Sayın Deniz Baykal;
CHP Genel Başkanlığı başta olmak üzere bakanlık yapmış, bilgi ve birikimli.
Hitabet gücü oldukça yüksek.
Kendisine tanınan kontenjan adaylığını kibarca reddedip, diğer aday adayları gibi kendini parti üyelerinin takdirine bırakarak, ‘’İşte bu. Olması gereken bu’’ dedirtmiş bir insan.
Sayın Mustafa Akaydın;
Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Rektörlüğü ve Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmış, halkın sevgisini kazanmış bir akademisyen.
Sayın Devrim Kök;
Eski CHP Antalya İl Başkanlığı yapmış tanıdık isim.
Her üç isim de CHP’li ve sıralamada art arda.
O kadar yakın.
Ama bir o kadar da uzak birbirine.
…
Gelin, görün ki;
Parti üyelerinin oylarıyla verdiği mesaj yerini henüz bulmamış gibi.
Oysa verilen mesaj açık ve net…
‘’Sizi bir arada ve yan yana görmek istiyoruz’’ diyor verilen oylar sonucu yapılan sıralamayla.
Şu ana kadar bu yönde atılan ne bir adım ve ne de işaret yok.
Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, gitti Sayın Baykal’ın evine…
Oturup, sohbet ettiler.
Sonrasında da Sayın Baykal,Sayın Uysal’ın jestine jestle karşılık verdi.
Ümit Uysal’ı ziyaret etti.
Antalyalı.
Özellikle de CHP’liler mutlu oldu.
Görüştüğümüz birçok insan, ‘’Olması gereken de buydu. Rahatladık’’ dedi.
…..
O, bu, şu…
Kim ne yanlış yapmış olursa olsun…
Velev ki Sayın Baykal’ın hışmına uğramış olsunlar.
Sağduyu ve ortak akıl, Sayın Akaydın ve Sayın Kök’ün, Sayın Uysal’ın yolunda gitmeleri gerektiği yönünde.
Bu bir anlamda CHP’lilerin büyük bir çoğunluğunun öngörüsü.
Geçmişin geçmişte bırakılması.
‘’Yanlış yapan insan özür diler. Ben özür dilemem’’ diyor sorulduğunda Sayın Baykal.
Bu sözleri de gösteriyor ki, hata yapmadığına inanıyor.
…
Biz sıradan insanların detayını bilmediği ne yaşanmış olabilir ki, bu denli geri adım attırmayan?
Örneklerden bir örnek:
Dr. Niyazi Nefi Kara…
İlki 2007…
İkincisi 2011 genel seçimlerinde veto yedi…
Sayın Deniz Baykal’ın CHP Genel Başkanlığı dönemde, adaylar merkez yoklamasıyla belirlendi ve Dr. Kara liste dışında kaldı.
2011 yılında da CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Baykal’a memleketindeki milletvekili aday listesinin belirlemesi jesti yaptı.
Dr. Kara, bu seçimde de liste dışı bırakıldı.
Şimdi, Sayın Kara, ‘’Vay. Sen beni iki kez liste dışı bıraktın. O halde küstüm’’mü demesi.
Yoksa, konulan hedefe ulaşmak için el ele omuz omuza çalışmaktan yana mı tavır koyması gerekir?
Sayın Kara ile seçimin hemen sonrası kısa görüşmemizde verdiği ilk mesaj, ‘birlik beraberlik’ti.
Mutlu, heyecanlıydı.
İşin en güzel yanı da;
Milletvekilliğini garantilemiş olmanın kibrinin izi bile yoktu sesinin tınısında.
…
Eğer seçmen iradesine saygı duyuluyorsa.
Saygının gereği belli.
Ve biline ki, seçmen bu opsiyonu da her zaman vermez, tanımaz.
O zaman hedef, iktidar olmaktan çıkar.
Hedef, ‘miletvekili olmak’a döner.
O da kişisel çıkara ön verir ve böyle de algılanır.
Biat etmeyen CHP seçmeni de günü geldiğinde hesabını pek ala sorar.
En bariz, en yakın örneği, Cumhurbaşkanı seçimler.
‘’Tıpış tıpış oy vereceksiniz’’ diyen Sayın Kılıçdaroğlu da bunun en yakın tanığı.
İki şey birbirine çarptığında karşılıklı zarar görür.
Faturası, iktidar özlemi çekenlere.
Vebali de size çıkar.
Ümit Uysal, ‘takdire şayan’ hazır yol açmışken.
Siz bilirsiniz.
Yorumlar
Kalan Karakter: