldaki 40 dönüm arazi içinde aynı şeyi yapacaklar.
Muhittin Başkan her ne kadar “geçmişle hesaplaşmaya girmeyeceğim, borçları öne sürüp enkaz edebiyatı yapmayacağım, siyasi yatırım ve siyasi ihale yapmayacağım” dese de Merkezi hükümet; belediye ile yapılan tüm tahsis ve kiralama işlemleri birer birer iptal ederek Muhittin Başkanın elini kolunu bağlamayı hesap ediyor, tıpkı Akaydın zamanında yaptıkları gibi.
Genel Sekreterlik meselesi
Peki, bunlar nasıl aşılacak?
Bunun yöntemlerini elbette Muhittin Başkan belirleyecek ancak tek başına elinde sihirli bir değnek olmadığı için bunları aşmada en önemli dayanağı “güçlü bir ekiple” çalışmasıdır.
Sadece danışmanlar, meclis üyeleri ve iştiraklerdeki yöneticiler bunun için yeterli değildir.
Bunları aşmada en önemli araç, hiç kuşku yoktur ki “güçlü, merkezi hükümetle ilişkilerin nasıl olacağını bilen, CHP genel merkezine olduğu kadar AK Parti genel merkezine de güven verebilen bir Genel Sekreterdir.”
Eli, kolu, gözü ve hatta beyni olabilecek bir genel sekreter Muhittin Başkanı rahatlatacağı gibi merkezi hükümetle olan sorunları aşmada da en önemli dayanağı olacaktır.
Herkesçe bilindiği gibi Muhittin Başkan Cansel Çevikol hanımefendiyi Genel Sekreter yapmayı istiyordu.
Ancak edindiğim bilgilere göre; “gazeteci Ali Seydi Karagöz’ün” yazdığı iki yazıda Cansel Hanımla, FETÖ ilişkisi nedeniyle CHP’nin kırmızıçizgisi durumuna gelen Fettah Tamince’nin uzun yıllara dayanan avukat/müvekkil ilişkisinin açıklaması gerek CHP genel merkezinde ve gerekse CHP kamuoyunda ciddi tepkilere neden olmuş durumda.
Haliyle Cansel Hanımın genel sekreter yapılmasının da yolu kapanmış diye düşünüyorum.
Öyleyse Genel Sekreterlik işi ne olacak?
Bunca yükü taşıyacak, projeleri takip edecek, merkezi hükümetle ilişkileri düzenleyecek ve daha da ötesi tüm ekibin ortak akıl oluşturmasında en aktif durumda olacak özelliklere sahip bir Genel Sekreterin ivedilikle atamasının yapılması gerek.
Kamuoyunun da artık bildiği gibi “CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu,” bu özelliklere sahip birisi olan “Hüseyin Karakuş” ismini Muhittin Başkana iletmiş durumda.
Antalya CHP İl ve İlçe örgütlerinin ve CHP kamuoyunun kesin desteklediği ancak “Muhittin Başkanın bilemediğimiz bazı çekinceleri” yüzünden bugüne dek bu ismin atamasının yapılmaması CHP kamuoyunda giderek “Muhittin Başkan ne yapmaya çalışıyor” şeklinde yorumlanacak tepkileri de yoğunlaştırıyor.
Umarım en kısa sürede Genel Sekreter atama işin sorun olmaktan çıkar.