Son günlerin en dikkat çekici olayı “Erdoğan’ın İstanbul Kanalı Projesi üzerinden sürekli Ekrem İmamoğlu’nu karşısına alacak açıklamalar yapmasıdır.”
Bu açıklamalara elbette İmamoğlu da kayıtsız kalmamakta, verdiği cevaplarda her geçen gün dozunu yükseltmektedir.
Elbette bu karşılıklı polemik İmamoğlu’na hem genel siyaset içinde hem de CHP içinde daha geniş alanda siyaset yapma imkanını da beraberinde getirmektedir.
Ve bu gelişmeler üzerine hemen seslendirmeler başladı;
“Önümüzdeki dönem muhalefetin cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu olur”
Bu düşüncenin hızla yaygınlaştığını da görmekteyiz…
Tv’lerin tartışma programlarında “kadrolu konuşmacılar” İmamoğlu’nun karşısındaymış gibi yapıp onun cumhurbaşkanı adayı olması için kamuoyu kışkırtması yapmaktalar.
“Çünkü Erdoğan ve kurmayları İmamoğlu’nun aday olarak karşısına çıkması durumunda sağ muhalefetin desteklemeyeceğini ve böylece kolay lokma olacağını düşünmektedirler.”
Oysa kazın ayağı hiçte öyle değil.
Şunun iyice bilinmesi gerekir; AKP ve Erdoğan’dan iktidarı almak sanıldığı kadar kolay değildir.
Türkiye için iktidarın kimlerde olacağına dair oyun kurucu olan küresel güçler ve yerli işbirlikçileri hiçbir zaman “CHP içinden gelen” birine iktidar kapılarını açmazlar ve bugüne kadar da açmadılar.
Erdoğan’ın ve AKP’nin yıpranmışlığı karşısında ikame edilecek iktidarın, yine “sağdan” gelen bir kadro tarafından kurulması için çalışmalarını sessizice yürütmektedir.
CHP’nin yeni dönem stratejisi denilen politikanın esasını da bu doğrultuda “iktidar dışı tüm muhalefetin bir araya getirilmesi” oluşturmaktadır.
Böyle geniş bir ittifakta ağırlık CHP’de olmasına karşılık “cumhurbaşkanı adayının merkez sağdan birisinin gösterilmesi” anlayışı giderek öne çıkarılmaktadır.
Nitekim son seçimde CHP’nin de kabul ettiği “Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı adayı” olarak gösterilmesinin önü, bilindiği gibi “Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve dönemin Genel Kurmay Başkanı, şimdinin Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın, Abdullah Gül’ü ziyaretiyle kesilmişti.”
Gül’ün aday olması durumunda muhalefetin topyekun desteğinin yanı sıra AKP seçmeninden de ciddi oy alacağı ve seçimi kazanacağı görülmüştü.
CHP Genel Merkezi, kendi adayı ile hangi sonucu alacağını gördü.
Artık bunda bir kez daha ısrar etmeyeceği çok nettir.
Bu nedenle öyle sanıyorum ki önümüzdeki dönem AKP iktidarından ve Erdoğan’dan kurtulmak için yeniden Abdullah Gül’ün adaylığı söz konusu olacaktır.
Nitekim Gül’ün son günlerde yaptığı açıklamalarda “güçlendirilmiş parlamenter sistem bizim için en iyisidir” şeklindeki açıklamaları bu adaylığın ısınma turlarıdır.
Keza, Cumhuriyet Gazetesi başka olmak üzere muhalefetin sesi olan yayın organlarında geçenlerde yayınlanan “İstanbul Ekonomi Araştırmaları’nın bir anketi çok çarpıcıdır…”
Ankette sorulan “son 20 yılın en iyi Dış İşleri Bakanı kimdir” sorusuna verilen cevaplar şöyle:
“Abdullah Gül yüzde 18
Ali Babacan yüzde 14
Ahmet Davutoğlu yüzde 11”
Erdoğan’a muhalefet eden bu üç isimin aldıkları oy oranı yüzde 45 olarak görülmektedir.
Ve merkezinde CHP’nin bulunacağı genel muhalefetin seçim stratejisi de bu denklem üzerine kurulacak gibi görünüyor.
Erdoğan ve kurmayları bu stratejiyi bozmak için sürekli İmamoğlu’nu öne çıkarmak suretiyle en azından ilerde Gül’ün adaylığı söz konusu olduğunda, CHP tabanını tepki vermesi için İmamoğlu’nun yanında konsilide etmeye çalışmaktadırlar.