Cumhurbaşkanı Erdoğan istihdam kampanyası başlattı. Bu kampanyada Antalya’nın İstanbul’dan sonra en fazla istihdam yaratan kent olduğu açıklandı? Son durum nedir?
Bir düzenleme, plan yapılırken bu plan çerçevesinde özellikle, teşvikle bu konuda ekonominin daraldığı alanda işverenlerin teşvikle ilk can suyunu vermesi, verilmesi ve verilen can suyu ile de ekonominin çarklarının yeniden dönmesi amaçlandı. Şimdi 687 sayılı KHK ile işverenlerimize Sosyal Güvenlik Primi adıyla bir teşvik uygulaması getirildi. Bu teşvik uygulamasıyla da 2017 yılı içinde Şubat ayından başlama üzere, 11 aylık dönem içinde iade istihdamda bulunması halinde ilave alınan bu sigortalının sigorta priminin tamamının devlet tarafından İŞKUR fonuyla karşılanması amaçlandı. Bugüne kadar birçok istihdama yönelik teşvik uygulamasının var olduğunu ve bazılarının süresinin dolduğunu biliyoruz. İçlerinden en kapsamlısının bu olduğunu özelikle söyleyebilirim. Ki gerçekten birazdan da bu konuyla ilgili istatistiki verileri verdiğimizde bu teşvikin sonuçlarını yakinen göreceğiz. Tabi 687 sayılı KHK’nın çıkması ile beraber cumhurbaşkanımızın da talimatları doğrultusunda tüm kamu kurum ve kuruluşlarımızın da üzerine düşen çabayı göstermeye başladı. Ben Antalya özelinde de sayın valimizde de katılmış olduğu, Çalışma Bakanlığı’mızdan bakan yardımcımızın da gelmiş olduğu toplantı ile bu olaya start verilmiş oldu. O toplantıda; ATSO, AOSB, Alanya olsun MATSO olsun ticaret odaları, esnaf odaları, Ticaret Borsası bütün turizmle alakalı yöneticiler, birlikler bu toplantıya iştirak etti. Bu toplantı sonucunda da Antalya’da 150 bin sigortalının bu kapsamda ilave olarak elde edilebileceği hedefi konuldu. Bu hedef konulurken de tabi geçmiş yıllardaki sigortalılık durumu turizm sektöründeki beklentiler, tarım sektöründeki olumlu beklentiler ve devletin de vermiş olduğu teşvikler kapsamında olabileceği ön görüldü. Biz ilimiz için verilen bu hedef doğrultusunda tüm sivil toplum kuruluşlarına, işverenlere, büyük sanayi tesislerine, bu konudan haberdar olması gereken tesislerimize bu konunun anlatılması gerektiğine kanaat getirdik. O günden itibaren ilçelerimizde Antalya’da değişik kuruşlara, sivil toplum örgütlerine giderek bizzat yerinde işverenlerimize bu bilgilendirmeyi yaptık. Şubat ayından Nisan’ın ortasına kadar gerçekleştirmiş olduğumuz bu toplantı sayısı şu an 33’ü bulmuş vaziyette. 33 toplantı yaparak işverenlerimize bizzat detaylı bir şekilde bu teşvikle alakalı bilgilendirme de bulunduk ki gerçekten burada toplantı sonrasında baktığımızda elde edilen bilgiler işverenlerimizi ve personellerini mutlu edecek düzeydeydi.
ATSO Başkanı Davut Çetin istihdam seferberliğinde 150 bin hedefe ulaşıldı diye bir açıklama yapmıştı. Bu hedef sadece turizm sektöründe mi, yoksa tarım ve diğer sektörleri de kapsıyor mu? Turizm sezonu bittiği zaman 150 bin altına tekrar düşülebilir mi?
ATSO’nun demecini bende okudum. Orada 150 bin hedefin gerçekleştiğini söylemiyor, sadece Antalya’nın 2. olunduğu söyleniyor. Yani hedefin yakalanabileceğini öngördüklerini belirten bir demeç vermişler. Bir rakam var. O rakam sayın valimizin vermiş olduğu rakamdan çok daha önce zannedersem 40 bin civarında bir rakamı ifade etmişti o zaman.
2017’de bu hedefi tutturduk diyelim ama 2018’de biz ne yapacağız? 2018’in devamı için bir yaptırım gücü var mı devletin?
Bu olayı matematik olarak düşünmek doğru değil. Neticede istihdam işveren açısından da işçi açısından da ancak ihtiyaç olunduğunda ortaya çıkan bir durum. Önce yatırım sonra tüketim alanında ki faaliyetlerin hızlanması sonucunda oluşabilecek bir durum. Her zaman bir hedef olmalıdır. Ancak bu hedefi aşabilirsiniz de aşamayabilirsiniz de. Ancak çaba sarf etmek önemlidir. Hedefe ne kadar yaklaştığınız önemlidir. Olaya bu yönden bakmak lazım. Şunu özellikle belirtmek istiyorum. Bugüne kadar 10’a kadar teşvik uygulaması işverenlerimize verilmekteydi. Engelli teşviki, 5 puanlık indirim dediğimiz, ARGE kapsamında iş yapan işverenlerimize verilen teşvik dediğimiz, gençlere kadın istihdamına yönelik verilen teşvikimiz bütün bunlar yatırımda öncelik olan illere veriliyor. Bütün bunlar sektörel ve Türkiye’nin bölgesel olarak değerlendirilmesi yapıldıktan sonra ihtiyaç belirleniyor. Belirlendikten sonra da bir anda kesip belki de işverenin mağduriyetine neden olabilecek durumlar göz önünde bulundurularak süresi bittikten sonra uzatıldığında oluyor. O yüzden 687 sayılı KHK, 1 Ocak 2018 itibariyle birden işverenlerin üzerine kabus gibi çökecek kabus gibi görmemek lazım. Zaten amaç o tarihe kadar ekonominin dişlerini olumlu hale getirmek, ondan sonra da işletmecilerimizin kendi ayakların üzerinde durabilmelerini sağlamaktır. O aşamada bakılır. İşverenlerin hala o aşamada ihtiyacı var ise bunun mutlaka tedbirleri alınır.
Şu an Antalya’da ne kadar istihdam sağlandı?
Şubat ayından itibaren Antalya’da sigortalı çalışanlarımızda bir artış başladı. Tabi Şubat ayında daha yeni yeni bu konuyu bilmeleri yeni yeni kendi kararları vermeleri noktasında oldukları için, Mart ayından itibaren bu olay hızla başladı. 30 Nisan itibaren 76 bin 368 sigortalımız Aralık ayına göre artı istihdam olarak Antalya’ya kazandırılmış vaziyette. Şu an itibariyle tutturulan hedef yüzde 50.91’dir. 2016 yılında yüzde 18.69 istihdam da artış sağlanmıştır.
Antalya’da her zaman yıl içerisinde sigortalı sayısında bir makasa vardır. Bu makasta mevsimsel işçilerin çalışması nedeniyle normaldir. Biz burada istihdam da artı istihdamı niye Aralık’ a göre belirliyoruz? Bu teşvikler verilirken Antalya değil, 81 il düşünülerek 2016 yılının aralık ayı baz alındı. Aralık ayı Antalya için de diğer iller içinde ilk nokta olarak alınacak bir durumdu. Biz burada 2015’ten sonra, 2016 turizm sektöründe ciddi bir travma yaşandığını biliyoruz. Bunun bir anda 2016’nın normal hedeflerinde gerçekleşmesi de bir anda beklenmeyebilir. Ancak gidişatın da olumlu olduğunu ve bu çerçevede gerek turizm gerekse diğer sektörler açısından bu konuda iyileşmeler olduğunu görmekteyiz. Ben özellikle konaklama en fazla artışın olduğunu belirtmek isterim. Şu an itibariyle konaklama sektöründe 42 bin 700’lük artış oldu. Fakat diğer sektörlerimizde de bu artış devam etmekte. Nedir bu artış? Özel inşaat sektöründe artış şu an gözükmekte olan diğer bir sektör. Perakende sektöründe yine şekilde artışı en fazla olan sektörlerdendir. Dolayısıyla Antalya’da evet lokomotif turizmdir. Fakat bu turizmin vermiş olduğu yan faydalarda sektöre olumlu yansımaktadır. Bunu yiyecek sektöründen tutun inşaat sektörüne kadar bunu sürdürebilirsiniz. Antalya’ya gelen turist belki gayrimenkul alma istediğinde oluyor. Dolayısıyla sadece otellerin mevsimlik işçilerinde bir artış değil, bu turizmin olumluya gitmesi beklentisi içinde diğer sektörlerde bunun olumlu yansıdığını görmekteyiz. Sektörün yansımaları bir iki ay içinde biraz daha belirli olacaktır. Ama bizim şu an itibari ile Antalya, Türkiye’de İstanbul’dan sonra ne fazla istihdam artışını sağlayan ikinci ildir. Sigortalı sayısı açısından da Türkiye’de 7. Sıradadır.
SURİYELİLERE POZİTİF AYRIMCILIK YAPILIYOR
Şu anda eleman çalıştırma konusunda Suriyeli göçmenlerin tercih edildiğini duyuyoruz. Özellikle tarım sektöründe çok fazla. Bu istihdam kampanyasına Suriyelilerin tercih edilmesi köstek olmuyor mu? 76 binde kalmasının gerekçesi bu olabilir mi?
Bir kere kayıt dışılık sadece Suriyelilerin gelmesiyle başlayan veya onların gitmesiyle de bitecek bir konu değil. Kayıt dışılık ülkenin uzun süredir yaşamış olduğu acı bir vaka. Bu kayıt dışılıkta önemli olan bu sürecin nereye gittiğidir. Süreç şu aşamada düşüşte. Yüzde 52’lerden başlayan kayıt dışılık şu an yüzde 34 seviyesinde. Orada kurumun aldığı tedbir ve teşviklerle bir noktada bir trend yaşadın ve devam ediyor. Belki de ekonomin düzelmesiyle bu trendin daha da aşağıya geldiğini göreceğiz. Bizim kayıt dışılıkla mücadelemiz bir taraftan devam ediyor. Suriyelilere yönelik çalışma hayatında izin verilmesi olayı diğer yabancılara göre biraz daha artı avantajlı konumda, yani pozitif ayrımcılık noktasında. Neden? Onlar bir savaştan gelip, Türkiye’ye sığınmışlar. Onların normale dönmeleri açısından bu şekilde kolaylık tanınıyor. Bu kolaylıkların Çalışma Bakanlığımız tarafından esasları belirlenirken tamamen istihdamı yo etmek, istihdamı tamamen yabancılara yönelik yapmak gibi bir anlayışla hiçbir zaman yapılmadı. Belirli bir sayıda yabancı çalıştırma zorunluluğu getirildi.
İŞ BEĞENMEMEZLİK ÇOK FAZLA
Ama işverenin tercihi noktasında bu durum oluşmuyor mu?
Haberlerde de duyarsınız. Biz artık çobanlık mesleğini dahi yapmak istemeyen bir topluma doğru gidiyoruz. Bugün normal bir gelir sahibi olan çobanlığa toplumumuz talep etmiyor. Esasında sadece basit bir örnek bu. İş beğenmezlik ciddi bir sorun. Çok çok önceleri Avrupa’da ekonomik kalkınmanın gerçekleşmesi sonucunda ortaya çıkan bir sorun olarak görülmekte. Bu sorunu biz gelir seviyemizin yükselmesi ile beraber bizde yavaş yavaş yaşıyoruz. Evet, İŞKUR’la alakalı kayıtları inceleyin, İŞKUR’a ben işsizim diyen kişi sayısı son derece az. Yani diyelim ki 100 kişinin eğer ki çalışması mümkünse Antalya’da bunların sadece 20’si ben işsizim diye müracaat ediyor. Bir iş beğenmezlik durumu var. Bu durumu biz zamanında Avrupa’ya göç ederek Avrupa’nın o ihtiyacını zamanında karşılamışız. Şimdi olaya bu noktada bakıldığında emek ve beyin göç anlamında Suriye’den gelen kişilerin bu noktada Türk vatandaşlarımızın çok tercih etmediği işlere giderek, üretime katkıda bulunduğu gerçeğini görmemiz lazım. Olayı sadece olumsuz bir şekilde değil bu yönüyle de bakmamız gerektiğiniz düşünüyorum.
49 BİN İŞYERİ TEŞVİKTEN YARARLANDI
Sigorta teşvik primlerinde Antalya özelinde devletin ya da SGK kasasından ne kadar para çıktı? Böyle bir rakam mevcut mu?
5 puanlık prim indirimi teşvikinde 49 bin işyeri yararlanmakta. Bu işyerlerinde çalışan 350 bin 800 sigortalıda bu kapsamda bu teşvik ile çalıştırılmaktadır. Buna benzer bizim ilave teşvikimiz var 4 bin 447 sayılı kanunun 10. Maddesi kapsamında artı olarak 4 bin 690 işyerinde 11 bin sigortalı açısından bu durum uygulanmakta. Engelli teşvikimiz var. 4 bin 857 sayılı kanunun 6. Fıkrası çerçevesinde bu kapsamda bu teşvikten yararlanan iş yeri sayımız bin 176’dır. Toplam sigortalı sayısı da 3 bin 150.
Bu 76 binlik kişi buna dahil mi?
Yok. Ondan hariç olan rakamlar bunlar. 49 bin işyeri içerisinde mutlaka bu yatırımdan yararlanan vardır. Ama diyelim ki 350 bin sigortalı var ise bu 350 bin sigortalının hiçbirisi bu teşvikte yararlanamaz. Sadece 5 puanlık prim indiriminden yararlanır. Zaten o teşvikin tamamı o kapsamda ödeniyor.
Bu çerçevede işverenimize ödenen bir aylık teşvik rakamı 38 milyon 165 bin. Bu sabit değil tabi.
Devlet bu kadar teşvik veriyor ve bir yapılandırma var ama SGK il müdürlüğü olarak ne yapabiliyorsunuz? Tahsilatta ne durumdasınız? Sıkıntı yaşıyor musunuz? Kamu dışındaki işverenlere kendinizi anlatmakta zorlanıyor musunuz? Özellikle uygulama konusunda ne gibi sıkıntılar yaşıyorsunuz?
Teşviklerden yararlanmanın birinci maddesi primlerin zamanında ödenmesi. Bu teşviklerinden faydalanma söz konusu olduysa zaten o işverenler primlerinin gecikmiş borçlarını yapılandırmış, taksitlerini düzenli ödüyordur veya bitirmiştir. Aylık primlerini de düzenli ödüyordur. Zaten bu taksitlerini ödüyor ondan sonra bu teşvikten yararlanıyor.
Yapılandırma söz konusu olduğunda beklediğinizden daha fazla bir talep söz konusu oldu mu?
KHK ile çıkan ilave istihdam teşviki ile tamamen devletin sigortalıları pirim borcunu ödemesinden dolayı ciddi anlamda bizlere müracaatları olup, borçlarının yapılandırılarak ve bunların düzenli olarak ödenmesi kapsamında da bir artı getirisi oldu. Ayılık olarak özel sektör kapsamında bize sigortalı bildiriminde bulunan işverenlerin prim tahakkuku tutarlarından yüzde 85’i tahsilat oranı olarak karşımıza çıkmaktadır. Her ay bizim yüzde 85’lik bir tahsilat oranımız vardır. Bu turizm sektöründeki kötü gidişata rağmen bu oran çok çok güzel bir rakamdır.
Bu oranın en düşük olduğu bir yıl var mı karşılaştırma anlamında?
Burada öyle bir oran olmadığı için kesin veriler olmadan yanlış bilgi vermek istemiyorum. Bizim bu noktaya gelmemizin iki ayağı var. Kayıt dışılıkta ciddi bir mücadele. İkincisi ise teşvik. Sadece korkutarak değil, özendirerek de bunu sağlıyoruz. Çünkü işveren açısından Antalya’ya 38 milyon lira devlet tarafından veriliyor olması ciddi bir katkıdır. Bu pastadan yararlanmak isteyenler öncelikle diyecekler ki ben primimi ödeyeyim ki bunu da alayım. Bu teşvik gerçekten işverenlerimize artık maliyet düşürücü bir unsur olduğunu görmesi açısından son derece önemlidir. İşverenlerimize bir bilgilendirme yaptıkça kayıt dış çalışmanın çok daha zararlı olduğunu gördüler. Bir işverenin bir sigortalı için bir yılda ödeyeceği rakam yaklaşık 6 bin lira. Bu işçinin biz kayıt dışı olduğunu yakalar ise ve bu işverene bunu ceza olarak yansıtır isek toplam zarar 30 bin lira. İşverenin 6 kat daha fazla para ödeme durumunun olduğunu anlatıyoruz. Bu bilgilenmeye sahip olundukça da kayıt dışılık ister istemez azalıyor.
Kayıt dışılıktan 30 bin lira ceza kişi başı mı işlem yapılıyor, yoksa firma bazında mı?
Firma bazında yapılıyor. İki sigortalı çalışıyorsa iki sigortalı için de aynı belgeyi bir kez verecek. Bir kez verdiğinde iki sigortalı içinde cezası aynı olacak. İki sigortalı olursa 60 bin, 10 sigortalı olursa 300 bin şeklinde düşünmemek lazım. Çünkü bizim idari para cezası dediğimiz kayıt dışılığın yaşanmış olduğu dönemlere ilişkin her bir belgeye uygulamış olduğumuz ceza tutarları var. Bu ceza tutarları tespite göre değişiyor. Benim vermiş olduğum örnek bir sigortalı açısından. Yoksa bu sadece prim cezası da değil, idari para cezası.
Yapılandırma ile ilgili istatistikleri vereyim. Ekim ayında daha sonra 25 Kasım’a kadar uzatıldı. Yapılandırma dönemi geçirdik. 6736 sayılı kanun çerçevesinde gerçekten biz yine bu teşviklerde olduğu gibi çok ciddi bilgilendirme çalışmalarında bulunduk. Ve işverenlerimizin buralara gelip, başvuruda bulunmalarını sağladık. Bu çerçevede bizim yaklaşık 38 bin 500 işverenimiz 6737 sayılı kanuna müracaat etti. 27 bin BAĞ-KUR’lu sigortalımız yine yapılandırma kapsamında müracaatta bulundu ve toplamda GSS ile ilgili yapılandırmayı da dikkate aldığımızda 71 bin sigortalı ve işverenimiz bize başvuruda bulundu. Toplam bu yapılandırılan tutarın Mayıs ayına kadar ilk taksitinin ödenme süresi var. Yani hala yapılandırma da bulunan işverenimizin Mayıs’ın sonuna kadar ilk taksitini yatırma imkanı var. Şu an hiçbirisi bozulmuş değil. Bozulmadığı için de gerçekleşme durumunu net olarak okumak mümkün değil. Fakat ben Nisan sonu itibariyle 11 milyon liralık tahsilat yaptığımızı ve ortalama olarak da işverenler açısından yüzde 50’sinin ilk taksitini ödediğini görüyoruz.
Bu yapılandırma zamanında primlerini ödemeyen ya da ödemeyenler için yapıldı ama zamanında primlerini ödeyen içinde bir çalışmanız var mı?
Yüzde 5 pirim indirimi onlar içindi zaten. Kişi diyor ki ben geçmişimdeki primleri temizlemeye karar verdim. Bundan sonrada düzenli ödemeye başlayacağım. Siz bana geçmişim için kolaylık tanıyın bende gelecek açısından gerekli yükümlülüklerimi yerine getireyim diyor.
ÖLMÜŞ BABA MAAŞI ALMAK İÇİN BOŞANANLAR VAR
Evliliklerde kadının babası vefat ettiyse kadın babasının maaşından faydalanmak için resmi olarak boşanır ama fiili olarak bu evlilik devam eder. Sizin bu durumu tespiti konusunda bir çalışmanız var mı? Bunun tespitinde yaptırımı nedir? İkincisi de çocukların ajanslar aracılığıyla sigortalı yaptırılması konusu. Bu konuda da bilgi verir misiniz?
Biz 2008 öncesinde o kişilerin çocuklarını sigortalı etmeleri üzerine bütün bu şekilde yapılan kayıtları tek tek denetim yoluyla inceledik ve onu sonuçlandırdık. Artık onun gerçek çalışanı ile gerçek çalışmayan arasında kesin bir ayrım koyduk. Orada farklı bir durum ortada kalmadı. Evlilik açısında da biz eşlerin bu aylığı almaları nedeniyle bu olaya zaman zaman girdiğini görüyoruz. Bu konu bize daha çok ihbar şeklinde geliyor. Yoksa bizim bütün boşanmaları takip ederek, ne amaçla boşanmışlar bunu değerlendirme şansımız olamaz. Anca ihbarlar çerçevesinde oluyor. Bu ihbarlar belki kendi akrabası, komşusu olabiliyor.
Son günlerin en çok konuşulan konularından biri de kıdem tazminatları. SSK her zaman işyerlerinden alacağını bırakmıyor. Alacaklar her zaman tahsil ediliyor ama ne yazık ki iş çıkışlarında alınacak tazminatlar sigorta primlerine göre hesaplanmasına rağmen iş yerleri ödemediği için iş mahkemelerine başvuruluyor. Bununla ilgili çalışmalarda SSK bu ödemeleri yapacak mı? Ya da ne gibi bir sistem olacak? Bu hesaplamaları SSK yaparken neden bu ödemeyi de kendi yapmıyor? Sonrada bunu işverenden tahsil etmiyor?
O konu gerçekten ülkemizin kronik bir problemi. Yıllarca bu konuda düzenleme yapılması yoluna gidilmiş ama bu konunun muhatabı olan kişiler arasında bir mutabakat sağlanamamış. Bu çerçevede de bir sonuç elde edilememiş. Ama 100 kişi işten haklı sebeplerden dolayı ayrılsa bile sadece yüzde 15’inin kıdem tazminatı alabildiğini diğerlerinin alamadığını istatistik olarak ortaya konulduğunu biliyoruz. Çalışma Bakanımız’ın da bu konuda demeçleri var. Yakın zamanda bu konuda bir çalışmanın kamuoyuna sunulacağı da söyleniyor. Biz sosyal güvenlik açısından kıdem tazminatına doğrudan ilgili bir kurum değiliz daha çok Çalışma ve İŞKUR müdürlüğümüz bu konuları takip etmekte. Dolayısıyla burada yanlış bir beyanda bulunmak yerine bakanlığımızın bu konuda çalışmaları olduğunu kamuoyuna açıklanacağını, açıklandığından da hangi esaslar içinde kimden ne şekilde katkı sağlanacak, kimden ne kadar alınacak, eskiye yönelik bu konular uygulanacak mı bütün bu konular bu çerçeve içinde yapılacaktır.
Ekonomik krizde ticaret hayatının canlandırılması için art arda kanunlar çıkıyor. Kanun maddeleri ile işverenler, sigortalı çalışanlar bile bunu takip ediyor ancak kanunlar çıktıktan sonra bizim bilemediğimiz sadece sizin iç yazışmalarında olan yeni mevzuatlar geliyor. Bunda sizi vatandaşla karşı karşıya getiren olgularda çözüm noktasında bakanlıkla ilgili bir raporlama, görüşme yaşanıyor mu? Yaşadığınız sorunu iletebiliyor musunuz?
Yapılandırma müracaatında bulunduğu zaman zaten biz banka mevduat hesabındaki ilk taksitin ödenmesi koşulunda zaten bütün hacizleri kaldırıyoruz. Sadece gayrimenkul ya da menkul zerinde haciz devam ediyor. Bu menkul ve gayrimenkullerin haczi devam ederken de yapılandırmaya devam ettiğiniz ve ödediğinizde o borç rakamı düştüğünde, biz o rakam düştüğünden dolayı vermiş olduğunuz teminatın değerinde kıyaslamasını yapıyoruz. Aynı değerde ise gayrimenkulün gayrimenkulle, menkulün menkulle değişimi söz konusu olduğundan dolayı bu durumu da ortada kaldırıyoruz. Elinizde eğer bize vereceğiniz başka bir teminat varsa bunu alıp sizin işinizi görecek olana değiştirebiliyoruz. Ama şöyle bir sıkıntı oluyor, vatandaş geliyor. Elimizde gayrimenkul var borçlarını karşılayacak seviyede. Ama ben bunu satacağım. Elimde başka gayrimenkul yok veya borçlarından daha düşük. Bu durumda kurumda birim elimde yapılandırmanın bozulması halinde veya borcunu ödeyememesi halinde hazır elimde imkan varken bunu tamamen elimden çıkarıp, kendimi riskli pozisyona atamıyorum. Onu başka bir şekilde, başka bir menkul ya da gayrimenkulle takas halinde olması elini rahatlatıyor.
Uygulamalar içinde istisnalar yaşıyor musunuz?
Yok. Zaten bizim yanlış yaptığımız bir şey varsa düzeltme yoluna gidilir. Bizim de bilmediğimiz bir şey olursa bizde sitelerden takip ediyoruz durumu. Ayrıca sadece sitelerde bulamadığımız bazı konularda tereddüt yaşadığımız konularda tabi ki bakanlığına görüş yazıları yazıyoruz. O görüşler doğrultusunda bizde uygulamalarımız yapıyoruz.
Vatandaşla karşı karşıya geldiğiniz bir şey yaşadınız mı peki?
Talepler geliyor ancak o talepler karşısında yasalar gereğince sağlanmış olan imkânlar ne ise onları yapıyoruz. Uygulama ile ilgili mevzuatlarımızda güncellemeler yapılabilir. Dolayısıyla biz kurum olarak toplumun kesimlerine kapalı bir bakanlık ya da kurum değiliz. Bakanlık iki haftada bir bizimle irtibata geçerek sahada ne oluyor ne bitiyor diye bizleri dinliyor. O konuda buranın havasını öğreniyor bakanımız. Bakanımızın da bizzat illere giderek oralarda tüm işverenler olsun, sigortalılar olsun sizin sorununuz var mı, istediğiniz bir şey mi şeklinde görüşmeleri oluyor. 2 ay içerisinde bize üst düzey heyeti ağırladık ve onlara ilimizle alakalı uygulamaları, sıkıntıları, aksaklıkları aktardık. Onlarla yetinilmedi esnaf odaları ile ticaret odaları ile veya esnaf ziyaretleri ile buranın nabzını tutarak bakanlığa bildirdiler. Burada çok yoğun gündem içinde yaşan ülkemizde, sorunların çözüme yönelik dinamik bir süreç içinde olduğumuzu belirtmek isterim.
Yerel yönetimlerde yapılandırmaya giden var mı?
Büyükşehir Belediyesi’nin borcu yok, Kepez Belediyesi’nin borcu yok. Küçük belediyelerimiz 5 bin nüfusun altında olması nedeniyle kaldırıldı. Bunların borçları yapılandırıldı ve İller Bankasında bağlanan belediyenin paylarından kesilerek süreç içerisinde ödeniyor. Belediyelerimizin çok büyük bir sıkıntı içinde olmadığını belirtmek isterim. Bir kısmın borcu yok. Olanın da yapılandırılması var. Yapılandırma da onlara 144 aya kadar da bir kolaylık sağlandı. Belediyelere bu 6796 sayılı kanunla normal işverenlerimize 18 tane taksit ile 36 ay süre ile ödenme imkânı sağlanmış iken belediyelere 144 ay ve 144 taksit olmak üzere imkân sağlandı.
Belediyelerin taşeron firmalarının borcu da belediyeye mi kalıyor peki?
Taşeron firmalar prim yönünden borç bırakamazlar. Çünkü iş bitimlerini alamazlar. Onlarda genelde çok pirim borcu çıkmaz. Belediye genelde kendi çalışanları ile ilgili de geçmişten gelen sıkıtılar yaşar. İller Bankasından gelen paylardan dolayı paylarda azalma var. Kurumlarda da düzelme var.
Son zamanlarda iş kazalarında ciddi bir düşüş var. Bununla ilgili sizdeki durum nedir? Bununla ilgili elinizde bir rakam var mı?
İş sağlığı ve güvenliği ile alakalı yasal düzenleme, çok tehlikeli, tehlikeli ve az tehlikeli şeklinde 3 farklı kategoriye ayrıldı. Bu çerçevede bir kısmına iş sağlığı ve güvenliği ile alakalı iş yeri hekimi bulundurma veyahut iş sağlığı uzmanı bulundurma gibi bir zorunluluk getirildi. Geçen sene az tehlikeli iş yerleri açısından da bir yıl ertelenerek 2017 Temmuz ayına ertelendi. Bu tarihten itibaren az tehlikeli işyerlerinde iş sağlığı uzmanı bulundurma ya da onlardan destek alma zorunluluğu getirilecek. İş kazası daha çok özellikle sanayi sektörünün ağırlıkta olduğu illerimizde daha fazla yaşanabilir. İlimizde bu sayı itibariyle bir rakam veremem ama Türkiye ortalamasının altında diyebilirim. İş sağlığı ve hükümlerinin uygulanmasıyla herkesin bilinçlenmesiyle bu trendin daha da düşeceğine inanıyorum. Burada işverenin alacağı tedbirler tek başına yetmiyor. O işi yapan sigortalının da bu olayı bilmesi ve ona göre hareket etmesi lazım. Ben alışığım, bana bir şey olmaz düşüncesiyle hareket edildiğinde zaten olayla baş başa kaldığınız öngörüyorsunuz demektir. Bu bir bilinç meselesi.
Dışarıdaki vatandaşın en çok merak ettiği ve sonuç bulmadığı bir konu da emeklilik. Emeklilikle ilgili son durum nedir?
Sahada bulunuyoruz dedim ya bir yıldır Antalya’da bulunduğum süreç içinde bunu söyleyeyim, yapılandırma ile alakalı ciddi bir bilinçlendirme çalışması yaptığımızı söyledik ve sonuçları da başarılı oldu. Biraz önce anlattığım teşviklerle alakalı 33 yerde yapmış olduğumuz toplantılarla alakalı binlerce işverenimize doğrudan bilgilendirme yaptık. Sonucunun iyi olduğunu görüyoruz. İl müdürü olarak sadece ben değil diğer arkadaşlarımın da sahada neler yaşandığını görmesi açısından onların bu ziyaretleri gerçekleştirmesini istiyorum. Biz birkaç ay içinde 350’nin içinde ev ve iş yerini ziyaret ettik. Bizzat kişilere biz SGK’dan geliyoruz bizden bir talebiniz var mı diyerek gerçekleştirdiğimiz veya engelli ailelere, işsizlere bunlara bizzat yanlarına giderek sorunlarını dinliyoruz. Bizim sahada almış olduğumuz bilgiler üst makamlarımıza yansıtılıyor.
Sosyal güvenlik olayı sosyal bir yardım kuruluşu değil. Ödenmiş olan primi o kesime tekrar dağıtmak üzere görevi olan bir kurum. 38 yaşında emekli yapmış olduğumuz birinden bahsediyoruz. 18 yaşında işe başlayan bir kadın 20 sene sonra emekli oldu. Bu bir kere sosyal güvenliğe sığmayan bir durumda. Sosyal güvenliğin dünyadaki örneklerine baktığımız zaman emeklilik yaşı bu şekilde değil. Emekli olduktan sonra tekrardan çalışmak diye bir şey yok. Sosyal güvenlik destek primi hiçbir ülkede olmayan Türkiye’ye has bir durumdur. Emekli olduktan sonra çalışma olgusu normal bir olgu olmadığı için emekli olmuş birine sen üretime katkı sağlayamazsın diyemezsin. Ben o zaman geçmişi siliyorum senin maaşını da durduruyorum demesi gerekirken, devletin bu sosyal devlet anlayışı çerçevesinde kişilerin geçmişteki haklarının korunması adına böyle bir formül bulmuş. Normal bir çalışan kadar bir kesinti yok zaten bunlarda.
Peki, sizin kurum olarak istihdamda sıkıntınız var mı? Yani kendi söküğünüzü dikebiliyor musunuz?
Kişiler bankalar kredi aldığında bile bizden borcu var mı yok mu diye sorulan bir kurumuz biz. Bir öğretmen atama yapılması talebinde bulunduğunda bu kişinin sigortalılık süresi nedir diye sorulan bir kurumuz yani yediden yetmiş yediye hatta öldükten sonra bile herkesin işlemini devam ettirdiği bir kurumuz. Çok çok farklı alanlarda da yan alanlar vermekteyiz. Bu kadar geniş bir kesime hitap ederken kurumumuz norm kadro çerçevesinde illerin ne kadar bir personelle çalışabileceğine yönelik araştırma yapmış. Nüfusa göre yani. Bunlar dikkate alındığında biz yüzde 70 dolulukla çalışıyoruz. Yüzde 30 eksiğimiz var.
Son GSS değişimini anlatır mısınız?
Daha önce 2012 tarihinden itibaren zorunlu hale getirilince Genel Sağlık Sigortası (GSS), toplumun daha önceden karşılaşmadığı bir konu oldu. 2012 yılından itibaren bilgilendirme çalışmaları, sigortalılığın bir gereğince bunun olması gerektiğine dair bir algı noktasına doğru gidişat oldu. Kişilerin bu olayı yavaş yavaş kabul etmeleri nedeniyle bu süreç içinde mağdur bir kesim oluştu. Bu mağdur kesimin mağduriyetini giderme adına farklı şekilde prim ödeme yerine sabit bir prim olsun ve herkes bu kapsamdan yararlansın şekilde bir düzenleme yapıldı. Asgari ücretin yüzde 3’ü oranında değerlendirmeye aldığımızda 2017 yılı için 53 lira 33 kuruşluk bir prim sabitlenmiş oldu. 426 liraya kadar G3 çerçevesinde prim ödenme durumu olabiliyordu. Böyle bir olayın bir de gelir testi zorunluluğu olunca kişiler gelir testine zamanında gitmediğinden ve bunu bilmediğinden dolayı adım atmadığında doğrudan biz en yükse tutar üzerinden GSS borçlandırdığımız için bu kişiler sonradan ciddi bir mağduriyet yaşadı.
Yorumlar
Kalan Karakter: