KAYIP EDİLEN "TARİHİ KUYU"
Yayınlanma :
19.02.2019 10:46
Güncelleme
: 19.02.2019 10:46
Neden?
Evet, neden hep Kaleiçi’nde gözden kaçan konuları bulup çıkartıyorum biliyor musunuz?
Çok sevdiğimden inanın.
Türkiye’nin ve dünyanın göz bebeği olmuş bir şehrin en güzel köşesinde yaşayıp da sevmemek mümkün mü?
Tarihi ve doğal güzellikleri yanında yaşanılan bir yerdir Kaleiçi.
Tamam, yıllar önce yaşayanlar varmış ve bir gün nüfusları artınca ve çevrede de yeni yeni apartmanlar yapılınca; çareyi göç etmekte bulmuş burada yaşayanlar.
Geriye sadece yaşlılar ve yaşlılardan daha da yaşlı olan “konaklar” kalmış!
Yaşlılar da göçünce; boşalan konaklara Antalya dışından gelenler yerleşmişler.
Çünkü “turizm” denilen “bacasız fabrika” faaliyete geçmiş o yıllarda. Antalyalılar bunu pek fark etmemişler.
“Biz Yörük çocuğuyuz; bizim işimiz hayvancılık ve sebzecilik” demişler ve turizme pek ilgi göstermemişler.
Kaleiçi’nde boşalan evleri kiralayanlar; hemen oraları birer dükkan haline getirmişler. Otel yapanlar, pansiyon açanlar ve turistik eşya satanlar durmadan çoğalmış.
Turizm öyle gelişmiş ki; bütün kıyılarda beş yıldızlı oteller mantar gibi bitmeye başlamış. Öyle olunca; Kaleiçi’nin pek bir kıymeti kalmamış! Turist azalınca; ağırlık “yerli turist”e verilmiş. Barlar ve meyhaneler otellerin, pansiyonların yanında açılınca; Kaleiçi’nde kalan en son turistlerde “gürültüden” kaçıp gitmişler!
HALBUKİ
Kaleiçi gerçekten bir şehir kadar büyük bir yaşam alanına sahiptir. Bankası, Postanesi, Sineması yoktur ama dört tane muhtarlığı vardır! Kasap yoktur ama bakkalları vardır. Hamamları vardır. Mahalleler de oynayan çocuklar yoktur ama tavla oynayan esnafı vardır. Taksi durakları tüm giriş ve çıkışlarda, merkezde hizmet için beklemektedir.
Barlara, meyhanelere durmadan içecek taşıyan kamyonetleri vardır.
Fazla lokanta olmadığından oradaki esnafa “alo paket” sipariş dürüm getiren ve “çok çok hızlı” motor kullananlar gidip gelirler gün boyu.
BEN NE GÖRÜYORUM
Kaleiçi 24 saat canlı bir minik şehirdir.
Her sokak MOBESE ve görevli polislerimizce güvenlik amaçlı takip edilirler. Bu sayede Kaleiçi’nde “asayiş tamamdır” diyebiliriz.
Tamam, olmayan; yanmış ve yıkılmış konakların bir türlü; ne sahiplerince ve ne de Belediyece ve Turizm Bakanlığınca ele alınıp; onların onarılıp “temiz bir Kaleiçi” görüntüsüne kavuşmamış olmamızdır!
YILLARDIR bunu anlatmaya çalışıyorum ama bir türlü anlatamıyorum. Bulun şu ev sahiplerini, el ele verin ve temizleyin şu çirkinlikleri biran önce!
…
Bu kaçıncı turizm Bakanımız ama korkarım o da;
“Antalya Kaleiçi’ne bir çivi bile çakmamış Bakan!” diye anılacak böyle giderse.
Ve buna benzer onlarca sorunla boğuşan bir Kaleiçi’miz var.
Hemen hemen her sokağında “var” olan ve fark edilemeyen bu sorunlarla yaşayıp gidiyoruz öylesine.
KUYULAR
Suyun en bol ve en güzeli akar, çıkar Antalya’da.
Karlı dağlardan aldığı suları; nehirler ve çaylar olarak akıtır Akdeniz’e. Bu sular o kadar boldur ki; arıkları bile doldurur. Bunlarla bahçeler sulanır. Kuyulardan sular çekilir; içme ve yemek suyu olarak.
…
Bugün “kuyu” dediğimiz; dünkü Antalya’nın su kaynakları” “yapılaşmanın kurbanı” olarak yok edilip gitmektedirler!
Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin karşısındaki Kadir Paşa Sokak girişinde benim daha önce fotoğrafladığım taştan bir kuyu vardı.
Geçen haftalarda oradan geçtim; “yerinde yeller esiyor” ortalıkta ne kuyu ve ne de kuyudan bir taş görünüyordu!
Ama orada bir kuyu vardı! Eminim!
BUGÜN YOK!
Bilinçli veya bilinçsizce yok edilen, önemsenmeyen nice tarihi eserlerimiz gibi.
Maalesef bunların sorumluluğunu alacak bir birim yok. Müze korumaya çalışsa bile; “cahillik” edip yıkanlara karşı çaresiz kalıyor.
ANCAK, sizler ve sizler gibi duyarlı kişiler kültürel varlıklarımıza sahip çıkarlarsa; buna benzer kayıpların önüne geçebiliriz.
Yoksa o kayıp olan tarih bizleri de yok edecektir.
….
TRT ANTALYA RADYOSU’NA
“KONUK” OLDUM
Kaleiçi hakkında yazılar yazan, daha güzel bir duruma gelmesi için her hafta bir konu işleyen bendenizi; Antalya Radyosu’dan Yapımcı Bilgehan hanımefendiden bir davet aldım.
Ve bu Pazar günü (17 Şubat 2019) “Pazar Sohbeti” programında Sunucu Ayşe Merve Temiz ile “Kaleiçi” hakkında güzel bir sohbete başladık.
“GICIK”
Program sohbeti sırasında beni bir “gıcık” denilen “gıcık bir öksürük nöbeti” tutunca; araya müzik konuldu.
Ve maalesef bu “gıcık” devam edince; programı bitirmek sorunda kaldılar.
Ama ben mutluydum;
Kaleiçi konusunda “fark edilmem” yazdıklarımın doğruluğu, samimiyeti ve belgesel olması gurur verici bir duyguydu.
Ben de hiçbir zaman yazdıklarımla; her hangi bir kişi veya kurumu karalayıcı, aşağılayıcı düşünceye kapılmadım.
“Maçın orta hakemi” gibi; bol bol “ sarı kart” gösterip; Kaleiçi maçının “centilmence” devam etmesini sağladığıma inanıyorum.
…
“Yazılarımı; okuyanlar ve okuyacak olanlar sağ olsun”
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: