Zerdalilik’ten binecek olursam, keyifli bir sohbet ortamına katılma şansım da var. Somut bir delil sunamam ama Zerdalilik’ten şehir merkezine doğru gelenler, Müze’den şehir merkezine doğru gelenlerden daha konuşkan. Birbirleriye selamlaşıyorlar, hal hatır soruyorlar. Göz iletişimi de olduğu için Türkiye’nin halleri, Antalya’nın sorunu gibi konulara katılmak da çok kolay. Başınızı onaylar şekilde sallayıp ilk “Haklısınız” dan sonrası çorap söküğü gibi geliyor. Epey olmuş nostalji tramvayına binmeyeli. Dün Lara’dan, Cumhuriyet Meydanı’na doğru giderken, ani bir kararla otobüsten atlayıp Zerdalilik durağına gittim. Gölgedeki banka otururken, “Oh” dememle birlikte, karşı banktaki hanım, “Hava çok sıcak” diye sohbeti başlattı. Hava durumundan hızla sağlık konusuna geçtik. Mevsimi olmamakla birlikte, sırf laf öyle geldiği için soğuk algınlığı ve soğuk algınlığına yakalanma halinde biberiye otunun kaynatılıp içilmesini geçtik. Şeker hastalığında tarçın faktörünü konuşurken, nostalji tramvayı geldi. Tahta sıralarımıza yerleşir yerleşmez muhabbete devam…
Bu arada beynimin bir tarafı, ezelden beri çok ağır olmasına rağmen, nostalji tramvayının iyiden iyiye ağır yol almakta olduğunda. Üçkapılar’a yaklaşırken ikinci vagonun oralardan bir “küt” sesi geldi. Aracın içinde konuşan, konuşmayan, camdan dışarı bakan, başını cama dayayıp gözlerini yummuş olan, gazetesini okuyan kim varsa “Yetti ama” anlamına gelecek bir ses çıkardı. Ne olduğunu anlamak için kafamı uzatırken, dükkanının kapısına dayanmış bir esnafın iki elini “Hay lanet olsun” dercesine salladığını gördüm. Ne olduğunu anlayamayan bir ben vardım ancak, o durumda kalmaya niyetim yoktu. Ne olup bittiğini sordum. Nostalji tramvayında her kafadan bezginlik ifade eden ayrı bir cümle çıksa da işin özeti, ikide bir ya bir motosikletin ya bir bisikletin, ya da elektrikli bisikletin gelip rayların üzerinde paşa paşa giden tramvaya çarptığı…
Şaka gibi değil mi? Ama değilmiş. O yolcular, o esnaf buna ne kadar sık tanık oluyorlarsa artık bıkmışlar. Tramvay ne kadar yavaş giderse gitsin, altındaki iki tekerlekli araç olduğu için kendisini trafik kurallarından muaf sayarak, onun yolunu kullanan bir uyanık mutlaka gelip çarpıyormuş.
Tramvay yeniden hareket ettiğinde, insanlar bu kez kaldırımları işgal eden iki tekerleklileri anlatıyordu. Orta yaşın üst sınırlarına merdiven dayamış bir hanım, en çok kaldırımdaki elektrikli bisikletlerden korktuğunu, sessizce gelişlerini duymadığı için yanından her geçişlerinde yürek çarpıntıları yaşadığını söyledi.
Toplu taşıma araçlarına en son üniversite yıllarında binen, kaldırımda yürümeyi unutalı çok olan, ama otobüse binip yürüyerek alışverişe gidenleri yöneten kamu görevlilerine duyurayım dedim.
Yorumlar
Kalan Karakter: