Manüplasyonlardan vazgeçin
Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal’ın seçildiğinden bu yana partizanca olmayan, eşit ve hakkaniyete dayalı yürüttüğü belediyecilik anlayışı AK Parti başta olmak üzere birçok çevreyi niye rahatsız ediyor, anlamış değilim.
Muratpaşa ilçesinin seçmen profili “laik, Atatürkçü, demokrat” bir niteliktedir.
Bu niteliğinden dolayı CHP, hemen her seçimi almıştır bu ilçede.
Geçen hafta “AK Parti İl Başkanı İbrahim Taş,” yaptığı açıklamada “CHP ile aramızda 25 bin oy farkı kaldı, bu seçimde bu farkı kapatacak ve belediyeyi alacağız” diye bir açıklama yaptı.
Ala, ne güzel…
Demokratik bir yarış yaparsın ve seçimi alırsın…
Buna kim ne diyebilir ki…
Lakin eşitlik ve hakkaniyetle beraber yasalara uyarak belediyecilik yapan Başkan Uysal’ı olur olmaz şekilde sıkıntıya sokmaya çalışmak Başkan Taş’ın dediği demokratik bir yarışı zedelemektedir.
Özellikle AK Partili medya ve kalemşorlar aslı astarı olmayan ama öküz altında buzağı arama gayretleri ile Başkan Uysal’a salvo ateş yaparak onu yıpratacaklarını sanıyorlarsa yanılıyorlar.
Ve hele işi gücü sabah akşam sadece CHP’yi ve CHP’li belediye başkanlarını yazmak olan kimi kalemşorlar kendi gözlerindeki merteği görmeden, başkalarının gözünde üzüm çöpü aramaya çıkıyorlar ya, işte onlara diyorum ki; “gün ola harman ola…”
Bu kesimin en son marifeti(!) Başkan Uysal’ı, falezlerde yaptırdığı plajlar nedeniyle şikâyet etmek oldu.
Bu şikâyetin soruşturulması için de Valilikçe gerekli “izin” verildi…
Oysa gerek bu şikâyeti yapanlar ve gerekse soruşturma iznini verenler falez bandı üzerinde yapılan her işin yasalara uygun olarak, Antalya Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Komisyonu onayı ve ilgililerin nezaretinde yapıldığını bilmiyorlar mı?
Bana göre biliyorlar…
Falez bandında eski dönemden kalan kaçak yapıların yıkıldığını bilmiyorlar mı?
Elbette biliyorlar…
Peki, neden saldırıp şikâyet ediyorlar ve soruşturma açtırıyorlar öyleyse?
Eh, biz bir çamur atalım tutarsa tutar, tutmazsa izi kalır diye düşünüyorlar…
Tutmaz kardeşim, tutmaz…
İz, miz de kalmaz…
Niye biliyor musunuz?
Başkan Uysal, dibine kadar yasalara, hakkaniyete, eşitliğe –zahiren değil- özünde inanan ve bunu yaşam biçimi haline getirmiş bir siyasetçidir.
AK Partili İçişleri Bakanının, AK Partili Hükümetin emrindeki Sayıştay’ın, AK Partinin atadığı Valinin, AK Partili olan Büyükşehir Başkanının olduğu bir yapıda “dikkatlerden kaçan, kasıtsız bir hatanın bile hem kendisine hem de temsil ettiği siyasete fatura edileceğini” çok iyi bilecek kadar tecrübeli bir siyasetçidir.
İstediğiniz kadar manipülasyon yapın, beyhude…
***
CHP sağa tosladı…
Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan olmasıyla birlikte “CHP’yi sola açarak” sıçratacağını düşünenlerden birisiydim.
Türkiye solunun ana akımını içinde barındıran ve bu dinamik gücü harekete geçirerek “sol politikaları üreten” bir CHP beklentisi içindeydim.
Ancak sol kadroların politika üretmesi yerine, “AK Partiyi iktidardan uzaklaştırmak için AK Parti dışındaki sağ partilerle işbirliği yapmayı” tercih edildi ve bu tercihlerin bugün vardığı noktanın tek özeti vardır:
“CHP sağa tosladı…”
2014 de MHP ile cumhurbaşkanlığı seçimi işbirliği yapılarak AK Partideki muhafazakâr ve milliyetçi oyları alma stratejisi tutmadı.
Ekmelettin ve MHP, AK Parti’den tek bir milliyetçi ve muhafazakâr oy alamadı…
Şu sorgulanmadı…
“AK Partideki muhafazakâr ve milliyetçi seçmen AK Partiden niye kopup gelsin?”
Bundan ders alınmamış olacak ki aynı strateji 24 Haziran seçiminde de uygulandı.
HDP ve diğer sol partiler dışarıda bırakılarak “AK Parti dışındaki sağ partilerle bir ittifak kuruldu.”
Hesap şuydu:
“İYİ Parti merkez sağ seçmeni, Saadet Partisi de Milli Görüşçüleri AK Partiden alır ve böylece AK Parti seçmen kaybederek iktidardan uzaklaşır…”
Ne oldu, alabildiler mi?
Bir dal bile koparamadılar…
Oysa ittifak kurulmadan önce şu sorgulama yapılmalıydı:
“AK Partideki merkez sağ seçmen ve Milli Görüşçüler neden İYİ Parti ve Saadet Partisini tercih etsinler?”
Her iki seçim stratejisi de iflas etmiştir.
Şimdi birileri “efendim bizim derdimiz bu partileri Meclise taşımak ve böylece demokrasiyi işletmekti” diyeceklerdir…
Hadi canım sende… Ben de bunu yedim!…
Demokrasi sadece sağ partileri Meclise taşımak mıdır?
Emekçilerin sendikasızlaştırılması sorunu demokrasi sorunu değil mi?
DİSK Başkanını milletvekili yapınca bu sorunu çözmüş mü oluyorsunuz?
Kürt sorunu demokrasinin sorunu değil mi?
Dokunulmazlıkların kaldırılmasına “hayır” oyu vererek ve Demirtaş’ı ziyaret ederek bu sorunu çözmüş mü oluyorsunuz?
Eğitin hakkı, sağlıklı yaşama hakkı demokrasinin sorunu değil mi?
Eğitim sistemini değiştireceğiz dedik ama yerine neyi koyacağımız söyledik mi?
Şehir hastanelerini kaldıracağız dedik ama sağlıklı yaşama sistemini nasıl kuracağımızı söyledik mi?
“Kimse kimseyi kandırmasın, bütün hesaplar, kitaplar AK Partiyi sağ- partiler üzerinden parçalamak ve böylece iktidardan uzaklaştırmak üzerine kurulmuştur.”
Peki, Erdoğan ve AK Parti iktidardan nasıl uzaklaştırılır ve CHP iktidar olur?
Bunun yolu meydanlarda asgari ücret şu olacak, emekliye şunu vereceğiz, köylüye mazotu şöyle vereceğiz gibi “seçim rüşveti” ile açılmaz…
Bunu alasını Erdoğan yapıyor zaten…
Keza iktidar yolu meydanlarda Erdoğan ile polemikler yapılarak, aşağılanarak da açılmaz…
Bu polemikler hoşa gitse de insanlar bunlara gülseler de bunlar sandığa oy olarak dönmez…
Seçim sonuçları bunu açıkça göstermektedir…
Sağ partiler üzerinden AK Partiyi iktidardan uzaklaştıramazsınız.
İnsanlar sizden “yeni bir Türkiye” ufku istiyor…
“Sol politikalarla üretilmiş bir vizyon istiyor…”
Türkiye size güvenmek istiyor…
İktidar yolu böyle açılır…
***
Antalyaspor kavşağı sorunlu…
Antalya’da araç trafiğinin en yüklü olduğu kavşak hiç şüphesiz ki Antalyaspor Kavşağıdır. Doğu-Batı istikametinde alt geçit olmasına rağmen kuzey-güney istikametindeki yoğunluk bu kavşağı çile kavşağına döndürmüştü.
Bunu tespit eden “Sayın Türel de” bu kavşağa müdahale ederek trafik yükünü azaltan ve akışı da hızlandıran bir düzenleme yaptı.
Yapılan düzenleme bir yandan yükü azaltıp hızı nispeten artırırken “bir yandan da sorunlar yarattı.”
Trafik polisleri ve vatandaşlarla yaptığım konuşmalarda bu kavşakta şikâyetçi olunan sorunları şöyle sıralayabilirim:
Konyaaltı sahiline giden ve sahilden gelen yol daraltılmış ve neredeyse tek şerit haline getirilmiş.Bu yoldan sahile gitmek isteyenler ağır aksak ilerleyen trafik akışından oldukça şikâyetçiler.
Hele birkaç hafta sonra yaşanacak turist yoğunluğu ile birlikte bu yoldan sahile inmek isteyenleri trafik çilesi beklemektedir.
Her gün en az 10 bin araç 5M Migros’tan çıkış yapmaktadır.Buradan çıkan araçlar alt geçide inemeden kavşağa yönelmek zorundalar.
Ancak kavşağa geldiklerinde kent merkezi istikametine giden yola geçiş olmadığından sağa dönüp Meltem Mahallesi üzerinden merkeze gidebilmektedirler.
Bu konuda da yoğun şikâyetler yapılmaktadır.
Sahil istikametinden gelen araçlar, Konyaaltı Atatürk Bulvarına dönmek istediklerinde, kavşağı otogar istikametine doğru geçip Meltem Mahallesi girişinin tam karşısındaki refüjde açılan ara yoldan U dönüşü yaparak gidebilmektedirler.Bu dönüşte ise ciddi bir tehlike onları bekleyebilir.
Çünkü otogar istikametinden hızla gelen araçlarla her an kaza yapabilmeleri mümkün.
Kavşaktan otogar istikametine gidişte kavşaktan çıkar çıkmaz üç şeritli yolun sağından Meltem Mahallesine, solundan ise refüjde açılan ara yoldan Konyaaltı’na gidiş verilmiş.Bu durum kargaşalığa yol açmakta ve her an kaza yapabilmeleri mümkün olan bir alan meydana getirilmiştir.
Yapılan yeni düzenlemenin son derece iyi niyetle ve mevcut durumu iyileştirmek amacıyla yapıldığından zerre kadar kuşkum yoktur.
Ancak yapılan yeni düzenleme kimi sıkıntıları izole ederken yeni sorunlara da yol açmış gibi görünüyor.
Umarım bu uyarımı Sayın Türel dikkate alır ve bu düzenlemeyi bir kez daha gözden geçirir…
***
İnce ve Akşener Meclis’e…
“Meral Akşener,” İYİ Partinin Genel Başkanı olarak, “Muharrem İnce” ise CHP’nin başarılı bir ismi olarak, cumhurbaşkanlığına aday olduklarından Meclis dışında kaldılar.
Bana göre her iki ismin de Mecliste olmaları gerekmektedir.
Henüz kurumsallaşamamış ve siyaseti oturmamış bir Meclis grubu, siyasetin kurdu haline gelmiş AK Parti ve MHP tarafından zafiyete uğratılabilir.
Bu nedenle Akşener, Meclis dışında kalarak Meclis milletvekili grubunu denetleyemez ve bu zafiyetleri engelleyemez.
Muharrem İnce ise Meclis çalışmalarındaki deneyimi ve birikimi ile CHP grubunun daha etkili olmasını sağlayacağı gibi milletvekili olmasıyla da siyasetin gündeminde kalmayı sürdürebilir.
İyi de bu iki isin nasıl milletvekili olacaklar diye düşünebilirsiniz.
3 Kasım 2002 seçimlerini hatırlayın.
Anayasal engelden sonra Erdoğan, Genel Başkan olmasına rağmen milletvekili olamamıştı.
Bu engel Baykal’ın sayesinde kaldırıldıktan sonra Siirt’in AK Partili 3 milletvekili istifa ettirilmiş ve ara seçimle Erdoğan milletvekili olmuştu.
Aynı formül İnce ve Akşener içinde düşünülebilir.
“Tunceli’nin CHP’li ve HDP’li milletvekilleri istifa ettirilir böylece 90 gün içinde ara seçime gidilir.”
İnce ve Akşener Tunceli milletvekilleri olarak pekâlâ Meclise gelebilirler.
Tabi bu öyle kolay olmayacaktır.
Önce İnce ve Akşener’in bunu kabul etmesi, sonrasında CHP ve HDP’li vekillerin ikna edilmeleri gerekir.
Bence bu çok zor değil.
Kılıçdaroğlu’nun, Demirtaş ve Pervin Buldan ile görüşmesi bu formülün uygulanmasının yolunu açar.
Bu formül aynı zamanda Meclisteki muhalefet ittifakına HDP’nin de aktif olarak katılmasını, İYİ Parti ile aralarındaki buzların erimesini de sağlaması açısından önemli bir adım olur.