İlk, evde hane halkı içerisinde başlar.
Makul bir şekilde seslenmek yerine, adeta bağırılır, tüm sokak duymacasına.
Çocuklara sakin bir şekilde kızmak yerine, ses o kadar yükseltilir ki, duyan kıyamet kopuyor sanır.
Ne kadar çok bağırılırsa, sorun o kadar kolay çözülecek, çocuk üzerinde etkili olunacak gibi.
Hele bir de kavga etmeye görsünler.
Vay ki vay.
…..
Şehrin hangi cadde ve sokağı olursa olsun.
Farketmez.
Günün bir saatinden, akşama kadar futbol sahasındaymış gibi top koşturan onlarca çocuk, bağırtıları ile çın, çın çınlatır, bir öteki sokakta seslerinin duyulmacasına.
‘Çocuğun sokakta ne işi var..Ana yol top sahası mı..Ya bir araç çarparsa?’ kaygısına düşer, yoldan gelip, geçenler.
….
Derdi bile değil evdeki anaların.
‘O an için evde olmasınlar da ne yaparlarsa yapsınlar’ dalar.
Evde zırıltı, dırıltılarını onlar dinleyinceye kadar, sokak inlesin, sokaktakiler dinlesin.
Gürültü kanıksanmıştır adeta.
Bütün mesele çocuksuz ortamın yaratılması.
…
Az mı tanık oluyoruz, çocuğunu araba içinde bırakıp, alış verişe çıkanları.
Çocukları evde bırakıp, üstlerinden kapıyı da kilitleyerek ev gezmesine gidenler.
İstisnaları tenzih ederiz.
Hangi mahalle arasında geçerseniz geçin, önünden geçtiğiniz evin hangi televizyon kanalında, hangi diziyi izlediğini şıppadak bilirsiniz.
Çünkü sokakla beraber dinleyip, izlerler televizyonu son ses açarak.
…..
İş ev ile sokaklara kalsa neyse de, en irisinden, en küçüğüne, hangi alış veriş merkezine giderseniz gidin, sizi ilk karşılayan yüksek volümlü müzik sesidir.
Özellikle de TV, kaset çalar ve benzeri müzik araçlarının satıldığı bölümlerde kulak zarınızı tahriş edecek ölçüdedir çıkan ses.
Bağırarak konuşmak zorunda kalırsınız meramınızı anlatmak için.
Sanki sesi ne kadar çok açarlarsa, o kadar çok satış yapacaklarmış gibi.
Ya da, ne kadar bağırtırlarsa, o kadar çok kaliteliymiş gibi.
La havle çektiren cinsinden.
…
Araçları ne siz sorun ne biz anlatalım.
Korna, ya da klakson.
Adı her neyse.
Öttürmek için mazeret aranır adeta.
Kısa çalışlar, ‘kafamın tasını attırma’dır.
Kısa ile uzun arası çalışlar, ‘Araçtan indirme beni’
Uzun çalışlar ise ‘Şimdi araçtan inip, seninnn….’dir.
…
Bir de işin öttürmesi var.
Ani hız verdikten sonra, keskin viraj alıp, aracı iki teker üzerinde havalandırmak.
Yedi ceddine tövbe ettiren cinsinden, belli saatlerde sokağa çıkmamak için.
İnsanda ne asap, ne sinir sistemi bırakır.
Anlayacağınız, enva i çeşidi var gürültünün, siz okurların da malumu olduğu üzere.
…
Türk insanının medarı iftiharı, olmazsa olmazı kahvehaneler ayrı gürültü alemi.
Kesif bir sigara dumanı içerisinde, oğul gibi gürültü on metre dışında başlardı kahvehanenin.
Şimdi sigara içilmiyor, ama davulun gönüne tokmağın değdiğinde çıkardığı sesi aratmayan, masanın üzerine usulca bırakmak yerine kağıdı, iman gücüyle, artık Allah ne verdiyse, gümleterek atmak yok mu?
Pes artık dedirtir.
….
Gel gelelim.
Gürültüyü yapıp, gürültü çıkaranların yaptıkları yanlarına kar kalır genelde.
Kimilerce, sarhoş, ayyaş, berduş takımdır, muhatap alınmaya gelmez.
Kimilerce de, alt kültürün ‘jargonu’dur.
O nedenle zorunlu hoşgörü ile karşılanır.
….
Hemen herkes yakınır ama şikayet edilmez bilirdik.
Yanılmışız.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın çağrı merkezi ‘Alo 181’e gelen şikayetler ağırlıklı olarak ‘gürültü’ nedeniyle oluyormuş.
Yapılan açıklamada güzel Antalya’mız ise yedinci sırada.
07 plakamız ya..Tam da denk düşmüş.
Üzülelim mi, sevinelim mi?
Yoksa, gülelim mi ağlanacak halimize.
Anlattığımız binde biri gürültü kirliliğinin.
Bir de evlere şenlik görüntü kirliliğimiz var, bir başka yazı konusu.
Yorumlar
Kalan Karakter: