Diego sabah uyanmış ve hemen yatağının yanı başındaki pencereden dışarı bakmıştı. Dışarısı bembayaz bir örtü ile kaplıydı.
İşte dedi; bu kez gelecek.
Çünkü yıllar sonra ilk kez kar yağmıştı o şehre.
Kar yağışı, bir mesaj olmalıydı.
Bu kez gelecek umuduyla, her zamankinden çok daha iştahlı yapmıştı kahvaltısını.
Annesi şaşırmıştı, çünkü genelde zorla kahvaltı yapar ve sofradan adeta doymadan kalkardı.
Bu kez öyle olmamıştı.
Yüzü gülüyordu, mutluydu, akşam olmasını bekliyordu.
O gün akşam olmak bilmedi.
Her zaman oynadığı oyuncaklarını çıkarmadı bile oyuncak kutusundan.
Akşama kadar pencerenin başından hiç ayrılmadı.
Karın yağışını izledi.
Futbol oynamayı çok seviyordu hatta arkadaşları ile sık sık futbol da oynardı.
O gün futbol oynamak aklının ucuna bile gelmemişti.
Bu akşam gelecek ümidiyle, hayatta en çok sevdiği futbolu bile bir kenara bırakmış, sadece akşam olmasını ve onun gelmesini bekliyordu.
Akşam olup, annesi ‘Hadi yatağa’ dediği an heyecandan kalbi duracak gibi oldu.
Yatağına gitti, gözlerini yumdu.
Kalp atışı o kadar hızlıydı ki, kalbinin sesinden uyuyamıyordu.
Çünkü sabah kalkacak ve gün boyunca süsledikleri çam ağacının altındaki hediyeleri açacaktı.
Bakalım Noel Baba ona ne hediye getirecekti.
Sonunda yorgunluğa dayanamadı ve gözlerini yumup, uykuya daldı.
Gece boyunca rüyasında Noel Baba’yı gördü.
Noel Baba ona futbol topu hediye ediyor ve o futbol topu ile hayallerini gerçekleştiriyordu.
Sabah olmuştu.
Yatağından yavaşça kalktı, terliklerini giydi.
Odası ile salon arasındaki hol o kadar uzun gelmişti ki, bitmek bilmemişti.
Salonun kapısını yavaşça itti ve kapıyı açtı.
Kalbi duracak gibiydi, acaba hayalini kurduğu Noel Baba bu kez gelmiş miydi?
Odaya heyecandan gözlerini kapatarak girdi.
Gözlerini açıp, bir gün önce süsledikleri çam ağacına baktı.
Gelmedi dedi, yine gelmedi.
Babası yanına geldi küçük Diego’ya bu soruyu sordu;
Noel Baba’nın çuvalına koyamayacağı iki şey nedir? Diego…
Bilmiyorum baba diye yanıt verdi.
Anılar ve hayallerdir…
Hepsinden çok daha önemlisi ve çok daha güzeli…
Anılarını unutma, hayallerini ise asla kaybetme.
İşte Diego’nun hayatı belki de o gün değişti.
Anılarını unutmayacak, hayallerinden ise asla vazgeçmeyecekti.
*****
Bu hikayeyi neden anlattım. O futbol tutkunu ve Noel Baba’nın gelmesini büyük bir umutla bekleyen Diego, bugün Noel Baba’nın memleketinde futbol oynuyor. Belki Noel Baba hiç ona gelmemiş olabilir ama o, Noel Baba’ya geldi. Onun ülkesinde, onun memleketinde hayallerinin peşinden gidiyor. Hem de Noel Baba’nın giydiği kıyafetlerin rengini giyerek, yani kırmızı ve beyaz forma ile hayallerinin peşinden gidiyor.
Kırmızı ve beyaz ile futbol sahasına çıkıyor ve hayallerini gerçekleştiriyor.
İşet o Diego; Noel yaklaştığı zaman, tatili uzatmak adına futbol oynamayı aynı çocukluğunda yaptığı gibi unutuyor. Gördüğü kırmızı kart ile cezalı duruma düşüyor ve Noel’i biraz daha fazla ailesi ile birlikte geçiriyor. Diego’nun unuttuğu şey ise aslında yıllarca beklediği Noel Baba’nın memleketinde futbol oynuyor olması ve onun rengini üzerine giyiyor olması.
Belki yıllarca beklediği Noel Baba ona hiç gelmedi ama o yıllar sonra Noel Baba’ya geldi.
Benim de Antalyaspor’da oynayan tüm yabancı futbolculara tavsiyem; önümüzdeki yıl bu kentten Noel’i kutlamak adına cezalı yada sakat olduğunuz için erken tatile gitmenin hesaplarını yapmayın. Hikayedeki çocuğun adı; Diego olmuş, Ondrej olmuş yada Maicon olmuş fark etmez. Çünkü hepsinin çocukluk hayalleri aynı.
Yıllarca beklediğiniz Noel Baba’nın memleketine sevdiklerinizi getirin. Noel Baba size gelmiyorsa, siz ona gidin. Ailenizle, sevdiklerinizle Noel Baba’nın memleketinde Noel’i kutlayın.
Arkanızda Noel Baba’nın çuvalına sığmayan şeyi bırakacaksınız;
Anıları ve hayalleri…
Yorumlar
Kalan Karakter: