( Eşimin uzun süren hastalığı ve vefatı nedeniyle uzun süredir yazılarıma ara vermiştim.
Bu vesileyle gelerek ya da arayarak başsağlığı dileme nezaketinde bulunan herkese sonsuz şükranlarımı sunuyorum)
Bir ülke düşünün;
İktidar, “ben olağan halde ülkeyi yönetemiyorum” diyor ve olağanüstü hal ilan ederek özgürlük alanlarını olabildiğince sınırlıyor.
Hiçbir denetime tabi olmayan kararnamelerle ülkeyi kafasına göre yönetiyor.
Bir ülke düşünün;
İktidar, en büyük başarım dediği ekonomide dibe vuruyor.
Hayat pahalılığı dayanılmaz hale geliyor.
Yerli para döviz karşısında kar gibi eriyor.
Toplumun yüzde 78’i yoksulluk sınırının altında yaşıyor…
Bir ülke düşünün;
İktidar, reform adı altında özel sektöre sağlık ve eğitim alanları açılıyor.
“Parası olan yaşar, parası olan en iyi eğitimi alır” felsefesini dayatıyor, sosyal devletin adı kalıyor kendisi yok ediliyor…
Bir ülke düşünün;
İktidar, komşularında çıkan iç savaşta taraf oluyor ve hatta kışkırtıyor…
Sadece komşularıyla değil, batı dünyasının tüm devletleriyle kavgalı hale geliyor…
Hiçbir uluslar arası kuruluşlarda itibarı kalmıyor…
Bir ülke düşünün;
İktidar, gelirinin büyük bölümünü altyapı yatırımları ve inşaata, geriye kalanını ise savaş sanayine yatırıyor.
Bu yatırımları iktidarını koruyan kollayan sermayeye veriyor.
Bunu daha da uzatabiliriz…
Asıl sorum şu:
Böyle bir tablo karşısında yapılan seçimi kim kazanmalı?
Elbette sağ iktidarın meydana getirdiği çöküntüyü düzeltmek, huzuru ve özgürlükleri sağlaması için “sosyal demokrat” bir siyasi parti kazanmalı, değil mi?
Dünyanın hemen her ülkesinde bu böyle oluyor…
Ama bizde o l m u y o r…
Bu çöküntüyü meydana getiren AK Parti açık ara yeniden seçimleri kazanıyor…
Bir türlü sosyal demokrat olamayan, tabanı solcu ama tepesi merkezci bir kafaya sahip olan CHP ise aksine oy kaybına uğruyor…
Niye böyle oluyor, diye sorgulayanlar ise adeta cezalandırılıyor…
Bu halk neden CHP’yi tercih etmiyor?
Yoksulluğa, açlığa sürüklenmesine rağmen bunu yaratanları niye bir kez daha seçiyor?
“Bu halk mazoşist mi, yoksa Stockholm sendromuna mı uğramış?”
Hiç birisi değil.
Bu halk sizlere güven duymuyor…
Çünkü CHP’nin tepesi, Baykal’ın Genel Başkan olarak girdiği 1995 seçiminden bu yana seçim kayıplarında hep “seçimi kazanan sağ partilerin manipülasyonlarını” neden olarak kamuoyuna sundular.
24 Haziran seçimleri ile yapılan değerlendirmede de seçim kaybının suçlusu olarak “AK Parti ve medya” gösterildi.
Seçim kayıplarının asıl sorunu hep gözlerden kaçırıldı…
CHP’de yapısal sorun var
Bu yapısal sorunun iki temel ayağı var:
CHP bir türlü sola evrilemiyor, bunun sonucunda ülke sorunlarına çözüm noktasında ne dediği belli olmayan bir siyasi parti ortaya çıkıyor.Ne Kürt meselesinde, ne emek dünyası ile ilgili meselelerde çözümleri toplumun önüne koyamıyor.
İktidarın yanlış politikalarını eleştirerek ve karşı çıkarak siyaset yapılıyor…
“Toplumun büyük çoğunluğu sağcı ve din hassasiyeti var” tezinden yola çıkılarak “şirin görünmek” için giderek sağa kayan ve sağa teslim olan bir siyasi çizgi, bu partide yapısal bozukluğun ilk temelidir.
CHP’de ki ikinci sorun “üyelerin siyasi ve sosyal profilidir…”Parti; siyaset üretecek, örgütlenme yeteneği yüksek, donanımlı üyelerden yoksundur.
Baykal döneminden başlayarak soldan uzaklaşan CHP’de solcu kadrolar ya tasfiye edildiler ya da CHP’de siyaset yapmanın sonuç vermeyeceğine inanarak CHP’den ayrıldılar.
Geriye merkezin politikalarına biat eden, sorgulamayan, üretmeyen, örgütleme yeteneği olmayan üyeler kaldı.
2002 yılındaki AK Partinin kadroları ile 2018 yılındaki kadrolarını karşılaştırın bakalım.
İktidarın ilk yıllarından bu güne kaç siyasetçi devam ediyor…
3 veya 5 kişi…
Peki, CHP’nin 2002 yılındaki kadroları ile 2018 kadrolarını karşılaştırın…
Değişen kadro sayısı 10-15 kadardır…
Onlarda solcu kadrolar değildir zaten…
Haa şunu da ekleyeyim:
“Bu yapısal sorunların çözüm adresi asla Muharrem İnce ve kadroları değildir…
Bu partinin 2. Baykal vakasına hiçbir şekilde tahammülü yoktur…”
(İnce ile ilgili bir başka yazıda konuyu ayrıntılı ele alacağım)
Bu yapısal sorunlarını radikal bir şekilde çözemeyen CHP, bu haliyle sittin sine iktidarı göremez.
Sağ partilerin alternatifi CHP değil, yine sağ partiler olur.