Biz onlara "dikkat eksikliği" dedik. Oysa asıl eksiklik, onlara sunduğumuz tek tip eğitim sisteminin dar kalıplarındaydı. Bir Özel Eğitim Öğretmeninin itirafı ve çağrısıdır.
Her sınıfta vardır o "çocuk".
Siz dersin en can alıcı yerini anlatırken camdan dışarıdaki kuşa dalan. Sırasında bir türlü rahat oturamayan, kalemiyle ritim tutan, sürekli yanındaki arkadaşını dürten. Karnesine "dikkati dağınık", öğretmenler odasında "hiperaktif", ailesinin dilinde "yaramaz" ya da "tembel" olarak etiketlenen o çocuk.
Yıllarımı bu "sınıfa sığmayan" zihinlere adayan bir özel eğitim öğretmeni olarak, bugün o dosyanın kapağını hep birlikte, dürüstçe aralamak istiyorum. Çünkü o dosyanın içinde bir "bozukluktan" çok daha fazlası var: Harcanan bir potansiyel, yanlış anlaşılan bir deha ve acilen değişmesi gereken bir bakış açısı var.
Biz, eğitim camiası olarak, 21. yüzyılın çocuklarını, 19. yüzyıldan kalma endüstriyel model sınıflara "uydurmaya" çalışıyoruz. Sıralar düz, dersler 40 dakika, herkes aynı anda aynı şeyi, aynı yöntemle öğrenmek zorunda. Bu, "standart" bir çocuk için bile zorlayıcıyken, DEHB (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu) olan bir zihin için adeta bir işkencedir.
Neden mi?
Çünkü DEHB, bir dikkat "eksikliği" değil, dikkatin "farklı çalışmasıdır".
Bu zihinler boş değildir; tam aksine, fazla doludur. Aynı anda on farklı sekme açılmış bir internet tarayıcısı gibidirler. Öğretmenin sesini, dışarıdaki korna sesini, aklına gelen yaratıcı fikri, bacağındaki kaşıntıyı ve akşam ne yiyeceğini aynı anda işlerler. Biz onlardan tek bir sekmeye odaklanmalarını istiyoruz. Oysa onların doğası bu değil.
Onların motorları durmaz. Biz "dur" dedikçe, onlar daha çok "hızlanır". Çünkü o motorun yakıtı ilgidir, meraktır, yeniliktir. Bizim sıkıcı, monoton, ezbere dayalı sistemimiz ise bu motora yakıt vermez, sadece frenine basar. Ve freni patlayan bir arabanın duvara toslaması gibi, o çocuk da eninde sonunda "davranış problemi" olarak duvara toslar.
Peki, suçlu kim? Yüksek devirde çalışan motor mu, yoksa o motora uygun yolu yapmayan bizler mi?
Meslektaşlarıma sesleniyorum: Bizler bahçıvanız. Elimizde tohumlar var. Bazısı kaktüs, az su ister; bazısı orkide, nem ister. DEHB'li çocuk bir ayçiçeğidir; sürekli güneşe, yani ilgiye ve harekete dönmek zorundadır. Biz ona kaktüs muamelesi yapıp "Az suyla idare et, kıpırdama!" diyemeyiz. Dersek, kuruturuz.
Sınıflarımızda kaç tane potansiyel mucidi, sanatçıyı, girişimciyi "hiperaktif" diye etiketleyip kaybettik? Odaklanamadığı matematik problemleri yüzünden, aslında harika bir hikâye anlatıcısı olabilecek çocuğu "tembel" diye sistemin dışına ittik?
Artık bu "zapturapt altına alma" pedagojisini bırakmalıyız.
"İlacı" sadece doktorlar yazmaz. En etkili ilaç, öğretmenin elindedir. Bazen bu ilaç, sıkıcı bir konuyu oyuna çevirmektir. Bazen 5 dakikalık bir "hareket molası"dır. Bazen o çocuğa "Hadi, şu panoyu sen düzenle" diye sorumluluk verip enerjisini doğru yönlendirmektir. Bazen de sadece "Senin beyninin herkesten hızlı çalıştığını biliyorum, bu bir hediye" demektir.
DEHB bir hastalık değil, bir farklılıktır. Bu çocuklar "kırık" değil, sadece farklı bir "kullanım kılavuzuna" sahipler. Eğer biz eğitimciler o kılavuzu okumayı reddedersek, asıl "eğitim eksikliği" bizde demektir.
Gelin, sınıfa sığmayan bu zihinleri törpülemeyi bırakalım. Onlara sığabilecekleri, kanatlarını açabilecekleri yeni alanlar yaratalım. Çünkü inanın bana, o "yaramaz" çocuğun dosyasını doğru okuduğumuzda, içinde göreceğimiz tek şey geleceğin ta kendisidir.
O ‘Yaramaz’ çocuğun dosyası: Sınıfa sığmayan zihinler
Yayınlanma :
23.10.2025 13:09
Güncelleme
: 23.10.2025 13:09
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: