Kulp’ta masum 7 Kürt insanı katledildi…
Yeter gayri demek yetmiyor artık…
Bu kaçıncı “yetti gayri” deyişimiz bilmiyorum…
Ama her masum insanın katledilmesinden sonra söylemeye devam etmeliyiz.
Barışın dilidir “yetti gayri” demek…
Türk-Kürt halkı üzerinden sergilenen katliamların durdurulmasının zamanı geldi de geçiyor bile…
Ama susturulduk…
Barışın dili unutturuldu.
Her gün katliam ve şehit haberleri dinlemekten bu toplum gerim gerim geriliyor…
İsteniyor ki intikam duyguları daha da kabarsın…
İsteniyor ki iki halk birbirine geri dönüşsüz düşman edilsin…
İsteniyor ki katliamlarla yapılan soygunlar gizlensin…
İsteniyor ki “ya bendensin ya da düşmanımsın” noktasına gelinsin…
Ama hayır…
Bunların olmasına izin vermemeliyiz…
Hep birlikte demokratik siyasetin önünün açılması için ne gerekiyorsa yapmalıyız…
“Şu kadar adam öldürdük ve daha şu kadar da öldüreceğiz gerekirse” diyerek ülkenin geleceğinin hesabını kan üzerinden yapan ilkel kafaların hâkim olmasına fırsat vermemeliyiz…
“Gerilla hep olacak, çatışma ve savaş hep olacak” diyen siyasetçi kılıklılara “ya barışın dilini konuş ya da gerillanı al da git, bu topraklar yeterince masum Türk ve Kürt insanının kanıyla sulandı artık” diyebilecek erdeme, cinayetleri ve canileri içimizden atacak cesarete ve duruşa sahip olmalıyız…
Toplum ağır bir travma yaşıyor…
Bir yanda işsizlik, yokluk, yoksulluk ve yolsuzluklarla bunalmış insanlar…
Bir yanda her an kapısı çalınarak ölüm haberi bekleyen analar, babalar, bacılar, dayı ve amcalar…
Bir yanda savaş çığırtkanlıkları…
Bir yanda çocuğunun geleceğinden kaygılanan milyonlar…
Ve bir yanda da bu ağır travmayı fırsata çevirip dolar milyarderleri olan soyguncular…
Tüm bunlara “dur” diyebilmenin yolu var.
Devlet içerde izlediği “şahin” duruşunu değiştirmeli, Kürt meselesinin artık mesele olmaktan çıkması için demokratik bir siyaset zemini hazırlamalı…
“PKK ve yan kuruluşları ya silahlarını bırakmalı ya da bu topraklardan çekip gitmeli…”
Ve artık silahlar değil, insanlar konuşmalı özgürce…
Ölmeyi, öldürmeyi, kanı ve silahı değil demokrasiyi, özgürlükleri, emeği, adaleti ve hepsinden önce de barışı konuşmalıyız gerekirse onlarca yıl…
Olmazlarda değil, olurlarda buluşmalıyız…
Konuştukça olurların daha da artacağına olan inançla barışı konuşulmalıyız…
Böylece yaralarımızı daha kolay sararız ve daha huzurlu, daha müreffeh ülke olabiliriz…