Pulmoner embolizm, bacak toplardamarları başta olmak üzere sistemik toplardamarlarda oluşan pıhtının dolaşımla gelerek akciğer atardamarlarında tıkanıklığa yol açmasıdır. Embolinin daha az görülen nedenleri arasında yağ dokusu, tümör, hava yer almaktadır.
Oldukça sık görülen ve tanısı çok zor konulan bu hastalığın yol açtığı komplikasyonlar ve ölüm riski oldukça yüksektir. Hastaların ortalama %20’si ilk saatlerde, %25’i ise ilk bir hafta içerisinde kaybedilmektedir. Masif pulmoner emboli gelişen hastaların ¾’ü tanı konulamadan ölmektedir. Hastalık kalp damar kaynaklı ölüm nedenleri arasında 3. sırada yer almaktadır.
Pulmoner emboli en fazla sağ akciğer olmak üzere alt loplara atılmaktadır.
Pulmoner emboli ani ölümlere yol açma potansiyelinin yüksek olması kadar semptomsuz da olabilmektedirler. Derin ven trombozu nedeniyle takip edilen ve solunum problemi olmayan hastalara yapılan sintiğrafide %40 oranında pulmoner emboli saptanmıştır.
Pulmoner emboli tanısı konulan hastaların ise ancak %30’unda derin ven trombozu saptanmıştır. Bunun da en önemli nedeni olarak oluşan pıhtının akciğere gitmesi olarak düşünülmüştür. Pulmoner embolilerin en önemli kaynağı alt ekstremitenin yukarı bölümlerinde oluşan trombüsler oluşturmaktadır.
Damar hasarına ise travma, katater yerleştirilmesi, cerrahi uygulamalar, damar içerisine yüksek yoğunluklu maddelerin verilmesi yol açabilmektedir. Pulmoner arterdeki tıkanıklığın büyük kısmı, trombüsün kan basıncının mekanik etkisi ile parçalanmasının yanısıra, vücut tarafından üretilen pıhtı eritici fibrinolitik aktiviteye bağlı ilk günlerden başlayarak 10-15 günlük süre içerisinde açılır.
PULMONER EMBOLİ PROFLAKSİSİ
Cerrahi uygulanan hastalarda, yaş, obezite, malignensi,, varis, daha önceden geçirilmiş tromboembolik hadise, pıhtılaşmaya eğilimi artıran genetik bozukluk varsa pulmoner emboli gelişme ihtimali artar. Cerrahi hastalarda yapılan operasyonun tipi, süresi, anestezi şekli, hareketsiz kalma süresi, önemlidir. Pulmoner emboli riskini azaltmak için, mümkün olduğunca erken mobilizasyon, yeterli sıvı replasmanı ve heparin proflaksisi pulmoner tromboemboli riskini azaltır. Düşük molekil ağırlıklı heparin ile yapılan proflaksiler ile tromboemboli riski %65-75 oranında azaltılmaktadır. Cerrahi olgularda proflaksi en az hastanede yatış süresi kadar olmalıdır. Yüksek riskli hastalarda taburcu olduktan sonrada devam ettirilebilir.