Önce bir taneydi koskoca kasaba, ya da mahallede..
Uzak, yakın, tanıdık, eş, dost, akraba..
İple çekilirdi akşamın olması..
Sonraaa…
Hurraaaa..
Üçer, beşer gelmeye başlarlardı..
Salonda kanepe, koltuk, divan..
Leb a leb dolduktan sonra, oturacak bir şey bulamayanlar bağdaş kurardı yere..
Ev sahibi, sahibesi mutlu..
Biraz gurur, müstehzi bir tebessüm yanaklarının ayrılmaz parçası gibi olurdu..
…….
Eğer kahvehane ise, içi dışı silme insan dolardı. Keyfli bakışlarla her geleni selamlarla karşılardı kahveci..
Haaa..
Unutmadan..
Düğmesine basıp da başlatıldığı an, şıppadak tüm ışıklar da söndürülürdü..
Öyle ya..
Işıksız, karanlık ortamda akıp giden silüetler daha net gözükmeli değimli ya..
Haksız sayılmazlar..
8, ya da 16 milimetrelik sinema filmlerini hep ışıksız ortamda izlenmişti..
Bu da küçülüp, kutuya girmiş, film oynatıcısının farklı bir versiyonu neticeten..
….
Uzatıp, sündürmenin alemi yok..
Sözünü ettiğimiz, yaşamımızın vazgeçilmezinden televizyon..
Buna TV’ de dersek ez cümle herkes şıppadak bilir..
Şimdi anlattıklarımız asırlar ötesi kadar uzaklarda kaldı..
Gayrı her hanede bir değil, hane halkı sayısı kadar var..
Hoş eski ilgiyi görmese de..
Bir fırtınaydı geldi, geçti..
Yerine aypet ve telefonlar geçene dek..
Ama unutulmasın ki, hala ‘varım ve yıkılmadım, ayaktayım’ der gibi..
….
Tek kanal, sonraları iki..
Çok sonraları da çok kanallı oldu TV’ler..
İnce elenip, sık dokunduğu için program içerikleri bu kadar boş değildi..
TV’ler de boy göstermek de her yiğidin karı değildi..
Günümüz, birçok ‘star’, ‘kral’, ‘imparator’luğu kendilerine yakıştıranlar, neler yapmazdı o kanallara çıkabilmek için, bilen bilir.
Gün geldi, sayılamayacak kadar artı kanal sayısı..
Program içeriği, kalitesi kimin umurunda..
Ne kadar çok izleniyorsa, o kadar çok kaliteli algısı yaratıldı..
Ama tüm bu olumsuzluklara rağmen, açılışından, bitiş saatine kadar izlendi TV’ler..
Hoş şimdi neredeyse 7-24 açık gibi çoğu kanal..
…..
Ve diziler..
İril ufaklı..
Kalitesi, sanat değeri göz ardı edilen..
Ve eğlence programları…
Bellerine ceketlerini bağlayıp göbek atan, yerlerde yuvarlanan..
Bağırıp, çağırıp, ağlayanlar, hönkürenler..
Allahı var..
Bu programlar da izlendi dolu dolu..
….
Bitmedi..
O günlerde olduğu gibi, günümüzde de çöp çatan evlilik programları rövanşta..
18’inden 80’ine arz ı endam ediyor, boyları boylarına, huyları huylarına uygun olanı yüz binlerin karşısında bulmak için.
Siz, istediğiniz kadar ‘’Cahil cesareti’’ deyin..
Dem onların demi, devir onların devri..
….
Haaa..
Ayrı bir parantez açın ve ‘dizi’ deyip geçmeyin..
Değimli ki, o diziler evlerdeki televizyon adedini artıran..
TV yayıncıları da hin mi hin..
Birbirleri ile tokuşturoyorlar dizileri…
Handiyse aynı saatlere denk getirip..
Hal böyle olunca da iş karışıyor..
…..
Çünkü, ana, baba ve kardeşler farklı kanallarda farklı dizilerin müptelası..
‘Şu kanalı..Yok bu kanalı açalım’ tartışmasının yaşanmaması için, çaresiz alınıyor her fert, için ayrı bir TV…
Adamlar ferasetli..
Ne kadar çok TV, o kadar çok dizi, o kadar fazla izleyici..
TV satıcıları da, kanallara dizi hazırlayan da, yayınlanan kanal da karlı..
İzleyici biz garibanlara da diziden geriye göz yaşı, öfke, ya da o yaşama duyulan özlem kalıyor..
Nasıl ama..?
……
Hane halklarının genel çoğunluğu dizici..
Uyuşturuyor, mayıştırıyor, alıştırıyor…
Dünya ve ülkemizde olup bitenlerin gerilimden sonra, ilaç gibi geliyor diziler..
Alim Allah, uçan da kaçan da ezberimizde dizi oyuncuları ile ilgili..
Kitap, dergi, gazete, şiir…
Tee-teee-te..
Aman, bizden ırak olsun..
Onca şeyin içinde kim aklını verecek de, okuyacak da..
Geçin onu, işiniz mi yok..
Yorumlar
Kalan Karakter: