1-8 Ekim Disleksi Farkındalık Haftası’nda, sessiz bir devrim yaşıyoruz. Sokaklarda, okullarda ve sosyal medyada “disleksi” kelimesi yankılanıyor; ama bu yankı, yıllardır gölgede kalan milyonlarca bireyin sesi. Disleksi, zekâyla alakasız bir öğrenme güçlüğü; okuma, yazma ve hecelemeyi zorlaştıran nörolojik bir durum. Peki, neden hâlâ “tembellik” diye damgalanıyor? Bu hafta, istatistiklerden belirtilere, tarihsel yolculuğundan müdahale programlarına kadar disleksiyi masaya yatıralım. Çünkü farkındalık, ilk adım; müdahale ise zafer.
Öncelikle rakamlara bakalım: Disleksi, sandığınızdan çok daha yaygın. Uluslararası Disleksi Derneği’ne göre, dünya genelinde nüfusun %5-10’unu etkiliyor. Türkiye’de ise okul çağındaki çocuklarda bu oran %8-10 civarında; yani her sınıfta en az 2-3 öğrenci bu sessiz mücadeleyle boğuşuyor. Bazı kaynaklar, nüfusun %3-7’sini etkilediğini söylerken, bazı ülkelerde bu oran %20’ye varıyor ki bu, her 20 çocuktan birinin disleksiye sahip olduğu anlamına geliyor. Erkeklerde biraz daha sık rastlansa da, cinsiyet ayrımı yapmadan bakarsak, bu bir “erkek sorunu” değil; evrensel bir gerçek.
Peki, bu rakamlar neden bugünkü gibi yüksek? Tarihsel bir bakış atalım. Disleksi, 1896’da İngiliz doktor W. Pringle Morgan tarafından ilk kez tanımlandı “doğuştan kelime körlüğü” diye adlandırdı. O dönemler, nadir görülen bir “tuhaf vaka”ydı. Ancak 20. Yüzyıl boyunca, nörobilimdeki ilerlemeler ve eğitim sistemlerindeki taramalarla tanılar patladı. 1950’lerden 2020’lere uzanan araştırmalarda, disleksi yayınları genel bilimsel artışa paralel olarak katlandı. Gerçek bir “epidemik” mi? Hayır; daha çok farkındalık patlaması. Eskiden görmezden gelinen çocuklar “tembel” diye etiketlenirken, bugün zengin sosyo-ekonomik gruplarda bile tanılar artıyor çünkü erişim kolaylaşıyor. Türkiye’de de ilköğretim çağında tespitler yükseliyor; pandemi sonrası dijital eğitimle birlikte, okuma güçlükleri daha belirgin hale geldi. Artış, hastalığın yayılması değil; teşhisin demokratikleşmesi.
Şimdi belirtilere gelelim – çünkü erken fark etmek, her şeyi değiştirir. Disleksi, genellikle okul öncesi dönemde ipucu verir: Geç konuşma, kelimeleri karıştırma (örneğin “köpek” yerine “keppek” deme), yönleri ayırt edememe (sağ-sol karıştırma). Okul çağında ise okuma hızı yavaşlar; yüksek sesle okurken tökezleme, uzun kelimeleri heceleyememe, okuduğunu anlamada zorluk baş gösterir. Yetişkinlerde bile kalır: Harita okuma güçlüğü, düşük okuma temposu, hatta yazışmalarda hatalar. Bu belirtiler, zekâyı gölgelemez; aksine, yaratıcı düşünmeyi güçlendirir düşünün, Einstein ve Leonardo da Vinci gibi dahiler disleksi şüphesi taşıyordu!
Neyse ki, umutsuz değiliz. Müdahale programları, bilimsel temelli yaklaşımlarla bireysel zaferler yazıyor. Türkiye’de en yaygın olanı Disleksi Müdahale Programı (DMP): Okuma akıcılığını ve anlama becerisini geliştirmek için tasarlanmış, görsel-işitsel egzersizlere dayalı bir yapı. Okul öncesi için O-DMP varyasyonu var; dil gelişimini otomatik paternlerle destekliyor. Uluslararası örneklerde ritim temelli programlar (örneğin İtalya’daki modeller) pandemi gibi krizlerde bile etkili oldu müzik ve hareketle beyin bağlantılarını güçlendiriyor. DMP gibi programlar, haftada birkaç seansla %50’ye varan iyileşme sağlıyor; erken başlarsak, çocuk okula “hazır” giriyor. Rehabilitasyon merkezleri, bu programları bireyselleştirerek aileleri de eğitiyor çünkü disleksi, yalnız bir savaş değil.
Bu hafta, bir afiş paylaşmakla yetinmeyin: Konuşun, okuyun, destekleyin. Disleksi, bir engel değil; farklı bir yol. Her 10 çocuktan biri bu yolda yürüyor ve biz, o yolu aydınlatmak için buradayız. Farkındalık Haftası’nı bir başlangıç yapalım; yarınki nesiller için.
Okumak için bir mücadele, anlamak için bir fırsat
Yayınlanma :
09.10.2025 09:59
Güncelleme
: 09.10.2025 09:59
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: