"ALMADAN vermek Allah'a mahsustur" der bir atasözümüz. Bu sözün gerçekte verdiği mesaj şu: İnsanlar arası ilişkilerde, yapılan iş için karşılık gözetme temel bir yöneliştir. Birisi size bir iyilik yapmışsa beklediği bir şey vardır; veriyorsa almak için veriyordur. Kimse almadan vermez. Almadan vermek Allah'a mahsustur. Bu sözde milli irfanımızın yüksek edebi üsluba sahip bir yansıması var. Allah kul ilişkilerindeki, Allah'tan kula doğru bir tek taraflılık, bir karşılıksız verme esası dile getiriliyor. Ne var ki bu verirken alma ihtiyacı hırslar sebebi ile bencilliğe, hiç vermeden hep alma arzusuna kolayca dönüşebilmektedir. İş bununla da kalmamakta, insan bu arzusunu tabii bir durum olarak görmekte, içinde yaşadığı toplumun, birlikte olduğu bireylerin kendisine sağladığı imkanları ya görmezlikten gelmekte ya da hepten unutmaktadır. Bu görmezlikten gelme ya da hepten unutma huyu asıl Allah kul ilişkilerinde ortaya çıkmaktadır. Bu olumsuz duruma karşı bir uyarı olmak üzere Kur'an pek çok ayetinde ve çeşitli ifade üslupları ile ısrarlı bir şekilde insanı sahip olduğu sonsuz nimetlerin bilincinde olup bunun gereğini yapmaya, şükreden bir kul olmaya davet etmektedir.
Şükür iyilik yapanın iyiliğini bilmek, onu dile getirmektir. Allah Teala pek çok ayette, "şükret", "şükredin", "şükredesiniz diye…", "şükretsinler diye…" şeklinde çeşitli ifade üslupları içinde insanı şükre teşvik etmektedir. Kulluk bilinci ile şükür olgusu arasında doğru orantılı ilişki bulunuyor. Biri arttıkça öbürü de artar, azaldıkça öbürü de azalır. Buna göre kulluk bilinci konusunda en ileri noktada olan peygamberlerin şükrü de aynı şekilde en ileri noktada olacaktır.
Şükür sürekli olur ve davranışa dönüşürse gerçek şükür olur. Bu da özel bir çaba ve bilinç ister. İşte burada Hz. Peygamber'in "Allah'ım! Senden nimetine şükretmeğe muvaffak kılınmayı diliyorum" şeklindeki duasını daha iyi anlıyoruz. Şükür ile teşekkür arasında hem anlam, hem de sebep sonuç ilişkisi bulunmaktadır. Nimetler karşısında sergilenecek özel tutum şükür, insanlardan gördüğümüz iyilik ve güzel davranışlar işin teşekkür ederiz. Görülen iyiliğe minnettarlıkla karşılık veren, teşekkür eden yürek, şükür için daha idmanlı ve hazır olacaktır.
Amellerin sevap katsayısının büyüdüğü özel zamanlardan biri olan Ramazan ayı şükür yönelişi bakımından da özel bir anlam taşıyor. Bu ay mümin gönüllerin kavuşmayı şevkle beklediği özel nitelikli bir mevsimi ifade ediyor. Ramazan vesilesi ile istenebilecek sayısız iyilik, güzellik ve nimet bu ayda zaten fiilen yaşanacaktır. Kur'an nimeti ve onun indirilmeye başladığı Kadir Gecesi, Ramazan ayının bize bahşedilen büyük nimetleridir. Tüm faziletlerinin bilinci ile geçirilen Ramazan ayı sadece bu zaman diliminde sağlanan manevi kazanımların değil, sonraki dönemlerde elde edilecek kazanımlar için de düğmeye basıldığı süreç olur. Bu ayda edindiği özel tecrübelerle pekiştirdiği kulluk bilinci ve bunun fiili yansımaları ile ruhu arınan mümin, bütün hayatı süresince sahip olduğu nimetlere şükretme kabiliyetine sahip olur. Gerçekte 'Şükreden kendisi için şükreder.'