Kişinin kendi dünyasına dair temel varsayımları hayatına rehberlik eder. Bazen insanlar hayatı olduğu gibi değil, kendi oldukları gibi görürler. İç dünyadaki yaşanan gerçekliği algılamayla çevredeki objektif dünyanın algılanmasının kişilerin benliğinde önemli rolü vardır. Benliği tamamlayan kişilik özellikleri, zeka düzeyi, hayat tecrübesi, deneyimlenen ne varsa tamamı, korkular, hayaller ve bir çok şeydir. Eğer bütün bunlardaki farklılıklar olmasaydı ya da herkesin dünyayı algılayışı birbiriyle örtüşseydi fikir ayrılığı diye bir şey olmazdı. O zaman da farklı dünya görüşleri insanı şaşırtmazdı. Görüş ayrılıkları, hayat felsefesindeki farklılıklar tartışılmazdı, hayat sıkıcı olurdu. Demek ki sosyal yetki çok yaygın ve güçlü olmalı. Her duygu, düşünce ve sosyal ilişkilerdeki davranışlar insanların birbiri üzerinde önemli rol oynar. Toplum içinde yaşamak, sosyal olabilmek ve başkalarıyla iletişim halinde olmak başkalarından etkilendiğimizden ayrıca onları etkilediğimizden dolayı farkındalık penceresi açılır. İletişimin sosyal birliktelikten etkilendiğini görmek daha kolay olur. Sosyal etkinin gücü sadece insanlarla bir arada olmak değildir. Yakınlarımız, içinde büyüdüğümüz çevre, aile, ait olduğumuz toplum, etkisinde olduğumuz kültür gerçeklik algımızı şekillendirir. Balıkların denizde yaşayıp denizi bilmemeleri gibi bazen biz de içinde bulunduğumuz sosyokültürel çevrenin üzerimizdeki etkisinin farkında olamayız.
Kendi dilimizin, kültürümüzün, alışık olduğumuz yaşam tarzının analiz düzeyleri bizim ne kadar insan olduğumuzu açıklayacaktır. Bütün bunların analizini yapabilmek kolay değildir ve farklı yaklaşımlar, farklı analiz düzeyleri insanlar arasındaki farklılıklarıları da gösterecek ve rehberlik edecektir.
Herkes ne kadar sosyal insan, ne kadar beşer olduğunu iletişim tarzıyla gösterir.
Yorumlar
Kalan Karakter: