Dünyada kadınlar arasında en çok görülen kanser türlerinden biri olan meme kanserinde farkındalık için belirlenen 15 Ekim Dünya Meme Sağlığı Günü’nde Yrd. Doç. Dr. Erkal Ziylan erken tanının önemine dikkat çekti. Yrd. Doç. Dr. Erkal, farkındalık çalışmalarının da etkisiyle Sağlık Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’de son 10 yılda meme kanseri görülme sıklığının yüzde 5 civarında azaldığını söyledi.
Yrd. Doç. Dr. Ziylan, “Meme kanseri açısından biz farkındalık oluşturmaya çalışıyoruz, erken teşhis, erken tanı, erken tedavi çok önemli. Kadınlarda ilk sırada meme kanseri oluşumu var, uzun yıllar içindeki ölüm oranları ile bakıldığında ise ikinci sırada yer alıyor. Uzun yıllardır üzerinde durulduğu gibi erken teşhis, tanı ve tedavinin çok önemi var, bunun için de farkındalık oluşturmak çok önemli” dedi.
ORAN YÜZDE 24
Sağlık Bakanlığı’nın meme kanseri verilerini aktaran Yrd. Doç. Dr. Ziylan, son yıllarda meme kanseri görülme sıklığının azaldığını söyledi. Yrd. Doç. Dr. Ziylan, “Yaklaşık 10 yıllık periyotlar içinde devletin verdiği bilgilere göre meme kanseri görülme sıklığı önceden yüzde 30-31 civarındaydı, şu an yüzde 24-25 civarında gözüküyor. Her yıl bu ölçümler yapılıyor ama burada değerlendirmek için periyotları baz alıyoruz, bu 10 yıllık periyotta ise görülme sıklığında azalma var” diye konuştu.
ÖNLEM ALIN
Bireylerin erken tanı için alabilecekleri önlemleri sıralayan Yrd. Doç. Dr. Ziylan, “3 aşama var, birinci aşamada herkes kendisinin doktoru olacak diyebiliriz. Kadınlar, ayda 1 mutlaka banyo esnasında, sonrasında her iki meme için 5-10 dakika ayırmalı ve kendini muayene etmeli. 18-20 yaşından başlayarak ömür boyu bu kontroller yapılmalı. İkinci aşama daha çok tetkikle ilgili, ultrasanografik, mamografik, özellikle dijital mamografik incelemeler gerekiyor. Bu tetkikler için de 18 yaşında başlanarak birinci dereceden yakınlarından biri meme kanseri teşhisi konmuş ya da tedavi görmüş kadınların ise 30-35 yaşında, 40 yaş sonrasında ise herhangi bir sorunu olmayanların iki yılda bir diğerlerinin yılda bir kez tetkik yaptırması gerekir. Üçüncü aşamada da MR gerekir, hekimin bilgisi dahilinde gerek duyulduğunda da kalın iğne biyopsi(tru-cut) dediğimiz daha basit biyopsi teknikleriyle örnekleme yapıp tanısını koyarak en azından iyi huylu ya da kötü huylu dediğimiz bilgiye sahip olmak gerekir. Sonrasında da gerekirse cerrahi tedavi ve ya takip önerilir” ifadelerine yer verdi.
Yorumlar
Kalan Karakter: