Kişilerin sosyal topluma karşı sorumlulukları yanında kendi hayatına karşı sorumluluk duygusu da önemlidir. Çünkü sosyal toplumu oluşturan ve kuralları uygulayan kişilerdir. Gerek sosyal topluma karşı olan sorumluluk gerekse öz’e karşı olan sorumluluk kişinin ahlakından bağımsız düşünülemez. Hayatına değer katan konularda karar alıp uygulayan bireyin toplumsal ve evrensel değerler bağlamında doğru, iyi ve güzel olarak kararlar alması gerekir. Bireyin toplum tarafından kabul göreceği davranışları sergilemesi ve kendi ahlaki değerlerine uygun davranışlar geliştirmesi de önemlidir. Aldığı kararların uygulanmasından etkilenebilecek olanların haklarını da gözetebilmek ayrı bir erdemdir. Bu durumda kendine yapılmaması istenen bir şeyin başkasına yapılmaktan kaçınılması önem kazanıyor. Yine toplumsal normlar, kültürel yapı ve evrensel kabul görmüş değerlerin dikkate alınması yoluyla da toplumsal ahlaka uygun tutum ve davranışlar sergilemek önem kazanıyor. Tüm dünya insanları evrensel ahlaka, hukuka uygun tutum ve davranışlarının bilincinde olmalılar. Ahlaktan özellikle hukuktan yoksunluğun toplumsal huzurdan uzaklaşmaya yol açacağı kesindir. Toplumlar içinde hukuk kuralları iyi ve doğru uygulandığında ahlak ve hukuk kuralları zafiyete uğramaz. Ancak hiç kimse unutmasın ki bireylerin etik, ahlak ve hukuktan yoksunluğu orta ve uzun vadede toplumsal huzur çıkarlarını zaafa uğratabilir. Kişilerin topluma toplumların ülkelere ülkelerin de tüm dünyaya karşı sorumlulukları var ve her alanda doğrular uygulanmalıdır. Toplumsal normlardan uzaklaşmış kitleler mutsuz olmaya mahkumdur. Sonra da “insanlık nereye gidiyor” der dururuz.