konuşmasını duyunca anlardıkki hırsızlıkları tescilli malum şahıslar yine birinin canını yakarken ele geçirilmişlerdir. O zamanlar CMUK da yoktu. Hani” Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar” türküsüne konu olan yasa. Hırsız karakolda “Ben bu işi yapmadım, polis amcalar beni dövünce korktum çaldığımı söyledim” ikrarında bulunursa mahkeme anında serbest bırakıyor şimdi. Hele çaldığı mal da ortada yoksa isterse 100 sabıkası olsun o işten sıyrılır, sen ey müşteki! (Şikayetçi) hakimin o kararı karşısında şaşar kalırsın.
Aynı olay benim başıma geldi. İzmir’in 35,5 şehri Karşıyaka’sında İstasyon civarındaki 5 katlı apartmanın çatı katındaki dairemizin kapısını kırarak girdiği anlaşılan hırsız, bir televizyon, o zamanki kartuşlu video, birkaç parça altın ve biraz da ütülü pantolon! falan aldıktan sonra, elini kolunu sallayamaz halde çıkar gider. Polisler çağrı üzerine gelirler, parmak izi alacaklar diye evimizin içinde siyah parmak izi tozu dökmedik yer bırakmazlar. Bir hafta sonra hırsızlık masasından 2 polis eşliğinde benim yarım kadar (Ben 55 kiloyum) bir genci getirirler. Kapıyı kırdığını, neler aldığını, hırsızlık eylemini gerçekleştirirken bir alt katta mevlit olduğu için kimsenin kendisinden şüphelenmediğini bir güzel anlatır. Günlerden yazdır! Polisler su isteyince bizim yüzsüz hırsız da susadığını söyler, ikramı bizzat kendi ellerimle yaparım. Çaldığı malları kimse sattığını bile söyler o adrese gideriz, spotçu adam malları aldığını doğrular ancak satın aldıktan bir saat kadar sonra çalıntı malları başka birine sattığını söyler.
Mahkeme günü gelir çatar, ben, hırsız ve çalıntı malı alan kişi ve CMUK avukatı hakim karşısındayız. Hakim dinler ve kararını verir. Yaz kızım (Ya da oğlum-şimdi hatırlamıyorum) “Çalındığı iddia edilen mallar bulunamadığından Yargıtay içtihatlarına göre, sanıkların beyanlarının işkence altında alındığına dair beyanları nedeniyle beraatlerine..” Siz o anda şok geçirmez misiniz? Hırsız, spotçu ve CMUK avukatı birbirlerine sarılarak mahkeme kapısından adeta sevinçten uçarcasına çıkarlar. Hakime, biraz da korkuyla (Malum adaletin terazisinden hep korkan bir milletiz) “Ne yapmam gerekir hakim bey?”diye sordum. Allahtan bana “Ne bileyim evine güvenlikçi tut” diyebilirdi. Dediği şu oldu: “Sulh Ceza Mahkemesi’nde dava açabilirsin”. Sordum soruşturdum, çalınan malların tutarı bugünkü parayla 2 bin lira falan, ama avukat ücreti 3 bin lira. Neye üzüldüm biliyor musunuz? Su ikram ettiğim hırsızımın bir teşekkür bile etmemesine.
Şimdi buradan Antalyalıları uyarıyorum. Son günlerde Lara bölgesindeki ev ve işyerlerinde nitelikli dolandırıcılık hareketi gözlemliyorum. Öyle bizim zamanımızdaki gibi kapı kırmıyorlar, kapınızı bir güzel çalıyorlar! Hem de en az 3 kişilik bir ekip. Siz açıyorsunuz kapıyı, dedikleri şu: “Sizin evinizin (Ya da ofisinizin) boya badana işini yapan biziz. Şimdi memlekete dönüyoruz, helallik verebilir misiniz?” Ya da “Memlekette eşim ameliyat olacak dönmemiz gerekiyor, az yardım eder misiniz?” Benim damadın ofisine musallat olmuşlar 20 lira verip savmışlar, bir başka dostumun ofisine de kanımca bunlar aynı ekip, aynı söylemlerle girip 100 lira alıp çıkmışlar. Damat 155’i aramış, sağ olsun hemen gelmişler, ifadeleri alıp gitmişler. Bir başka şikayet daha gelirse o zaman devriye çıkarırız demişler. Ben bu sütunlardan Antalya Emniyet Müdürlüğü’ne rica ediyorum. Antalyalıların başlarına sadece bu nitelikli dolandırıcılık yüzünden daha büyük acılar gelmesin. Sayın savcılarımız da biraz Yargıtay içtihatlarına sadık kalırken, biraz da vicdanlarının sesini dinlesinler. Malum hani bir söz var. “Hırsızın hiç mi suçu yok?”
Yorumlar
Kalan Karakter: