Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Antalya Şubesi ve Devrimci Sağlık İş (Dev Sağlık – İş) Antalya Şubesi Akdeniz Üniversitesi Hastanesi A Blok önünde eylem yaptı. Yapılan basın açıklamasında ortaya çıkan skandalın ‘Sağlıkta Dönüşüm Programıyla’ sağlığın ticarileştirilmesinin eseri olduğu vurgulandı. Yapılan eylemde sendikalar adına ortak basın açıklamasını SES Antalya Şube Eş Başkanı Şükran İçöz yaptı.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Antalya Şubesi Eş Başkanı Şükran İçöz, AKP iktidarı tarafından uygulamaya konulan Sağlıkta Dönüşüm Programı'nı eleştirerek, programın toplum sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekti. “Sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda Dünya Bankası tarafından geliştirilen Sağlıkta Dönüşüm Programı, AKP'nin iktidara gelmesiyle hız kazandı. Zayıflatılan sağlık sistemi ve halkın hoşnutsuzluğu üzerinden destek arandı, ancak bu programın toplum sağlığına yararı olmadığı herkes tarafından görüldü" dedi.
İçöz, Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın halkın sağlık hizmetlerine erişimini zorlaştırarak piyasacı ve özelleştirmeci bir anlayışla kâr odaklı hale getirildiğini belirtti. “Para için bebeklerimizin yaşamlarına kadar el uzatan bu programın toplum sağlığına yarar sağlamadığı ortadadır. Bu tür uygulamalar, sadece Türkiye’de değil, benzer sistemleri uygulayan dünya ülkelerinde de iflas etmiştir" diye konuştu.
"Sağlıkta Dönüşüm Programı Kâr ve Rant Odaklıdır"
İçöz, Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın ana unsurları olan sözleşmeli çalışma, performansa dayalı ücretlendirme, genel sağlık sigortası ve aile hekimliği gibi uygulamaların sağlık çalışanları ve toplum üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekti. “Bu program, halkın geniş kesimlerinin çıkarlarını sermayenin ihtiyaçları uğruna feda eden bir anlayışı yansıtmaktadır" dedi.
"Koruyucu Sağlık Sistemi Öncelenmelidir"
Sağlık sistemine yönelik eleştirilerini dile getirirken, İçöz, her zaman alternatif bir sağlık sisteminin mümkün olduğunu savunduklarını belirtti. “Sağlık toplumsal bir olgudur ve bireysel değil, toplumsal, siyasal, ekonomik, ekolojik ve kültürel nedenler göz önünde bulundurularak ele alınmalıdır. Biz, koruyucu sağlık sisteminin öncelenmesi gerektiğini savunduk. Birinci basamak sağlık hizmetleri hayati önemdedir ve toplum merkezli olmalıdır" dedi.
İçöz, geçmişte var olan sosyalleşmeye dayalı sağlık ocağı sisteminin iyileştirilmesi gerektiğini vurgulayarak, koruyucu sağlık hizmetlerine yönelik yatırımların artırılması gerektiğini ifade etti. "Sağlıktaki yatırımların ağırlığı, koruyucu sağlık hizmetlerine verilmelidir. Daha güçlü bir birinci basamak örgütlenmesi yaratılmalıdır" dedi.
SES Antalya Şubesi Eş Başkanı Şükran İçöz, iktidarların sağlık sistemine yönelik eleştirileri göz ardı ederek gerekli yatırımları yapmadığını ve birinci basamak sağlık hizmetlerini çalışamaz hale getirdiklerini söyledi. “Koruyucu sağlık hizmetleri tamamen rafa kaldırıldı ve tedavi edici hizmetlerin bir parçası haline getirildi. Ekip dağıtıldı, koruyucu hizmetler parçalandı" diyen İçöz, birinci basamak sağlık hizmetlerinin sadece poliklinik hizmetlerine indirgenerek daraltıldığını ifade etti.
İçöz, “Aile hekimliği küçük hastanelere dönüştürüldü. Sağlık hizmetlerinin tek bir çatı altında toplanacağı söylenirken, aslında sağlık emekçileri ve halkın çıkarlarını göz ardı eden bir süreç işletildi. Farklı sağlık kurumlarının birleştirilmesi gerekse de, bu süreçte toplumun örgütlü yapıları ve sağlık emekçilerinin karar mekanizmalarına dahil edilmesi gerektiğini söyledik" dedi.
“Özel Sağlık Sektörüne Teşvik Verildi, Sermayenin İlgisi Arttı”
İçöz, Sağlıkta Dönüşüm Programı (SDP) ile birlikte özel sağlık sektörünün teşvik edildiğini ve sağlık hizmetlerinin özelleştirildiğini vurguladı. “Özel sağlık sektörü sermaye kesimlerinin ilgisini çekti. Sağlıktan artı değer sızdırma cazip hale geldi. Güvencesiz sağlık emekçileri derin bir sömürüye maruz kalırken, hastaların bedenleri kâr adına sürekli istismar edilir hale getirildi" dedi.
"Genel Sağlık Sigortası Yoksulların Üzerinde Yük Oldu"
İçöz, sağlık hizmetlerinin finansmanı ile ilgili yapılan düzenlemelerin de toplum üzerinde ağır yükler oluşturduğunu belirtti. “2008 yılında yürürlüğe giren Genel Sağlık Sigortası ile sağlık hizmetinin mali yükü yoksulların omuzlarına yıkıldı. Katkı ve katılım payları, cepten ödemeler ile sağlık hizmetine erişim zorlaştırıldı" diyerek, toplumun sağlık hizmetlerinden faydalanmasının önüne ciddi engeller konulduğunu ifade etti.
Şükran İçöz, yaptığı açıklamada sağlık hizmetlerinin güvencesiz çalışma rejimine dönüştüğünü ve bunun sağlık çalışanlarının sağlıksız koşullarda daha uzun saatler düşük ücretlerle çalışmasına neden olduğunu vurguladı. İçöz, sağlık emekçilerinin insanca yaşayabilecekleri bir temel ücret talep ettiklerini, ancak performansa dayalı ücretlendirme ve teşvik sistemleriyle gelirlerin artırılmaya çalışıldığını ifade etti. "2-3 kişinin işini tek kişiye yaptırıyorlar" diyen İçöz, mevcut sistemin sağlık emekçileri üzerindeki yükü artırdığını belirtti.
"Sağlıkta Dönüşüm Programı Çökmüştür"
İçöz, Cumhurbaşkanlığı sistemiyle birlikte sağlıkta tekleşen rejimin, devasa şehir hastaneleri aracılığıyla topluma yayılmaya çalışıldığını ancak bunun toplum sağlığı açısından yararlı olmadığını söyledi. "Koruyucu sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi gerektiğini savunuyorduk, ancak bu devasa hastaneler toplumsal sağlık için gerekli kaynakları yanlış yerlere yönlendirdi" ifadelerini kullanan İçöz, sağlık sisteminin rant ve kâr amaçlı hale getirilmesinin topluma büyük zararlar verdiğini vurguladı.
"Başka Bir Sağlık Mümkündür"
İçöz, sağlık hizmetlerinin toplum için ücretsiz, nitelikli ve ulaşılabilir olması gerektiğini savunarak, şu talepleri dile getirdi: "Koruyucu sağlık hizmetleri öncelenmeli, sağlık hizmetlerinin bireysel ve tedavi merkezli olmaktan çıkarılarak, toplum ve bölge tabanlı olması sağlanmalıdır. Özel sağlık kurumlarına değil, kamu sağlık kurumlarına yatırım yapılmalıdır. Kadrolu çalışma temel alınmalı, performansa dayalı ücretlendirme kaldırılmalı, emekliliğe yansıyacak temel ücret sağlanmalıdır. Devasa şehir hastaneleri yerine toplumun her kesimine ulaşabilecek, yaygın sağlık kurumları kurulmalıdır."
İçöz, sağlık sisteminde yaşanan sorunları eleştirerek sağlık hizmetlerinin kâr amacı güden bir sektöre dönüştürülmesinden duyduğu endişeyi dile getirdi. İçöz, özellikle bebeklerin yaşam hakkına yönelik vahim olayların, sağlık hizmetinin piyasa koşullarıyla yönetildiği bir sistemin sonucu olduğunu vurguladı. "Sağlığı metalaştıran, yolsuzluklara ve insan sağlığını hiçe sayan çeteleşmeye zemin hazırlayan bu düzen, emekçileri ve halkı mağdur etmeye devam ediyor" dedi.
"Hastaneleri Kapatarak Sorumluluktan Kaçamazsınız"
İçöz, hükümetin sağlık sistemindeki bu sorunları birkaç kişiye yıkarak ve hastaneleri kapatarak sorumluluktan kaçamayacağını ifade etti. "O hastanelerde çalışan suçsuz sağlık emekçilerini işsiz bırakamazsınız. Bu hastaneler kamulaştırılmalı veya suça bulaşmamış çalışanlar, Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde görevlendirilmelidir" diyerek, mağdur edilen emekçilerin haklarının korunması gerektiğini belirtti. İçöz, yerelden bakanlığa kadar tüm bürokratların görevden el çektirilmesi ve adli soruşturmalara dahil edilmesi gerektiğini savundu.
"Hastane Patronları da Sorumlu"
Hastane sahipleri ve özel sağlık şirketi yöneticilerinin de aynı derecede sorumluluk taşıdığını belirten İçöz, "Kar ederken ses çıkarmayan hastane patronları ve yöneticiler, bu süreçte hesap vermelidir. Ancak bugüne kadar tek bir hastane sahibi ya da yöneticisinin gözaltına alındığını görmedik" dedi.
"Kamusal ve Ücretsiz Sağlık Hizmeti Talep Ediyoruz"
İçöz, kamusal sağlık hizmetinin önemine dikkat çekerek "SGK ile yapılan tüm özel hastane anlaşmaları iptal edilmeli, özel sağlık kurumları kamulaştırılmalıdır. Özel hastaneler halkın vergileriyle beslenmemeli, eğer özel sağlık hizmeti veriyorlarsa, gerçekten özel olarak kalmalıdırlar" ifadelerini kullandı. Sağlık hizmetlerinin demokratik, nitelikli, erişilebilir ve ücretsiz olması gerektiğini vurgulayan İçöz, hükümete halkın ve sağlık emekçilerinin çıkarlarına dönmeleri çağrısında bulundu.
Yorumlar
Kalan Karakter: