Deprem Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ramazan Özçelik, Kahramanmaraş depreminin ikinci yıl dönümünde, Antalya’da olabilecek depremlere karşı, acil olarak alınması gereken önlemlerden bahsetti.
Özçelik, Antalya’daki binaların bir an önce risk bakımından derecelendirilmesi ve buna göre önlem alınması gerektiğini ifade etti.
Antalya merkezde şu anda kayıtlı aktif bir fay hattı olmadığını ancak Fethiye bölgesinde bulunan ve Burdur'a doğru uzanan, ayrıca Antalya-Kıbrıs deniz içinde aktif fayların olduğunu belirten Özçelik, bu fayların kırılması halinde özellikle Kemer, Finike, Kumluca, Kaş gibi ilçeler ile il merkezinde de can ve mal kaybı açısından problem yaşanabileceğini söyledi.
Prof. Dr. Özçelik, “Depremden etkilenmek için illa depremin merkez üstünde olmanız şart değil. Merkez üssünün dışında da olsanız depremden kaynaklı deprem dalgaları bazı zeminlerde sönümlenerek bazı zeminlerde ise artarak gelir. Dolayısıyla etrafımızdaki faylar bizi fazlasıyla tehdit ediyor.” diye konuştu.
‘’2000 yılından önce yapılmış olan binalarımızda hem can güvenliği hem de mal güvenliği açısından ciddi bir tehlike söz konusu’’
İkinci derece deprem bölgesi olmanın da aslında önemli seviyede bir tehdit olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ramazan Özçelik, “2000 yılından önce yapılmış olan binalarımızda hem can güvenliği hem de mal güvenliği açısından ciddi bir tehlike söz konusu. Dolayısıyla kentsel dönüşümün yapılabilmesi bizim için elzemdir. Çünkü deprem bir gelecek ve buna karşı koyacak yapı stokumuz çok kalitesiz. İşte bu kalitesiz ve depreme karşı yetersiz yapı stokunu ortadan kaldırabilmek için 2 tane alternatifimiz var. Bir tanesi ya kentsel dönüşümle yapıları yıkıp yeniden yapacağız ya da bu kusurlu yetersiz yapıları güçlendireceğiz.” ifadelerini kullandı.
‘’Konyaaltı-Hurma bölgesi aslında bir tehlike bölgesi’’
Antalya Konyaaltı’nda Hurma Bölgesinin zemin şartlarından dolayı diğer bölgelere göre daha fazla risk altında olduğunu söyleyen Prof. Dr. Özçelik, Fethiye-Burdur tarafında bir fay kırılmasıyla meydana gelecek bir depremde, deprem dalgalarının Konyaaltı-Hurma bölgesindeki zeminden kaynaklı olarak etkisini arttırarak üst yapıya gelebilecek kuvvetleri arttırma ihtimali bulunabileceğini söyledi.
Konyaaltı-Hurma bölgesinin tehlikeli olabileceğini belirten Özçelik, ‘’Konyaaltı-Hurma bölgesi bizim için aslında bir tehlike bölgesi. Çünkü oranın zemin şartları deprem dalgalarını büyütme ihtimali olan bir bölge. Kaleiçi, 100. yıl, Dokuma tarafları en azından Hurma bölgesine göre biraz daha şanslı. Havaalanının doğu tarafına döndüğünüz andan itibaren de tekrar zemin maalesef kötü hale geliyor. Dolayısıyla daha sert zeminden kaya zeminden ayrıldıkça maalesef deprem dalgalarının büyütme ihtimalinden kaynaklı olarak binalarımızın hasar seviyesinde artması söz konusu olabiliyor.” şeklinde konuştu.
Özçelik, Maraş depreminden hemen sonra TÜBİTAK’ın desteğiyle deprem bölgesinde, yıkılan binalardaki yapısal kusurların belirlenmesi projesi için ekibiyle birlikte Nurdağı, Islahiye, Kahramanmaraş, Adıyaman, Hatay merkezde araştırmalar yaptıklarından da bahsetti.
Özçelik: ’’Bölgeden edindiğimiz verilerle yaptığımız değerlendirmeler neticesinde, depremin büyüklüğü ile maalesef binalarımızın ağır hasar alması ve yıkılması daha önce ülkemizde meydana gelen yıkıcı depremler ile benzerlik göstermektedir.’’ diye devam etti.
Depremdeki hasar alan binaların benzer yapısal kusurlara sahip olduğunu belirten Özçelik, 1999 Marmara depreminde, Kocaeli Gölcük’teki manzara, Van depreminde görülen manzara ile Maraş'ta görülen manzaranın birbiriyle aynı yani benzer yapısal kusurlar olduğunu söyledi.
Özçelik, konuşmasına şöyle devam etti: ‘’Düşük dayanımlı beton, güçlü kolon zayıf kiriş ilkesinin sağlanmaması, kolon ve kirişlerde yetersiz sargılama, etriyelerin 135 derece değil 90 derece bükülmesi ve yetersiz mühendislik hizmeti deprem bölgelerinde ağır hasar alan veya yıkılan yapıların ortak özellikleridir. Düşük dayanımlı beton hala sorun olmaya devam etmektedir, beton kalitemizi 2000 yılından sonra hazır beton kullanımı ile belli seviyeye getirmiş olmamıza rağmen hâlâ bu sorun devam etmektedir. Antalya için de hala aynı problem var. Biz Antalya'da Temmuz, Ağustos ayında beton döküyoruz. Hava sıcaklığı 40 derece. Yani beton döktüğü zaman eğer yeteri kadar sulanmaz başka bir ifade ile yeteri kadar kürleme yapılmazsa, önlem alınmazsa dayanımı olması gerekenin yarısına kadar düşebilir. Dolayısıyla Antalya'da Temmuz, Ağustos ayında 40 derecede beton dökülmez ya da önlemini almanız gerekiyor. Sonuç olarak biz deprem yönetmeliği ne kadar değiştirsek de ne kadar kontrollü hale gelsek de maalesef aynı hatalar tekrarlanıyor.”
Ayrıca Özçelik, Büyükşehir Belediyesi, Konyaaltı, Kepez, Muratpaşa ve Döşemealtı Belediyesi ile üniversitenin ortak çalışmasıyla şehirdeki tüm binaların risk durumuna göre derecelendirilmesi gerektiğini, Antalya için acil olarak alınması gereken önlemleri, bu çalışmanın ivedilikle yapılıp yüzbinlerce bina içerisinden en riskli binaların belirlenip bu en riskli binalardan başlayarak kentsel dönüşüm ya da güçlendirme çalışmalarının ortaya konulması gerektiğini vurguladı.
Akdeniz Üniversitesi olarak, kentsel dönüşümde, inşaat, yapılaşma, zemin, üst yapı gibi her türlü konuda ilgili birimlere destek sunmaya hazır olduklarını da dile getirdi.
Yorumlar
Kalan Karakter: