Geçen hafta Antalya'da yaşanan tekrarlarla 'Deja vu' yaşamaktan bahsetmişken, bu tekrarların yaşanmasına sebep olan seçilmişlerin kurban ve inkar psikolojisini yazmadan geçemedim.
İki belediye başkanı seçim arifesi rekabet halinde yarışırken ortaya çıkan bir ses kaydının adil şartlarda seçim rekabetine mugayir olduğunun isyanı ile Türel, eşi üzerinden kumpas yapıldığının şikayeti ile kendini ‘kurban’ ilan etmişti. Türel’in kurban seçildim iddiası, Başkan Muhittin Böcek’in oğlu Mustafa Gökhan Böcek’in yargılanması ile sabitlenmiştir. Tabi o tarihlerde Türel'deki esas sorun, seçimi kaybedecek olduğunu anlamasıydı.
Ancak Türel, kaybetmek sorununu çözemeyeceğinden, kaçan her kişide istem dışı devreye giren “inkar” dürtüsü ile sorundan kaçmayı seçti.
Elbette seçimlerde kaybeden tarafın mutlaka başkaca bir nedeni vardır.
Ve bu neden, her ne ise kaybedenin egosunun zedelenmesine neden olur.
Egonun zedelenmesi ile sorunu önemsizleştirir, inkâr eder ve önünde duran kayıp için başka bir sebep ve suçlu bulur.
Menderes Türel de aynısını yaptı.
Böylece egonun getirdiği his, sonrasında da hatalar zinciri birbirini takip etti.
Söz konusun hataların seçim kaybetmesine yol açacağını görmezden geldi.
Büyükşehir Belediye başkanlığını, ilçe belediye başkanı Muhittin Böcek karşısında kaybetmesi Türel’in egosunu zedeledi.
Sorunu önemsizleştirip, inkar ve başkalaştırmayı tercih etti.
Kendinden menkul başarısızlığı inkar için, kendinin inanacağı gerçek dışı bir sorun yarattı.
Menderes Türel’in kolayına gelen zihninde hızla geliştirdiği kod, inkar ve kurban psikolojisi…
Türel’in sorunları çözmek yerine, kaçmayı tercih ettiği anlarda kullandığı bu kodla, suçlama yapmasına; başta, Ak Parti İl Teşkilatı olmak üzere, pek çok kişi muhatap olmuştu.
Öyle ki; herkesin ona karşı kumpas peşinde olduğunu ve bunu düzenleyenleri en tepeye şikayet edip, gereğinin yapılmasını isteyebilecek münasebetlerinin avantajı ile her zaman muhataplarına cezasını kestirmiştir.
Mesela; Antalya il teşkilatını genel merkeze bildirmiş, akabinde yerel yönetimlerden sorumlu il başkan yardımcısının istifası istenmiş ve il başkanı Av Rıza Sümer’in görevine son verilmişti.
Türel'de bu durum, geçici bir rahatlama yarattı, kendini iyi hissetti, sorunları görmezden geldi.
Ne zaman egosu yükselse, kendinde sandıklarını kaybedeceğini de ön göremiyor.
Mesela; sevdası Antalyaspor’u kendi elleri ile teslim ettiği Öztürk ailesinden, 10 Ocak tarihinde bağırta bağırta geri alıp, sekiz ay sonra, tıpış tıpış teslim etmek zorunda kaldığındaki büyük kayıp resmi göremediği gibi.
Çünkü; önüne gelen sorunu önemsizleştirip, inkar ve kurban olma hissinin yarattığı kolaylıkla her defasın da sıyrılabileceğini sanıyor.
Sonrasında daha büyük kayıplar yaşayacağını ön göremeden.
Elbette Ak Parti adayı Menderes Türel’in seçimi kaybetmesi ve CHP’li Muhittin Böcek’in kazanmasında birden fazla sebebin olduğu aşikar.
Ancak Türel, bu sebeplerin en başında kendisinin olduğu gerçeğini yine ve yine inkar ediyor.
Eşinin sesinin kayıt edilmesi ve montajlanmasını FETÖ taktiği ile kendisine kumpas kurulduğunu ifade etmekle kalmadı, adli makamlarca da bu durum gözaltılar ile adeta teyit edildi.
Türel, başkasını suçlayarak kurban edildiğinin düşünülmesine neden oldu.
Haliyle, başkası suçluysa olan bitenin tüm sorumluluğu suçlanan insanda olacaktı.
Sabah Gazetesi’nin önceki günkü Akdeniz ekinde “kaset kumpasçılarına Böcek’ten sıkı koruma” manşetiyle CHP ‘li başkan BÖCEK adeta suçlu ilan edildi ve Ak partili TÜREL’e destek verildi. Haberin devamında da sesi kaydeden Ak Partili Ayhan Ateş’in yeğeni Niyazi Ateş onu koruyan Muhittin Böcek ifadesine yer verildi.
Oysa haberin içeriğinde bahsi geçen ANSAN’a ait çay bahçesi, Menderes Türel tarafından, işletmesi eski dostu Raşit Berberoğlu’na verilmişti. Berberoğlu, Türel’den izinle o çay bahçesini bedeli karşılığı Maksut –Niyazi Ateş ‘e devretti.
O halde belediye çalışanı Niyazi Ateş’i, ANSAN çay bahçesini son üç yıldır işletmesine müsaade eden Türel, Böcek'ten daha sıkı korumuş demek yanlış olmaz.
Menderes Türel, Düden Şelalesi işletmesini de Maksut Ateş’in kardeşi Ayhan Ateş’e vermişti.
Bu durumda, Menderes Türel tarafından bizzat bir çok kişiye verilen her işletmeyi “sıkı koruma” için verdiğini söyleyebilir miyiz?
Kaldı ki; Muhittin BÖCEK‘in korumaya alacağı tek kişi; biricik evladı Mustafa Gökhan Böcek'tir.
Niyazi Ateş’i sıkı koruma yapmasına ihtiyaç yok,
Türel’in verdiği bir işletmeyi geri almadığından dolayı söylüyorsanız…
CHP’li başkan Muhittin Böcek de Ak Partili Menderes Türel’den kalan tüm düzeni “aynen “ devam ettiriyor.
Konyaaltı sahili dahil, işletmesi Türel tarafından verilen pek çok işletme ve istifa edenler hariç, tüm bürokratlar görevlerinde…
Alan memnun, satan memnun..!