Otel çalışanları, sektördeki en büyük gruplardan birini oluşturuyor. Ancak, bu işçilerin büyük kısmı mevsimlik olarak çalışıyor ve çalışma süreleri genellikle 8 ila 9 ay arasında değişiyor. Bu kısa süreli işlerde, sendikaya üye olan işçiler 8 ayın sonunda işten çıkartılıyor ve bir "askı" mekanizması devreye sokuluyor. İşçilere seneye tekrar işe alınacakları ve haklarının korunacağı söyleniyor; fakat bu, çoğu zaman gerçekleşmiyor. Bu durum, işçilerin kıdem ve ihbar tazminatlarından yararlanamamalarına neden olurken, aynı zamanda işsizlik maaşı alamamalarına da yol açarak derin bir yoksulluk yaratıyor.
İşçilerin Karşılaştığı Engeller
DEV-TURİZİM İŞ SENDİKASI Eğitim ve Örgütlenme Uzmanı Mahir Doğan, turizm sektöründe çalışan işçilerin karşılaştığı temel engelleri vurgulayarak, "Turizm sektörü, ülke ekonomisi için büyük bir önem taşırken, bu sektördeki işçilerin durumu her geçen gün daha da kötüleşiyor. Mevsimlik çalışanlar başta olmak üzere, tüm işçiler sendikal haklardan mahrum bırakılıyor" dedi.
Özellikle mevsimlik otel çalışanlarının yaşadığı sorunlara dikkat çeken Doğan, "Sahil otellerinde çalışanlar, yıllarca aynı otelde çalışıp, her yıl aynı zorluklarla karşılaşıyor. Çalışma süreleri 8 ayla sınırlı olduğu için, işçiler kıdem ve ihbar tazminatlarından yararlanamıyor, işsizlik maaşı alamıyorlar. Ve ne yazık ki bu işçiler, çalışma süreleri bitince işten çıkarılıyor ve 'askı' adı verilen bir uygulama devreye sokuluyor. Bu, aslında işçilerin iş güvencesiz bir şekilde bırakılmaları anlamına geliyor" dedi.
Sendikal Barajlar ve Hukuksuz Engeller
Sektördeki sendikal örgütlenme ve toplu sözleşme süreçlerinin önündeki engellere de değinen Doğan, Türkiye’de sendikaların faaliyetlerini yürütebilmesi için öncelikle belirli barajları aşması gerektiğini belirterek "Sektörde faaliyet gösteren 19 sendika olmasına rağmen, bu sendikaların yalnızca 53.785 üyesi var. Çalışma Bakanlığı'nın verilerine göre, sektörde sigortalı çalışan 1.169.680 işçi var, ancak bu işçilerin büyük bir kısmı sigortasız ve sendikasız. Bir sendika, sadece ülke barajını geçebilirse ve iş yerinde %51 çoğunluğu sağlarsa, toplu iş sözleşmesi yapabilme hakkı kazanabiliyor. Bu, işçilerin haklarını savunmaları için büyük bir engel" dedi.
Aynı zamanda, sendikaların ülke barajını aşmasına rağmen bile, işverenlerin sendika yetkisine itiraz etmeleri durumunda uzun süren mahkeme süreçlerinin başlamasının da işçilerin önünde büyük bir engel olduğunu belirten Doğan, "İşverenler, sendikanın yetkisine itiraz ederek işçilerin haklarını savunmalarını zorlaştırıyorlar. Bu süreçler yıllarca sürebiliyor ve bu süre zarfında işçiler tazminatsız bir şekilde işten çıkarılabiliyor. Sonuçta, yıllar süren yargılamalar sonrasında işyerinde sendikaya üye işçi kalmıyor” ifadelerini kullandı.
Grev Yasakları ve İşçilerin Hakları
İşçilerin toplu sözleşme yapamadığı durumlarda da grev haklarının kullanılabilmesinin engellendiğini ifade eden Doğan, "Çoğu zaman, ülkeyi yöneten siyasi iktidarlar, grevleri ülke güvenliği gerekçesiyle yasaklayabiliyorlar. Bu da işçilerin haklarını savunmalarını ve taleplerini duyurmalarını zorlaştırıyor” dedi.

Talep: Barajsız Sendika, Yasaksız Grev ve Güvenceli İş
Tüm bu zorlukları aşmak ve işçilerin haklarını güvence altına almak için taleplerinin net olduğunu belirten Doğan, "Barajsız sendika, yasaksız grev ve güvenceli iş talep ediyoruz. İşçilerin sendikal hakları, toplu iş sözleşmesi yapma hakkı ve grev hakları güvence altına alınmalıdır. Bu talepler sadece turizm işçileri için değil, tüm işçi sınıfı için hayati önem taşımaktadır. Bizler, işçilerin haklarını savunmaya, onların daha iyi çalışma koşullarına kavuşmalarını sağlamaya devam edeceğiz." dedi.
Sonuç Olarak: Adaletin Geç Gelmesi, Adalet Olmaz
Mahir Doğan, sözlerine son verirken, "Geç gelen adalet, adalet değildir. İşçilerin hakları zamanında teslim edilmelidir. Bizler, bu haksızlıkları aşmak ve işçilerin haklarını korumak için her zaman mücadele edeceğiz," diyerek, sektördeki adaletsizliklere karşı duruşlarının net olduğunu belirtti.
Yorumlar
Kalan Karakter: