Göreve geldikten sonra ANSİAD’da sosyal projelerle ilgili bir farkındalık hissettirmeye başladınız. ANSİAD kabuk mu değiştiriyor?
ANSİAD kurulalı 27 yıl oldu. Yaptığımız çalışmalar, ayda iki defa yaptığımız kahvaltılı ve yemekli toplantılarımız var. Medya ve vergi ödül törenlerimiz var. Bu yaptığımız işlerden en önemlilerden bir tanesi Girişimcilik Haftası etkinliğidir. Bu sene 14.sünü gerçekleştirdik. Onun dışında kişisel gelişim programları gerçekleştiriyoruz. Yine üyelerimize yönelik olarak sürdürebilirlik ve kurumsallık olarak da gelişim programları uyguluyoruz. Eğitime ağırlık veriyoruz. Kuruluşundan bu yana eğitime önem veren bir dernek konumundayız. ANSİAD, ilk kurulduğu dönemde ANFAŞ’ın kuruluşuna öncülük yapmıştır. ANSİAD’ın özelliklerinden biri de kurulduğu günden bugüne sosyal projelere önem ve öncelik vermesidir. Son dönemde dernek bünyemizde bulunan mevcut 5 sektörümüze ilaveten sağlık ve eğitim sektörünü de ilave ettik. Sağlık ve eğitim sektörü ile birlikte eğitime bakışımızda biraz daha yoğunlaşma oldu.
AKUSTİK PROJESİ
Eğitim ile ilgili faaliyetleri biraz daha arttırdık. Bunlardan biri ‘Akustik Projesi’ni okullarda uyguladık. Duayen bir mimar dostumuz Ercan Erdem ve onun öncülüğünde sağlık ve eğitim sektörü başkanımız Tülin Özkan ile birlikte eğitim ve sağlık faaliyetlerine biraz daha önem verdik. Melahat Faraçlar Okulu’nu pilot okul olarak seçtik. Bu okulda akustik çalışmalar yaptık. Bunu Antalya’da dikkat çekmek adına 15, 20 okulda birer sınıf seçerek okulda ve mahallede duyurmak vardı hedefimizde. Sonra düşündük ‘başladığımız okulu bitirip ondan sonra duyursak’ dedik ve bu daha doğru geldi. Melahat Faraçlar Okulu’nda uygulamada sınıflarda koridorlarda, atölyelerde betonların birleştiği yerlerde akustik paneller uyguladık. Bu panellerle birlikte sesin oraya çarpıp tını olarak sağlığını bozması, beyinde birtakım tahribata yol açması, hatta insanın gürültüden dolayı kalp ritminin bozulmasını belirleme amacıyla bu faaliyetleri yapalım dedik. Uygulamaya geçtik. Bunu kendimiz ANSİAD’da, o sektörün içindeki arkadaşlarımızın mali destekleri ile yaptık bunu. İlk uyguladığımız bir sınıfı ziyaret ettik. Öğretmenlerimiz uyulama sonrası değişiklikleri anlattı, ‘bir haftada başımın ağrısı geçti’ dedi. Derneğimizi okul aile birliği bizi ziyaret etti. Hem onlarla hem müdürle sohbet ettik. Hem çocukların davranışlarında farklılık meydana geldiğini hem de öğretmenlerde baş ağrısı azaldığını öğrendik.
AKUSTİK ÖLÇÜM CİHAZI
Daha sonra bu uygulamayı bilimsel veri haline getirmemiz gerektiğine karar verdik. Öğretmenin, öğrencinin veya velinin söylemesi ile yetinmemiz mümkün değildi. Elimizde bir done olması lazımdı. Bunu ölçtürme ihtiyacı hissettik. Ölçen cihaz aradık Antalya’da bulamadık. Çevre Şehircilik İl Müdürlüğünde gürültü ölçen cihazları araştırdık. O cihazlar bu tınıyı ölçmezmiş. Teknik üniversitede ve Bursa Uludağ Üniversitesi’nde varmış. Biliyorsunuz devlet dairelerinde hatırlı insanlara iletişime geçmediğimizde oradan hizmet almanız çok zor. O hizmeti çok alamadık. Ölçmek içinde 30 bin lira istediler. ‘Biz bu işi hayır için yapıyoruz sizde devlet kurumusunuz’ dediysek de bir netice alamadık. Bursa Uludağ Üniversitesi’nde olduğunu da öğrenmiştik. O bölümden bir arkadaşın ismini bulduk. Valimiz Münir Karaloğlu beyle konuyu konuştuk. Bursa Valiliğinden geldiği için ‘onun yardımı olur’ diye düşündük. Gerçekten de öyle oldu. Sağ olsun Vali beyi ziyaretimizde durumu hemen anlattık. Rektör beyi aradı. Rektör beye bizim verdiğimiz ilettiğimiz ismi verdi. ‘Hemen ANSİAD’la temasa geçsinler böyle bir şey lazımmış’ dedi. Oraya cüzi bir ücret 6, 7 bin lira gibi bir para verdik. Onun dışında geliş gidiş konaklamalarını karşıladık. Bursa’dan 3 akademisyen geldi. Ölçüm yaptı. Ölçümün yanı sıra ‘öğretmenlere eğitim vermemiz lazım’ dediler. Davranış ve konuşma adabıyla ilgili bir eğitimdi. Akustik eğitimi verdikten sonra öğrencilerin daha kısık sesle konuşmaları için eğitim verilmesi gerekiyordu. Zira okulda gürültü ne kadar çok olursa sizde karşılığında o kadar yüksek sesle konuşma ihtiyacı hissediyorsunuz. ‘Bununla ilgili eğitim vermemiz lazım’ dediler. Milli Eğitim Müdürü ile irtibata geçtik. Sağ olsun o da çok ilgilendi. Milli eğitimden bir yetkili ‘bu eğitimi kayıt altına alsın, diğer okullar içinde uygun görülürse bu eğitimi onlara da versinler’ dediler. İki kişi gönderdiler. Öğretmenler gün boyu konuşma adabıyla eğitim verdi. Bu eğitim kayık altına alındı. Bunun neticesinde olumlu sonuçlar elde edildi. Bu eğitimi kitapçık haline getirdik. Milli Eğitim Müdürü’ne kitapçığı verdik. Vali beyden de randevu aldık ona da kitapçığı takdim edeceğiz. Amacımız bu çalışmayı bilimsel veri haline getirdikten sonra bakanlığa aktarmak ve bundan sonra yapılacak bütün okul bina projeleri inşaat aşamasındayken akustiğin yapılması sağlamak. Hem daha ucuza mal olur hem de daha sağlıklı olur diye düşünüyoruz.
ÜNİVERSİTELER ŞEHRİ OLABİLİRİZ
Ekonomik krizin yanında Antalya’da en çok hissettiğimiz kriz turizm krizi. Alternatif eğitim ve sağlık turizminde bir alternatif yaratmak gibi bir projenin çalışması var mı?
Tarım ve turizm Antalya’nın hatta Türkiye’nin önemli gelir kaynaklarından biri. Türkiye’nin turizmden geliri yaklaşık 30 milyar dolar idi. Hatta onunda üzerindeydi. Geçtiğimiz sene bu rakam 22 milyon dolara düştü. Önemli bir kayıp yaşadık. Turizmin yanında bazı birkaç sektörün lokomotif haline getirilmesi lazımdı. Bunlardan bir tanesi ‘üniversiteler şehri’ olması, diğeri de ‘kongre ve fuarlar şehri’ olabilmesi. Tabi bunu uluslararası anlamında söylüyorum. Turizmdeki bu kaybı önlemek, pazar ve ürün çeşitlendirmesi yapmak, daha başka turizme yönelmenin dışında başka sektörlerin Antalya’ya kazandırılması gerekiyor diye düşünüyoruz. Tabi sağlık turizmi de çok önemli. Onunla ilgili bir çalışma teklif etmiştik. Türkiye’de o konuda bir çalışma var. Türkiye sağlık turizmi ile ilgili önemli bir yere gelmek üzere. Geçtiğimiz sene sağlık turizminden kazandığımız rakam 1 milyar dolar civarında. Yurt dışından gelen turist burada göz ameliyatı, böbrek nakli gibi ameliyatlar olduğu gibi estetik ameliyat da oluyor. Dolayısı ile Türkiye estetik cerrahi de ön plana çıktı ve 1 milyar doların üzerinde bir geliri oluştu. Bunun biraz daha devlet eliyle kurumsallaştırılmasında faydalı olacağını düşünüyoruz. Antalya merkez seçilmeli. Bu merkezlerde belli bir bölge turizm sağlık bölgesi ilan edilerek oraya özel teşvik verilebilir. Yatırımcılar oraya yönlendirilebilir. Türkiye bu anlamda 8, 10 milyar dolar gelir etmeye müsait bir ülke. Coğrafi konumu nedeniyle de önemli. Yaklaşık 3, 4 saatlik bir uçak yolcuğu yapılacak yerlerle ilgili bir çember çizerseniz Türkiye çok büyük bir nüfusa hitap ediyor. Avrupa’nın tamamına, Rusya’ya, Orta Doğu’ya ve Türki Cumhuriyetlere hitap ediyor. O nedenle önemli bir bölge. Sağlık anlamında da doktorlarımızda çok nitelikli duruma geldi.
Eğitim ve üniversite ile ilgili çalışmalarınızdan da bahseder misiniz?
Antalya için çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Biz bu yola çıkarken geçen sene turizmdeki düşüşe bir çare olarak ne yaparız araştırırken tarım ve turizmde yeni pazarlar yeni ürünler bulmak falan hepsi kabul. Biz bunları yaparken Antalya’da güçlü iki sektörün yanında başka sektörlerinde güçlendirilmesi ihtiyacı bizde fikir olarak oluştu. Turizmde tarımda herhangi bir sıkıntı olduğu zaman Antalya ekonomisini ayakta tutabilecek başka birkaç sektörün ayakta tutulması lazım. Çocuklarımız İstanbul’da ya da şehir dışında okutmaya gönderdiğimizde onlara ya ev alma ya da kiralama ihtiyacı hissediyoruz. O ev alındıktan ya da kiralandıktan sonra üniversiteyi bitirse bile devam ediyor. Orada evin olması senede 3, 5 defa gitmenizi de gerektiriyor. Bu da turizm hareketine sebep oluyor. Ayrıca özel üniversitelerde okuyan öğrenciler devlet üniversitelerde okuyanlara göre daha fazla para harcıyor. Bununda Antalya ekonomisine kazandırılması adına vakıf üniversiteleri ile görüşüp en azından ‘80, 100 bin vakıf öğrencisini buraya getirebilir miyiz’ diye düşündük. Tabi bu öğrencilerin bir kısmını yurt dışında da getirebilirsek ekonomik kazanç sağlarız. Aynı zamanda bu durum kültürel bir alışveriş de olur diye düşündük. Önemli bir proje olarak görüyoruz.
Antalya’da üniversitelerin şu kadar öğrenci gelsin diye bir hedeflerini hiç duymadık.
Antalya’da bu konuda bir sıkıntı var maalesef. Geçtiğimiz dönem Akdeniz Üniversitesi durağan bir dönem geçirdi. Çok sağlıklı yönetilemedi geçen dönemde. İnşallah bu dönemde olacak. Rektör beyle ’de görüşüyoruz. Girişimcilik Haftası ile ilgili bu bölgedeki dört rektörle de sıkı temas içindeyiz. Özel üniversite işinde il etapta 80 bin öğrenciyi getirebiliriz diye plandık. Hem ticari hareketlik olur. Direkt olarak şehir ekonomisine, esnafa yansır diye düşünüyorum. Biz bu 80 bin üniversitelinin tamamını şehir dışında düşünmüyoruz. Şehrin içinde de butik üniversiteler gibi düşünüyoruz. Bununla ilgili Koç, Sabancı, İstek, bilgi gibi üniversitelerin yetkilileri ile görüşerek birer fakülte açmalarını sağlayabilirsek bu rakama ilk etapta ulaşırız diye düşündük.
Sağlık bölgesi düşüncesi gibi burası da eğitim bölgesi olsun diye bir şey düşünüyor musunuz?
Bunda o olmaz. Mülkiyet bulunur. Devletin özel arazileri tahsis edilir. Ya da şehrin içinde butik yaptıkları üniversitelerde 15, 20 dönüm arazi alsalar oraya şehir üniversitesi yaparlar. İlla hepsinin kampüs içinde olması gerekmiyor. Devlet üniversitelerinde öğrencilerin geliri belli. İstanbul bu özel üniversitelerden müthiş pay alıyor.
DEMİRYOLU ULAŞIMINDA EN GERİ KALMIŞ BÖLGEYİZ
Sanayi sektörü bu krizden ne kadar etkilendi? Sanayi sektörü önünü görebiliyor mu?
Antalya’da zaten ağır sanayi yok tarım ve turizm nedeniyle. Ağır sanayinin burada çok olması istenmiyor ama son yıllarda fena değil. Bu sene sanayide ihracatta 1 milyon doları aştık. Genelde mobilya, ahşap, mermer ürünleri, yatçılık gibi alanlarda daha çokta otellere yönelik alanlarda paketleme gibi turizme ağırlıklı sanayi daha çok gelişmiş durumda. Antalya’da sanayinin biraz daha z gelişmiş olması bana göre ulaşım ağlarına çok sahip olmaması. Hava ulaşımının dışında Antalya’da kara ulaşımı zayıf. Türkiye’de kalkınma ajanlarının olduğu bölge sayısı 24. Batı Akdeniz bölgesi bu kadar bölge içinde kara yolu ve demir yolu anlamında en geri kalmış bölge sanıyorum. Ürettiğiniz malın taşınmasında, limanlara ulaşmasında falan bu konuda Antalya’nın dezavantajı var. Sanıyorum hızlı tren konusunda bir hedef konuldu. Eskişehir- Afyon bağlantılı bir hızlı tren Antalya getirilecek. Tabi bunun gerçekleşmesi 2023 hedeflerine yetişir gibi geliyor. Sanayi sektöründe de turizme bağı olarak önemli bir düşüş oldu. Hem turizme bağlı olarak hem de son iki yıldır ülkedeki dövizde yaşanan artışa bağlı olarak önemli bir düşüş oldu. Ama ona rağmen Antalya’daki sanayi ihracatında bir düşüş yok. 2016’da 1 milyar doları geçtik.
Yeni yatırımlar, yeni istihdam alanlarının olması beklentisi olabilir mi?
O biraz devletin koyduğu hedeflerin tutmasına da bağlı. Geçtiğimiz sene kalkınma bankası bir hedef koydu. Kalkınma Bankası Türkiye’de ithalatçının, ihracatçının, sanayicinin, üreticinin önünü daha iyi görebilmesi için hedefler koyuyor. Bizim kalkınma hedefimiz yüzde 4 buçuktu. 2 buçuğa falan düştük. Kalkınma hedefimiz maalesef yarı yarıya düştü. İhracat hedefimiz 155 milyar dolardı. Geçen sene gerçekleşme 147 milyar dolarda kaldı. Hedefler tutmuyor. Dolar hedefi 3.12’ydi Kalkınma bakanlığın 2016 yılı sonu itibariyle koyduğu hedef buydu. Maalesef 3.80 oldu. Bunlar sanayinin gelişmesine negatif yönde etki eden şeyler. Hedef tutmayınca sıkıntıya giriyorsunuz. Bu hedefler sanayicinin, üreticinin önünü görebilmesi için konulan hedefler. Bu hedefleri devlet orta vadeli program içinde yapıyor ve 3 yıllık hedef koyuyor. Dolar kuru ne kadar olacak, milli gelirimiz ne kadar olacak gibi bunları öne koyna ithalatçının, ihracatçının buna göre hesap yapıp, ileriye yönelik plan yapması için konulan hedefler.
Her ne kadar sağlık turizmi desek de iç sağlık piyasası çok hareketli. Antalya’da ulusal anlamda çok fazla kuruluş var ama bunun yanında Antalya’nın kendi firmaları da çok büyüdü. Siz ANSİAD olarak yerel bazdaki sağlık sektörünü nasıl destekliyorsunuz?
İşin doğrusu onunla ilgili bizim yapabileceğim çok bir şey olacağını sanmıyorum. Zira hastane açılmasının şartları bakanlık tarafından katı kurallarla denetleniyor. Yeni bir hastane açmak bile neredeyse mümkün değil. sayı artmadan hastane yapılması gerekiyor. Şartları nedir tam bilmiyorum ama özel hastanelerin olmasını da destekliyorum. Arkadaşlarla devamlı sohbet ediyoruz. Hem Anadolu Hastanesi Fatih Bey hem Tülin Hanım bizim ANSİAD’ın üyesi. Yakın temasımız var. Özel hastanelerin büyütülmesini destekliyoruz. İyi de hizmet veriliyor. Bunu da kabul etmek gerekiyor. Geçtiğimiz dönem devlet ve sigorta hastanelerinde yaşanan sıkıntılar özel hastaneler vasıtasıyla büyük ölçüde aşıldı. Devletin de önemli ölçüde denetimi var. Vatandaş olarak bizim de desteklememiz lazım. Sadece devlete de düşmemesi gerekiyor bu görevin. Bir aksaklık, yanlışlık varsa vatandaş olarak bizimde desteklememiz gerekiyor. Sadece bir sivil toplum örgütünün ya da devletin denetlemesi de yetmiyor.
SİAD’LARIN FAZLALIĞI OLUMLU BİR DURUM
Antalya’da çok fazla SİAD var. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Olumlu mu? Olumsuz mu bu durum?
Olumlu değerleniyoruz. Bir ihtiyaç var ki oluyor. 20’de fazla sanıyorum SİAD. İlçelerde ve merkez ilçelerde de var. Tek çatı altında birleşmek çok doğru değil. Bizim ANSİAD’ın belli kriterleri var. ANSİAD’a üye olabilmek için üniversite mezunu olmak gerekiyor. Yaptığınız işi, bulunduğunuz sektörde Antalya’yı temsil edebiliyor kapasitede ve kabiliyette bir firma sahibi olmanı gerekiyor. Minimum 25 kişi çalıştırıyor ya da minimum 6 milyon lira ciro yapıyor olmanız gerekiyor. Şartlar belli. O nedenle tek çatıda toplanmak pek mümkün değil. Bunların dışında hizmet sektöründe olanlarda ciro 2 buçuk milyona düşüyor ciro şartımız.
Toplam kaç üyeniz var?
159 üyemiz var. Yaklaşık 35 bine yakın istihdam sağlıyoruz.
Göstergelerde baktığımızda 2015 ve 2016’yı karşılaştırdığımızda biz -10’la girmişiz. Bu da ortalama 60 bin işsizlik oranı oluyor. Böyle bir gerçeklik varken devletin makamlarındaki yetkili kişiler gelip ne istiyorsunuz dediklerinde gerçekçi konuşmak gerekirken, böyle bir hayal dünyasında biz bu kadar istihdam sağlarız söz vermek ne kadar doğru? Artık 2017’den bile umut kesilirken Turizm Bakanı’nın 2018 için çalışmalar yaptığını görüyoruz. Bu gerçek tablo karşısında 150 bin ne kadar doğru bir rakam?
Arkadaşlarımız 2017 için çok umutsuz değil. Biraz Kuzey Avrupa ülkelerinde biraz Ukrayna ile yapılan kimlik ile giriş çıkış yapılabilmesi ile ilgili anlaşmalardan dolayı bu sene turizmin 8 milyonu geçeceği konusunda aşağı yukarı hemfikirler. Geçen seneye göre turizmde önemli bir artış olacak. Tabi 2015’i yakalamak mümkün değil ama geçen seneye göre önemli bir artış olacağı gözleniyor. Avrupa ülkeleri henüz o ışığı vermiyor. Oralarda da pozitif bir gelişme yok. Biraz Türkiye’ye olan mesafelerinden dolayı birazda terör den dolayı. Bu işlerin içinde güven ve istikrar var. Güven ve istikrar sağlayamadığınız zaman geçen seneki rakamları tutturmak bile mümkün değil. Ama inanıyorum ki güven ve istikrarda bir sıkıntı olmazsa, hukuk devleti olduğumuzu dünyaya kendimiz inandırma konusunda sıkıntı olmazsa ben turizmde önemli bir mesafe alınacağını düşünüyorum.
Bu tablo karşında kimse sesini çıkaramıyor. Bunları hedefliyorsunuz söylüyorsunuz ama biz eksiyle başlıyoruz ve ‘gerçek olan durum bu’ diye kimse sesini çıkaramıyor.
150 binlik bir rakam tabi ki Antalya için fazla bir rakam. İstenen biraz da şu, turizmdeki kayıpları yerine getirebilmek birinci etapta. İkinci etapta, tarımda çok ciddi bir şekilde kayıt dışı istihdam var. O gündeme getirildi. Onun ortadan kaldırılması lazım. Hem Suriyeliler var hem de yerlilerde kayıt dışılık çok fazla. Bunun ele alınmasıyla ilgili bakan beye not aldırıldı. Ortadan kaldırılması ile ilgili yasal çalışma yapılması gerektiği not aldırıldı. Bu kayıt dışılık ortadan kaldırılırsa bu rakamlar rahatlar. Aslında cumhurbaşkanının milli seferberlik söylemindeki kastı, herkes 10 kişi çalıştırıyorsa 11 kişi çalıştırsın demekti. İhtiyaç olmasa da bir yüzde 10 civarında çalışan sayısına arttırsın gibi bir talepti o. 150 bin işsize Antalya’da iş bulmak üretimin artması nedeniyle değil, bir kısmı üretim artması nedeniyle bir kısmı da sosyal sorumluluk nedeniyle. O şekilde bu rakamın yarısı ihtiyaçtan, üretimden kaynaklanacak bir kısmı da destek. Bunların tabi değişik sebepleri var. Üretimin azalması. AB’den kopuyor olmamız. Bana göre hiç gerek yokken durup dururken İran’dan bahsetmemiz. Biraz bu konuda Türkiye’nin aldığı yolu geri çevirdi. Onun da Avrupa’dan gelen turist sayısında azalma olmasına neden oldu.
YERLİ TURİSTİ İHMAL ETTİK
Antalya krizi dönemine kadar iç Pazar hiç yönelmedi. Hep Avrupa ya da Rusya dendi. Şimdi de Antalya’nın hedefi 10 milyon yerli turist. Yıllarca bu insanlar küstürüldü ve yüksek fiyatlarla tatil yapmaları zorlandı. İç pazarda bu dengesizlik değil mi? Bu dengesizlik de vatandaş olarak size sorduğumuzda kandırılmış olmuyor musunuz? İhtiyaç duyulduğunda yerli malı ihtiyaç duyulmadığında Avrupa malı mı?
Çok doğru söylüyorsunuz. Yerliye verilen fiyatlar daha yüksekti. Yalnız bizde de son dakika karar verme alışkanlığı var. Yabancı bunu bir sene önceden planlıyor ve ucuz alıyor. Yatırımcıda bir sene sonrasına odasını sattığını biliyor. Maalesef bizde erken rezervasyon alışkanlığı yok. İşin bu yön de var. Söylediğinizde çok doğru. Yerliye çok yüksek fiyatlar çekildi. Her sektörde bu zaman zaman oldu. Bu arz talep meselesi. Zaman zaman şımarıyoruz. Çok yabancı turist geldiği zaman yerliyi biraz ihmal edildiği de bir gerçek. Bizde asıl sorun mali yapılarımız çok doğru değil. Hem yatırımcıların hem de turizmcilerin mali yapısı çok düzgün değil. Ülkenin ki de öyle değil. Bu bugünün sorunu da değil. Türkiye yoktan var olmaya çalışan bir ülke. 1914’te Türkiye’nin kişi başı milli geliri 50 dolar. 1914’teki mecliste bütçeye giren kalemlerde kibrit alımı için 200 dolar para ayrılıyor. Şeker alımı için 2 milyon 600 bin lira para ayrılıyor. Şekerini, kibritini yapamayan bir ülke bu duruma geldi. Bunu da çok hafife almamak lazım. Birde Osmanlı’dan kalan borçlar vardı. Bunları da yabana atmamak lazım.
Kentin sorunlarına ilişkin diğer sivil toplum örgütleri gibi ANSİAD’dan çok fazla sesler duyamadık. Bu neden kaynaklanıyor?
Denizcilikte özellikle çok fazla çalışmamız yok. Bir ikincisi bir konuyla ilgili sivili toplum örgütleri varken bizim beyan etmemiz doğru olur mu gibi bir düşünce var. Ama haklısınız. Rast gele değil de konuyu irdeleyerek fikir beyan etmekte fayda var diye düşünüyorum.
Çiçekçiler Odası ile bir sorun yaşıyor musunuz? ANTEV güzel bir proje. Kaç tane öğrenciye burs veriyorsunuz bu sayede?
ANTEV önemli bir sosyal sorumluluk projesi ANSİAD’ı kurulduğu günden beri var olan. 1502’nin üzerinde öğrenciye burs veriyoruz. Çelenk bağışlarını ayrı tutuyoruz. Çelenk bağışları çarkın kendisini döndürmeye bile yetmiyor. Bağışlarla onu ayakta tutuyoruz. Onun geliri ile diğerinin gelir farklı. Çelenk gelirleri ile ilgili bir arabamız var ANTEV’de bir de görevlimiz var. Başka bir masrafı yok. Kendi çarkını anca çeviriyor. O da ANTEV’in tanınırlığını, görünürlüğü adına duyulması adına önemli diye devam ettiriyoruz.
SİYASETİN ARKA BAHÇESİ DEĞİLİZ
Diğer sivil toplum kuruluşları ile karşılaştırıldığımızda en fazla siyasetin hissedilmesi gereken bir dernek olmanız gerekiyor. Ama çok dengede duruyorsunuz. Siyaset arka bahçeniz durumuna gelmedi. Bunu dengelemek için ne yapıyorsunuz?
Bazen eleştiri geliyor. Hükümet karşıtı eylemler ya da söylemler yapıyorsunuz diye. Doğru olmadığı söylüyoruz. Biz sivil toplum örgütü olarak iş dünyasının Antalya’daki önemli unsurların bir araya geldiği önemli bir sivil toplum örgütüyüz. Herkesin elbette bir siyasi görüşü var. Oy verdiği bir parti var. Ama bunu ANSİAD kurumu içinde tarafsız yönetmeye gayret ediyoruz. 159 üyemizin içinde her partiden, her görüşten üyelerimiz var. Sayın Kılıçdaroğlu’nu da misafir ettik. AB Bakanımızı da misafir ettik. Menderes Başkan önümüzdeki hafta konuğumuz. Bize bu yakışır diye düşünüyorum. Siyasetin arka bahçesi olmak iş adamlarına yakışmaz diye düşünüyorum. Netice itibariyle siyasi partilerin arka bahçesi gibi çalışan iş adamı dernekleri bugün yok.
Kişisel gelişim programlarınız ne aşamada?
Senede bir iki defa yapıyoruz. Kişisel gelişimle ilgili konuşmacıları çağırıp eğitim veriyoruz. İletişim, aile içi ilişkiler gibi toplantılar yapmaya gayret ediyoruz.
Dışarıya yapılan sosyal projeleri dışında kendi üyeleriniz için ne gibi projeleriniz var?
Söylediğim kurumsallaşma ve kişisel gelişim programlarının yanında ayda iki sefer akam yemekli toplantı yapıyoruz ve ulusaldan konuşmacı getiriyoruz. Her ay iki defa yapıyoruz bunu. Kolay da değil bu. 27 yıldır aralıksız yapılan bir aktivite. Bununla ilgili kendi üyelerimiz arasında tecrübe paylaşımını bunun içine koymaya başladık. Genelde tecrübe paylaşımları da bu yaşa kadar başarılarımız üzerine oluyor. Bundan sonra biz başarısız tecrübelerimizden de faydalı olalım diye başarısızlıklarında paylaşıldığı bir toplanma gerçekleştiriyoruz.
Sizin anlatmak istediğiniz başka bir şey var mı?
Girişimcilik Günleri bizim bir hafta, 10 gün süren bir etkinlik değil. Haziran’da başlayan, 4 üniversite rektörü ile protokol imzalıyoruz. O günden başlayarak çalışmalara yılsonuna doğru sürüyor. Aralık’ın 15’İnde bitiyor Girişimcilik günleri. Protokol imzaladığımız için üniversiteler akademisyen görevlendiriyor. Onlarla program yapıyoruz. Bu programın en önemli parçasından birisi ‘İş Fikir Yarışması.’ Bölgedeki 4 üniversitenin öğrencilerine yarışmayı duyuruyoruz. Öğrencilerin iş fikirlerini toplayarak yarışmaya sokuyoruz. Geçen sene 148 proje müracaat etti. Bunları biz süre içinde öğrencileri belli bir merkezde toplayıp onlara mentörlük (psikolojik destek) yapıyoruz. Önce 30’a indiriliyor projeler. Sonra ilk 3’ü ödüllendiriyoruz. Bu projeler ödüllendirildiğinde sadece onlara bir ödül vermek yetmiyor. O fikirlerin hayata geçmesine çaba göstermemiz gerekiyor. Geçen sene çıkan önemli bir proje vardı mesela. Isırgan otundan ameliyat ipi üretme projesiydi. Ve biz ameliyat ipini ithal ediyoruz. Bu projeye sahip çıktık. Hatta biz bunu bu sene gelen projeleri bir TV kanalına çıkarmayı düşünüyoruz. Bununla ilgili ANSİAD olarak ‘Melek Yatırımcılık Ağı’na üye olduk. Bu tür projelerin ilk hayata geçtikten sonra, yatırımcıya network, sermaye sağlıyor. Projeye ortak oluyor yani. Parasız bir gencin bulduğu bir projeye iş adamlarının desteğiyle hayata geçirilmesi sağlanıyor. Bu ağ ile biz bir senedir çalışıyorduk. Bu neyi getirecek? Bizim burada projesi olan gençlerimizi Türkiye ve Dünya’daki yarımcalara tanıtmayı getirecek. Dünya’daki fikirleri de Antalya’daki iş adamlarına tanıtmaya yarayacak.
Yorumlar
Kalan Karakter: