Mavi güzel gezegenimiz Dünya, tam olarak 4,6 milyar yaşındadır. Bize göre çok yaşlı; 13.8 milyar yaşındaki evrenimize göre ise gençtir.
Her zaman böyle 'mavi' ve 'güzel' değildi Dünya. Kolay gelmedi bu günlere, neler yaşadı milyarlarca yıl içerisinde...
Başlangıçta, kırmızı dev bir toptan bir gezegene dönüşme sancıları çekerken; başına gelebilecek en kötü ve en iyi dertlerden biriyle karşılaştı. Neredeyse kendi büyüklüğünde bir gezegen olan Theia, hızla gelip Dünya'ya çarptı.
Dünya'yı bir toz yığınına çevirebilecek güçteki bu çarpışma olmasaydı, bugün belki de yaşam olmayacaktı gezegenimizde. Bu dev çarpışma sonucunda, Ay oluştu ve yeryüzünde yaşamın oluşumuna katkıda bulundu.
Yaklaşık 3 milyar yıl önce, tek hücreli canlıların ortaya çıkmasıyla; gezegenimizde yaşamış ve yaşamakta olan milyonlarca türün temeli atıldı.
* * * * *
Gezegenimizin ilk günlerinden yaklaşık 600 milyon yıl sonra ortaya çıkabildi ilk yaşam belirtileri. Milyonlarca yıllık bir süreçte, tek hücreli canlılar, çok hücreli karmaşık canlılara dönüştü. Hem de inanılmaz bir çeşitlilikte...
Hiç durmaksızın değişen gezegenimiz, milyonlarca yıl içerisinde, sayısız aşırı sıcak dönem ve buz çağı yaşadı. Uyum sağlayabilen canlılar yaşadı; uyum sağlayamayanlar, kısa bir süre içerisinde yok oldular. Kimileri, Dünya'ya çarpan dev bir astereoidin kurbanı oldular. O zamanlar gezegenin hakimi olan dinozorlar bile...
İnsanoğlunun gezegen üzerinde ortaya çıkışı, Dünya'nın yaşıyla kıyaslandığında, çok yenidir. Modern insanın ortaya çıkışı, sadece birkaç yüz bin yıl öncesinde olmuştur.
Ondan önce var olmuş ve bugün var olan milyonlarca canlı türünün aksine, insanoğlu, gezegeni dönüştürme gücüne sahip olmuştur zaman içerisinde. Başlangıçta, türünün devamını sağlayabilecek bu değişim, bugün türünün sonunu getirebilecek niteliğe bürünmüştür. Üstelik, diğer canlılar ve belki de gezegenin kendisiyle birlikte...
* * * * *
Umutsuzca izliyorum insanoğlunun, elindeki tek yaşanabilir gezegene yaptıklarını. Birkaç gün önce okuduğum bir haber, elimde kalan umut kırıntılarını da yok etti doğrusu. Kısaca anlatayım...
Dünya'nın bugün yaşadığı 'ısınma' sorunu, insanoğlunun fosil yakıtları bulmasıyla başlar. Gezegenimiz, milyonlarca yıllık bir süreçte, atmosferdeki canlı yaşama zararlı gazları toprağın altına gömmüş ve böylece yaşanabilir bir yer haline gelmiştir. İnsanoğlu ise; gezegenin milyonlarca yılda yaptığını, yaklaşık 100 yılda tersine çevirmiş; yer altında bulduğu fosil yakıtları, yakarak atmosfere geri vermiştir. Bugün daha ilk belirtilerini kasırgalar, seller, kuraklık biçiminde gördüğümüz 'küresel ısınma', işte insanoğlunun bu 'akıl dışı' tavrıyla başlar.
Gelişmiş bir beyne sahiptir insanoğlu; kendisinin ve gezegenin yaşadığı bu sorunun kaynağını bulur. Böylesi bir beyinle, sorunun çözümünü de bulacağını düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Gözümüzün önündeki bir örnekle anlatayım...
* * * * *
Küresel ısınmanın etkilerinin en net göründüğü yer, kutuplardır. Kutuplardaki buzullar, giderek artan bir hızla erimekte; insanoğluna alarm zillerinin çalmakta olduğunu hatırlatmaktadır. Peki, 'akıllı' insanoğlu, kollarını sıvamış sorunu çözmeye mi çalışmaktadır? Tam tersine, bu 'yokoluş'tan nasıl kısa dönemli bir çıkar elde edebileceğine bakmaktadır.
Dünyadaki fosil yakıtların üçte biri, eriyen buzulların altında. Bu dev kaynak, açgözlü büyük ülkelerin iştahını kabartıyor; hatta aralarında bir savaşa uzanabilecek gerginliğe yok açıyor. "Hadi bunları da yakıp atmosfere verelim" anlaşmasını çoktan yapmış devletler; bu pastanın en büyük dilimini kapma çabasında.
Savaşarak ya da elele vererek... Bırakın çözümün parçası olmayı; sorunu daha da büyüterek koyacaklar gezegenin önüne. İnsanoğlu, milyarlarca yıl her türlü zorluğa rağmen ayakta kalmış gezegeni, "dünyanın en akıllı canlısı" olma iddiasının getirdiği başdöndürücü 'aptallık'la yok etmek üzere. Bilim adamlarının öngörüsüne göre; biz olmasak daha 2 milyar yıl yaşayabilir gezegenimiz; hem de üzerindeki canlılarla birlikte.
Yok olması gereken, aslında biz miyiz dersiniz?
Yorumlar
Kalan Karakter: