Atasözü insanın aşırı mütevazi olması, başarılarını dahi üzerine alınmamaya ve övünmemeye çalışması halinde bazı kimselerin bu durumu gerçek zannederek karşısındaki kişinin hakikaten özelliksiz bir varlık olduğuna kanaat getirebildikleri konusunda uyarır bizleri. Elbette; kibirlen, şişin, övünerek dolaş yeryüzünde demez. Her konuda olduğu gibi hassas bir teraziden haber verir bizlere. Denge…
TEVAZUNUN ÖZÜ
İnsan yaradılışı gereği iyi ve kötü birçok huy ve özelliği birlikte taşır içinde. Kibir ve tevazu iki uç haldir insanı iki ayrı iklime sürükleyen. Tevazu, alçakgönüllülük, her Müslümanı, kendinden üstün görmek ve gururdan, kibirden uzak durarak, Allah ve Resulü’ne teslim olmak, haddini bilmektir.Ancak tevazunun sınırı da iyi ayarlanmalıdır. Kişinin şahsiyetini ortadan kaldıran hafifmeşreplik tevazu değildir. Bir yandan kibir, kendini beğenmişlik ve snoplukla taban tabana zıt anlamlara gelirken, diğer yandan da aşırı alçakgönüllülük ve her yapılanı tolere edecek ölçüde hoşgörülülük olarak algılanmamalıdır. Aslında, tevazunun özünde kendini bilmek ve ona göre davranmak yatar. Mütevazı kişi eğrisiyle doğrusuyla açık konuşur ve hatalarını kabul edecek kadar kendine güvenir. Ancak bunu yaparken kalp kırmaz, ölçüyü aşmaz. Kibir ise; insanın kendini beğenmesi, haktan yüz çevirmesi, nimetin asıl sahibini unutması, kendisine verilen akıl, zeka, kuvvet, ilim, sıhhat, mal gibi nimetlerle şımarmasıdır.Kendini tanrılaştırmaya kadar giden tehlikeli uçları vardır.
KİBİR KENARA BIRAKILMALI
Egonun zararları malum, son yıllarda üzerine fazlasıyla tartışılan, düşünülen ve çalışılan bir konu. İşte, ilişkilerde ve türlü platformlarda çokça duyduğumuz; ‘Şimdi egolarımızı bir kenara koyalım’ sözünün kendi içinde bir mantık hatasına düştüğünün farkında mıyız acaba? Ego zaten varlığı ile içimizde bulunması gereken bir savunma mekanizmasıdır. Asıl kenara bırakmamız gereken ‘kibrimiz’ olmalıdır. Aşırı ego şişkinliği insana türlü zararlar verebilir. Etrafındaki özü sözü bir insanları kaybetmesine, yerine etrafını egosunu tatmin edecek sahte insanlarla doldurmasına sebep olabilir. Ancak insanın kibri bünyesinden attıktan sonra yerine ne koyması gerektiği kısmı biraz ihtilaflı kalmış. Tasavvuf yolunda cehalet içinde atılan her adım, insanın hem kalbini yorar hem işini zorlaştırır. Kibrin, müdanasızlığın çok ciddi problemler haline geldiği çağımızda her iki uçta kalmakta ısrar etmenin de insana hiçbir fayda sağlamadığı apaçıktır. O halde kişi evvela ilmini arttırmalı, sonrasında ilmi ile amel etmesini bilmelidir.
‘TEVAZU GİZLİ KİBİRDİR’
Tevazunun da farkında olmadığımız zararları dokunabilir. ‘Tevazu gizli kibirdir.’ Der kimileri. Burada kastedilen elbette yine ölçüyü aşma halidir. Ölçüyü aşan insanların yanında bulunmak, tevazu halini korumasını bilene zahmet, bilmeyene kibre doğru yaklaştırarak büyük eziyet verir. Talip, şayet henüz kendi içinde hiçlik makamının sırları ile sükuta eremedi ise böyle bir ortamda kalarak kendine yapacağı tek şey eziyet olacaktır.
Hiçlik noktasına adım atan erenlerin mütevazı hallerine baktığımızda, derin ve sakin hallerinin altında içten içe büyük bir güç ve irade görürüz. Bu egodan değil; ilim ile o makama gelmenin sağlam duruşundan, bulundukları makamın sahibinden alınan bir güçtür.
TEVAZUNUN TERAZİSİ
Güzel insan olma isteğinde olan kişi elbette tevazu yolunu seçmelidir. Ancak bir şairin bu konuya öyle bir yaklaşımı var ki, düşüncesi düşündürecek kıvamda. ‘İnsanları kırmamak üzmemek için kendini çiğnersin de, hiç mi aklına gelmez sendeki de emanettir. Tevazu göstereyim derken emaneti bu kadar çiğnetmek niye?’ O halde; gece ile gündüzün sahibi, kerem ve şevkati ile muamele eden güzellerin güzeli Allah’ a giden yola çıkmışsa, tevazunun bile bir terazisi olmalı talibin yüreğinde…
"Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.” (Nisa Suresi, 4/36)
"Yeryüzünde böbürlenerek yürüme, çünkü sen yeri asla yaramazsın, boyca da dağlara asla erişemezsin.” (İsra Suresi, 17/37)
Yorumlar
Kalan Karakter: