Sadece onlar değil tabi ki; Esad rejiminin devrilmesi için savaşan kana doymaz IŞİD militanları da... Türkiye'yi bir 'üs' olarak kullanan ve hükümetin desteğini arkasına alarak sınır kapısını evinin kapısı gibi kullanan, İstanbul'da cami yakacak denli ileri gidebileceğini gösteren fanatik İslamcı militanların ülkemizin başına öreceği çoraplar, başka bir yazının konusu. Bugünkü konumuz; sınırdan geçip Türkiye'ye girdikten sonra kamplarda kontrol altında tutulmayıp ülkenin dört bir yanına dağılan ve çoğu dilencilik yaparak hem yerel halkı, hem de turistleri bezdiren sığınmacılar.
* * * * *
Zaman zaman 'mülteci' diyorlar onlar için; oysa onlar 'sığınmacı'. 'Mülteci'; "dini, milliyeti, belirli bir toplumsal gruba üyeliği veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm gören veya göreceği endişesi taşıyan, bu nedenle ülkesinden ayrılıp başka bir ülkeden 'sığınma talebi' isteyen ve bu talebi 'kabul' edilen" kişidir. 'Sığınmacı' ise; aynı nedenlerle ülkesini terk eden, başka ülkeye sığınma talebinde bulunan, ancak henüz bu talebi resmi olarak kabul edilmemiş kişidir. Türkiye'deki Suriyelilerin, bırakın resmi taleplerinin kabul edilmesini, henüz sayıları ve nerede oldukları bile bilinmiyor.
İstanbul, Suriyelilerin akınına uğrayan kentlerin başında geliyor. Kentin her köşesindeler... Sefalet içinde yaşıyorlar; çoğunluğu parklarda konaklayıp dilenerek geçiniyor. Kimse istemiyor onları sokaklarda. Hükümet görmezden geliyor, belediyeler çaresiz. Fatih Belediyesi, Eminönü'nden vapura bindiriyor Suriyeli dilencileri, Kadıköy'e göndererek sorunu kendi bölgesinden uzaklaştırıyor. Kadıköy Belediyesi de, aynı yöntemle geri gönderiyor. Suriyeli dilenciler, gün içerisinde, Eminönü ile Kadıköy arasında mekik dokuyor.
* * * * *
Amerikan düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü için çalışan Prof. Kemal Kirişçi, 'Misafirliğin ötesine geçerken, Türkiye'nin Suriyeli mülteciler sınavı' başlıklı bir rapor hazırlamış. Rapor; Türkiye'deki Suriyeli sığınmacıların yakın zamanda ülkelerine dönmelerinin mümkün olmayacağını öngörüyor ve entegrasyonları için acil politikalar üretilmesi gerektiğini söylüyor. Ülkeye giren Suriyelilerin önemli bir bölümü de, Suriye'de iç savaş bitip istikrar sağlansa bile ülkelerine geri dönme niyetleri olmadığını belirtiyorlar. Anlayacağınız, sorun kalıcı!
Söz konusu rapor; Suriyeli sığınmacıların büyük bölümünün eğitimli orta sınıf olduğunu, hatta yarıdan fazlasının doktor, avukat, öğretmen olduğunu söylese de, görünen köy kılavuz istemiyor. Gelenler, genellikle çok çocuklu, eğitimsiz ve Türk sosyal yaşamına aykırı aileler. Kiminin iki, hatta üç eşi var. Çoğunluğu Türkçe bilmiyor.
Yıl sonunda 1.5 milyonu bulması beklenen sığınmacılar, toplumumuza nasıl entegre edilecekler? Nerede barındırılacaklar? Sağlık hizmeti nasıl sağlanacak? Ülkede okul sıkıntısı varken ve çocuklar kalabalık sınıflarda öğrenim görmeye çalışırken, yarım milyondan fazla çocuğa nasıl eğitim verilecek? Suriye'de kız-erkek ayrı eğitim görmeye alışmış bu çocukların aileleri, aynı sınıflarda eğitim görmeye ikna edilebilecek mi? İç savaşın travmasından çıkmış, mezhepçiliğin doğal kabul edildiği bir ükeden gelen çocuklar ve aileleri; çok çeşitlilik içeren Türk toplumunda sorun çıkaracaklar mı?
Ya evlilik ve gayrı meşru çocuklar sorunu? Çocuk yaşta evliliğin ve çokeşliliğin olağan olduğu Suriye'den gelenlerin resmi nikahsız ilişkilerden doğan çocukları, toplumsal kabul görecekler mi?
Ve hepsinden önemlisi; Türk halkı, kendi yaşam alanını kısıtlayan, zaten zorlukla ulaşabildiği iş, konut, sağlık ve eğitim hizmetlerini paylaşmak zorunda kalacağı sığınmacılarla bir arada yaşamayı istiyor mu?
* * * * *
Sorun büyük... Çözümü; "ben yaptım oldu" anlayışıyla kapıları açıp sonrasını görmezden gelmeyi tercih eden yöneticiler bulmak zorunda; ne olduğunu bile anlayamadan hayatına bir 'Suriyeli sığınmacı' sorunu sokulanlar değil...
Yorumlar
Kalan Karakter: