Biliyorsunuz Çanakkale, her yıl 25 Nisan günü, Avusturalyalı ve Yeni Zelendalıların akınına uğrar. Kadınlı-erkekli, çocuklu-dedeli, sarışın mavi gözlü bu insanlar; ‘Anzak Koyu’ unvanını kazanmış Gelibolu Yarımadası kıyılarında, ‘Şafak Ayini’ dedikleri ritüeli, bıkıp usanmadan coşkuyla tekrarlarlar.
Russel Crowe, rol verdiği Türk oyuncularla birlikte davet edildiği özel televizyon programında ‘Şafak Ayini’ geleneğinin sırrını şöyle açıklamıştı: “Çanakkale Savaşı, biz Avusturalyalılara ulus olmayı öğretti…” Russel Crowe’un Çanakkale Savaşı karşısındaki bu dürüst farkındalığı, ne yazıkki filmin Türk oyuncularında yoktu. Onlar komedyen kimliklerinin altında kalmışlardı. Sürekli gülerek ve gülünecek ayrıntılar bularak, o televizyon programında vakit doldurdular.
Yurt ve ulus kavramlarının Türk oyuncular aracılığıyla seyirciye aktarıldığı filmde; Çanakkale Savaşı’yla başlayan mücadele, Anadolu Halkı’nın İstiklal Savaşı’na bağlanıyor. Ve bizim bugüne kadar yapamadığımızı yapıyor. Birkaç dürüst belgesel dışında, bu duyarlılıkta bir sinema filmi çekemedik ne yazıkki. (Çanakkale Savaşında maalesef Gazi Mustafa Kemal’in adını anmayan bir kesim var. Hatta bazı turizm rehberlerinin “burası Atatürk’ün kaçtığı cephe” diye bir yeri gösterdikleri bile söyleniyor.)
Bu güzel filmin “The Water Diviner” olan orijinal adı; kabaca bir çeviriyle “Su Kâhini” diye Türkçe söylenebilir. Filmin hikayesine göre yorumlayarak çevrilmek istenirse “Suyu Hisseden Adam” da denebilir belki. Zira filmin light motifinde, ilk karelerinden son görüntülerine kadar bir ‘hissetme’ ayrıntısı var. (Herhalde dağıtımcıların önerisiyle, bütün yabancı filmlere; ilgi çeksin diye alakası olmayan Türkçe isimler koyarlar. Ancak ‘Son Umut’ adı, Gelibolu cephelerinde kaybolan üç oğlunu arayan bir babanın duygularını anlattığı için bu defa aykırı düşmüyor)
Başrolü üstlenen Russel Crowe ile birlikte, Yılmaz Erdoğan ve Cem Yılmaz da filme önemli katkıları olan rollerdeler. Kocası savaşa gidip dönmeyen bir Osmanlı genç kadını rolündeki Olga Kurylenko da bu erkek filminde ezilmiyor. Göz alabildiğine geniş Avusturalya kırsalı ve Çanakkale Savaşı’ndaki sahneleriyle birlikte; çok başarılı Osmanlı İstanbul’u görüntüleri de var. Yabancı sinemacıların hep yaptığı gibi, insan tiplerini biraz çirkin gösterse de; 1919’lar İstanbul’unu çok inandırıcı yansıtıyor.
‘Son Umut’ ailece seyredebileceğiniz bir film. Ancak ses efektleriyle etkisi arttırılmış savaş görüntülerini ve özellikle Avusturalyalı üç kardeşin vuruldukları sahneleri, çocuklarınızın görmemesi için çare düşünseniz iyi olur…
Genel
13 Ocak 2015 - 23:04
Son Umut
Oscar, BAFTA, Altın Küre Ödülleri’nin sahibi ünlü sinema oyuncusu ve yeni sinema yönetmeni Russel Crowe’un yönettiği ‘Son Umut’ filmini seyrettim. Yarısı dolu bir salondan yüreğim kabararak ayrıldığımı belirtmek isterim.
Genel
13 Ocak 2015 - 23:04