Antalyaspor’u daha düne kadar futbol üzerinde konuşup, tartışırken sizin de Şube Başkanlığını yaptığınız Antalyaspor basketbolda önce çıkmaya başladı. Sizin de göreve gelmenizle neler değişti? Biz nasıl fark etmeye başladık bu durumu?
Antalyaspor yeni yönetim ve Ali Şafak Öztürk’le birlikte yeni bir yapıya bürünmeye başladı. Yönetim kurulu üyelerinin hepsi, bir marka aslına bakarsanız. Antalyaspor, bugüne kadar sadece futbol ağırlıklı bir kulüptü. Futbol haricinde, hentbol gibi branşlar da vardı. Ali Şafak Bey geldikten sonra basketbolda böyle bir yatırım yapma istediği doğdu. Bu işte emeği geçen, bu işe ön ayak olan Şefik Öz’dür. Ali Şafak Öztürk, Aydın Örs ve Doğan Hakyemez’le birlikte bir toplantı yapıp, bu işin nasıl ilerleyebileceğini konuşmuşlar. Daha sonra da böyle bir oluşum içerisine girme kararı almışlar. Daha sonra benimle konuştular. Yanımızda da futbolun dışında yeni bir yönetim daha kuralım dediler. Antalya’nın önde gelen iş adamlarından basketboldan anlayan, daha önce basketbol da oynamış bir ekip kuruldu. Haldun Kilit, Murat Süğlün, Berkay Bahar, Semih Beken, ben ve Basketbol Şube Sorumlusu olarak da Mehmet Akdağ ve Cengiz Akar ile birlikte bu yola girdik.
TECRÜBELERİMİ GENÇLERE AKTARMAK İSTEDİM
Size bu teklifi seve seve mi kabul ettiniz? Yoksa sizi ikna etmek zorunda kaldılar mı?
Ben basketbol geçmişi olan bir insanım. Bu konuyu ilk önce Şefik Öz ile konuştum. Daha sonra Ali Şafak Bey ve Fikret Bey’le toplantı yaptık. Tabi ben yaklaşık 2006’dan beri Antalya’da yaşayan ve Antalya’yı çok seven birisiyim. Adanalı olmama rağmen, kendimi Antalyalı olarak kabul ediyorum. Dolayısıyla benim buradaki misyonum; geçmişte edindiğim tecrübelerimi Antalyaspor’a yararlı olabileceğim şekilde, gönüllü olarak katlamak. Bu görevi kabul etmemdeki en büyük neden de; gençlere ve burada basketbola gönül vermiş insanlara
Tecrübelerimi aktarma isteğimdir.
KENT BİLİNCİNİ SPORLA SAĞLAYABİLİRİZ
Kent bilincini sadece futbolla değil, basketbolla da sağlayabiliriz gibi diye bir alt düşünceniz var mı?
Aslında tüm gelişmiş şehirlere ve ülkelere baktığınız zaman, tüm spor branşlarında birinci ligde oynayan takımları vardır. Yani bir anlamda, bir ülkenin gelişmişliğini spor gösterebilir Antalyaspor’un, Avrupa kupalarında oynamasını çok çok arzulayan bir insanım. Gelişmiş ülkelerdeki kentleri gördüğünüz zaman; basketbolda, hentbolda, voleybolda, futbolda birkaç tane takımları var. Bu o şehrin gelişmişliğini de gösteriyor. İnsanlar nasıl hafta sonunda sinemaya, tiyatroya gitmek gibi bir durumu söz konusuysa, bunu da aynı şekilde hafta sonları çocuklarını alıp gidebilirsiniz. Basketbol böyle bir şeydir. Maçlarımızda çocuklarıyla, eşleriyle, arkadaşlarıyla maç seyretmeye gelen insanları görürsünüz. Bu da beni de çok mutlu ediyor. İnşallah çok daha iyi yerlere gelir Antalya basketbolu.
Antalya aslında bir basketbol şehriydi. Hatta bir dönem Basketbol Süper Ligi’nde iki takımı birden mücadele ediyordu. Sizce Antalya, basketbol şehri olmaktan uzaklaştı mı? O dönem ki hava nasıl yakalanabilir?
Aslında Antalya, alt yapısında inanılmaz potansiyeli olan bir şehir. Buradaki çocukların baktığınız zaman belli bir dönem basketbol eğitimi aldıktan sonra, şehir dışına çıkmaya başladıklarını görüyoruz. Dediğiniz gibi zamanında en üst ligde iki takımla mücadele ediliyordu. Şimdi basketbol şehri olabilmek için, önce alt yapıyı çok sağlama oturtmak lazım. Bununla beraber bütçeleri hep önceden planlamak gerekiyor. Bizim aslında şu an yaptığımız proje uzun soluklu bir proje. Bizim bir hedefimiz var. İlk önce birinci lige çıkmak. Sonra da süper lige çıkmak. Bunun için de çok ciddi temellere dayanarak gitmeye çalışıyoruz. Her spor dalında olduğu gibi, burada da bütçeler çok önemli. Bütçe dediğim şey; maddi anlamda çok iyi bir sponsorun, çok iyi bir ödeme planının olması lazım. Bu sene takım son anda kuruldu. Son anda kurulduğu için biz de sonradan projeye dahil olduk. Basketbol şehri olabilmek için iki takımın olmasından ziyade; alt yapılarıyla, bütçeleriyle planlı giden bir kulüp olması lazım. Aslında bizim daha önceden iki takımımız vardı. Ama ikisi de belediye takımıydı. Şu anda var olan yapı ise Antalyaspor çatısı altında toplanmaktır. Yani tek çatı altında toplandık. Ben mesela formasını giydiğim Fenerbahçe’yi tutarken, bugün koyu bir Antalyaspor taraftarı oluyorum. Antalya’da herkesin böyle olması gerektiğini düşünüyorum. Herkesin Antalyasporlu olmasını, futbolda nasıl Antalyaspor taraftarı varsa, bizim de kendi basketbol taraftarımızı oluşturmamız gerekiyor. Çünkü bu bir bütündür. Hem basınıyla, hem bütün siyasi topluluğuyla, halkıyla, anca beraber bir yumruk olunduğu zaman bir basketbol şehir olunabiliyor. Bu uzun soluklu bir proje. Yaklaşık 4 sene içinde bu seviyelere geleceğiz belki. Şu anda çok güzel şeyler oluyor. Bizim en büyük şansımız ise Antalyaspor AŞ’nin basketbola çok güzel bakıyor olmasıdır.
AMACIMIZ GENÇLERİN HEDEF ALABİLECEKLERİ BİR TAKIM
Basketbolun, futbola oranla bütçesi nedir?
O yüzdeyi şuan veremem ama futbola oranla daha düşük olduğunu elbette söyleyebilirim. Ama önümüzdeki senelerde birinci ligi çıktığımız zaman daha farklı olacaktır. Süper lige çıktığımızda daha da farklı olacak elbette. Ancak şunu belirtmem gerekiyor; teknik ekipten dolayı da çok şanslıyız. Aydın Örs gibi bir basketbol duayeni ile çalışıyoruz. Benim yaklaşık 16 yaşımdan beri tanıdığım bir isimdir. Basketbolun ağabeyi yani. Genel Danışman olarak şu an Antalyaspor basketbol takımının başkanıdır. Gönüllü olarak bu işi yapıyor. Diğer taraftan, Genel Menajer Doğan Hakyemez. Doğan Hakyemez basketbol menajerliği adına her şeyi yapan, idari olarak bence Türkiye’nin en iyisidir. O da bizim için çok büyük şans. Baktığınız zaman koçumuz Alaattin Yakan, yılların tecrübesi, ,inanılmaz deneyimli bir ağabeyimiz. Doruk diye bir asistan koçumuz var. Bunların hepsi bizim için bir şans. Alt yapıyı oluşturmak ilk seneden biraz zordur. Alt yapıda genç bir takımız. Aynı zamanda bölgesel ligde Gelişim Ligi var. Orada da bizim genç takımız oynuyor. Çocukların hepsi genç ve yetenekli çocuklar. Bunların yanında bizim A takıma transfer ettiğimiz ileride çok büyük oyuncu olabilecek kapasiteye sahip 4 tane oyuncumuz var. Bunlarda iki tanesi Antalyalı. Bu arada takımda da iki tane Antalyalı daha var. Bu benim için çok önemli. Antalyalıların olmasını önemsiyorum. Buradaki gençlere, bu ufku göstermek istiyorum. Görünsün ki hedef alabilecekleri bir takım olsun gençlerin.
BASKETBOL OKULU AÇACAĞIZ
Alt yapıya yönelik projeleriniz neler?
Antalyaspor Basketbol Takımı olarak şöyle bir hedefimiz var. Bu sene Aksu Belediyesi’nin desteğiyle ANTBİRLİK Tesisleri’nde, Büyükşehir Basketbol Takımın çalıştığı bir salon vardı. O salonu sağ olsunlar bize tekrar verdiler. Biz o salonun bakımını yaptırdık. Orada Antalyaspor Basketbol Takımı olarak, basketbol okulu açmak istiyoruz. Bu okulda herhâlde bu ayın sonuna doğru açılacak. Orası bizim için, alt yapı için çok önemli. Antalyaspor basketbol takımına hizmet verecek sporcular seçmek için bir adım olacak. Oradaki sporcular çok küçük yaşta gelecekler oraya. Basketbol okulu bizim için çok nemli. Bunu da en kısa sürede hizmet verecek konuma getirmek istiyoruz.
ÇOCUKLARIMIZI TAKIM SPORLARINA YÖNLENDİRELİM
Ayrıca basketbol tamamen bir ekip işi. Bireysellik çok geri planda öyle değil mi?
Elbette burası çok önemli bir nokta. Çünkü baktığın zaman Türkiye’nin en önemli şirketleri insanları önemli yerlere alırken, çalışanlarını seçerken sana o soruyu zaten soruyor. Takım sporu yaptın mı diyor. Takım sporu çok önemlidir. Takım sporu inanılmaz bir ekip çalışması gerektiriyor. Özellikle ben şunu tavsiye ediyorum, çocuklarımızı takım sporlarına yönlendirelim. Benim tek çocuğum var, benim çocuğum ata biniyor. Ben mesela kendi kızımın da takım sporunda o özveriyi kazanmasını isterdim. Onlar çok önemli şeyler. Çünkü hayatta alamayacağın şeyleri alıyorsun. Her şeyini paylaşıyorsun. Akıttığın teri bile paylaşıyorsun. Kazanmak için yumruk olmak istiyorsun. Bu da çok önemli.
Antalya’da salon sıkıntısı şu andan yok. Neden Aksu’yu tercih ettiniz?
Şöyle bir durum var. Salon sıkıntısı yok diyorsunuz ama, aslında inanılmaz bir salon sıkıntısı var. Çünkü Antalya potansiyelli bir şehir. Basketbol, voleybol, hentbol bakımından önemli bir şehir. Bunu sadece bir spor olarak düşünmemek gerekiyor. Dediğim gibi basketbol için çok sıkıntı olmayabilir, ama şu anda 10 bin kişilik salonda maçlarımızı oynuyoruz. İnsanlar, dostlarım, arkadaşlarım tepki gösteriyor. Neden 10 bin kişilik salonda oynuyorsunuz? Neden Atatürk Spor Salonu’nda oynamıyorsunuz diye. Bizler Antalya’da insanların yeni yapılan kapalı spor salonuna ayaklarının alışmasını istiyoruz. Seyirci baskısı tabii ki de çok önemli basketbolda, ancak ben istiyorum ki o seyirci baskısını, 10 bin kişilik salonda yapalım. İnanılmaz bir kompleks. Bu kadar emek verilmiş bir salon, basketbola çok iyi gelir. Herhangi bir spor dalı daha fazla insan çekemez oraya. Basketbol orası için biçilmiş kaftan diyebilirim.
Her köşe başında bir futbol okulu görebiliyoruz. Her halı sahası olan bir futbol okulu açabiliyor. Ciddi anlamda bir futbol okulu zenginliği var. Ama basketbol adına bu durum çok kısıtlı. Bu durum sizin projelerinizin arasında olan bir şey mi? Ne yapılması gerekiyor?
Bu olay futbol gibi değil aslında. Basketbol oynamak istiyorsanız, mesela Amerika’da; her mahallede, her sokakta bir cam pota vardır. Basketbol seni çekiyor yani orada. Akşamüzeri işten geliyorsun, bir arkadaşın arıyor, basketbol oynayalım diyor. Basketbol oynamak için senin bir grubun var yani. Sen aşağı indiğin zaman hemen karşına bir takım bulabiliyorsunuz. Aranızda bir maç yapmaya başlıyorsunuz. Türkiye’de de bunu hayata geçirebiliriz aslında.
İşte bu salonlar ve bu sahalar çoğaldığı zaman, sizin söylediğiniz şey olabilir anca. Basketbol okulları daha da artarak bunları yapabiliriz.
Spor turizmi diyerek aslında biz hep futbol takımlarını ağırlıyoruz. Basketbol takımlarının geldiğini bilmiyoruz. Neden basketbol takımları Antalya’da kamp yapmayı tercih etmiyor?
Bu söylediğine kesinlikle katılıyorum. Elbette, basketbol bir salon sporudur. Sizin söylediğiniz şekilde tesisleşme sadece Gloria’da var. Ama futbol olarak bütün Belek’teki otellerde futbol sahası var. Yani bir anlamda futbol turizmi var. Basketbol turizmi olabilir mi? Olabilir. Çünkü Avrupa’da ve Türkiye’deki bütün takımlar, İtalya’da bir kayak merkezi var. Orada yaklaşık 20 tane takım, bir arada idman yapıyor. İki tane salonları var. O salonlarda idman saatleri ayarlanıyor. Böyle bir imkan olsa, spor turizmine basketbol turizmi de katılabilir.
BASKETBOL CAMİASI ANTALYASPOR’U KONUŞUYOR
Diğer takımlarla diyaloglarınız ne durumda?
Bundan önceki Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanı Harun Erdenay, benim çok yakın arkadaşım. Aynı takımda oynadık senelerce. Ömer Onan yakın arkadaşım. Hidayet Türkoğlu ile de aynı şekilde çok yakınız. Herkes birbiriyle dost ve arkadaştır. Tabi ki bunların faydası olur, ama ben bu camianın çok dışında kaldım. Yaklaşık 10 senedir dışındayım. Mesela Aydın Örs, Doğan Hakyemez gibi basketbol camiası için çok önemli isimler ile çalışıyoruz. Onların burada olması, Antalyaspor’a çok daha fazla değer kattığını düşünüyorum. Türkiye’de basketbol camiası şuan Antalyaspor’u konuşuyor.
BASKETBOLA BAŞLAMA HİKAYESİ
Basketbola nasıl başladınız? Hangi takımlarda oynadınız?
Benim basketbola başlamam çok komiktir. Ben Adana’da lise 2. sınıfta basketbola başladım. Aslında basketbola çok geç başladım diyebilirim. O dönemler benden, iki fotoğraf bir nüfus kâğıdı kim istiyorsa veriyordum. O zaman kimsenin kimseyi dolandırdığı, kimsenin üzerine şirket kurduğu yoktu. Veriyordum yani. Bir ağabeyim benden iki fotoğraf ve kimlik fotokopisi istemişti. O da gitmiş Adana ÇİKOBİRLİK Basketbol Takımından lisans çıkarmış bana. Eve bir kağıt geldi. Cumartesi saat 10.30’da şu spor salonunda antrenman var. Sende katıl diye. Ben antrenmana gittim. Baktım canavar gibi çocuklar. Ben o dönem basketbol oynamayı bilmiyordum. Sadece boyum uzun, diğer çocuklar ise ateş gibiler. Ben de idman bitsin de kaçayım diye bakıyorum, neyse antrenman bitti. Ters potada çocuklar şut atıyor. Bende uzunum, ama düşen topları alıyorum. Pota altından atmaya çalışıyorum. Koç da kapının orada birisiyle sohbet ediyor. Islık çaldı. Ben bana olduğunu düşünmedim ilk başta. Sonra bir daha çaldı ve bana ‘sen, sen’ dedi. Koşarak gittim yanına, elini omzuma koydu ve bana ‘koçum sen bir daha gelme’ dedi. Ondan sonra, erkek lisesinde yürüyüş takımında en başta yürüyordum ben boyum uzun olduğu için. Bir ağabeyimiz beni gördü. Cumartesi günü okul takımı seçmeleri var, geleceksin dedi. Ben basketbol oynamayı bilmiyorum, dedim. Geleceksin diye inat etti. İyi tamam gelirim dedim. Yani okul takımında başladım basketbola. Ondan sonra okul takımıyla çok çalıştım ve iki sene içinde acayip bir ilerleme kaydettim. ÇİKOBİRLİK o zaman ikinci lige çıkmıştı. Üçüncü sene bütün takımlardan transfer teklifi almıştım.
Ondan sonra tekrar karşılaştınız mı bir daha gelme diyen koçla?
Evet o sene okul takımı olarak Anadolu Lisesiyle final oynadık. Finali yaklaşık 6 yada 7 sayıyla kaybettik. Ben ağlıyorum soyunma odasında. Çocuksun tabi o zaman daha. Ağlarken birisi sırtıma vurdu, ‘Aslanım daha çok final oynarsın. Cumartesi günü saat 10:30’da antrenman var, gel mutlaka’ dedi. Arkamı dönüp baktım daha önce bana ‘Gelme’ diyen koçum Ayhan Arısoy beni antrenmana çağırıyor. Ben de hem mutlu oldum, hem de gururlandım. Sonrasında ise Fenerbahçe’de dahil olmak üzere 35 yaşına kadar basketbol oynadım.
Yorumlar
Kalan Karakter: