Ortadoğu'yu kasıp kavuran ve 'Arap Baharı' olarak nitelendirilen isyan olaylarının, Mart 2011 tarihinde Türkiye'nin yanı başındaki sınır komşusu Suriye'ye yayılmasıyla bambaşka bir boyut kazandı. Bir anda kendilerini Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) ile Suriye yönetimi arasındaki savaşın ortasında bulan Suriyeliler, canlarını koruyabilmek için ülkelerini terk ediyor. Ancak tüm acıları tek başına göğüslemek zorunda kalan bir kadın var ki, kocasını kaybedene kadar ülkesini terk etmeyi aklından bile geçirmeyenlerden o… En zor zamanlarda dahi ülkesinden, doğup büyüdüğü topraklardan ayrılmak istemeyen Neciva R., başkent Şam kırsalında patlayan bir bombaya kocasını kurban verince, daha fazla dayanamayacağını anlayarak bin bir zorlukla yollara düştü. İki kızını da yanına alarak Hatay'daki sığınma kampına kadar varlayı başaran, burada bir süre kaldıktan sonra Antalya'ya gelen Neciva R.'nin acı dolu hikayesi, işte tam da burada başlıyor...
SİLAH SESLERİ SAVAŞI ÇAĞIRIYOR
Suriye'de savaştan önceki yaşantısını anlatırken buruk bir gülümseme beliriyor yüzünde Neciva R.'nin.Aslına bakarsanız yüzünde sadece hala ne olduğunu idrak edemeyen bakışlar sabitlenmiş. Sadece evlatları yanında diye bir yeri mutlu. Anlatıyor, soluk bile vermeden. Adeta bir film sahnesinde en etkili dramı canlandırırcasına; "Her şey çok güzeldi. Eşim ve kızlarımla birlikte huzur dolu bir hayatımız vardı. Ufak tefek sıkıntıları da dert etmiyorduk. Tek amacımız, hep birlikte mutlu bir yaşam sürmekti" diyor yürek burkan bir ses tonuyla. Eşinin inşaat işçisi olduğunu, kendisinin de evine yerleştirdiği dikiş makinesiyle kıyafetler diktiğini anlatıyor. "Az kazanıyorduk ama bu bize yetiyordu. Kimseye el açmıyorduk" sözleri alçakgönüllülüğünü kanıtlıyor. 2011'de ülkesine yayılan savaşın ilk işaretini, bir sabah patlayan silah seslerinden aldığını söylüyor. O zamandan beri her günü, her gecesi işkenceye dönmüş. Biri 4, diğeri 6 yaşında olan kızlarına zarar gelmesin diye durmadan dua ediyormuş yıllar sonra kocasının başına gelecekleri bilmeden...
'KIZLARIM İÇİN...'
Mart 2011'de yavaştan ülkesinde başlayan Nisan 2011 itibariyle iyiden iyiye yayılmaya başlamış. Savaşın ilk işaretini veren silah seslerine ardı ardına patlayan bombalar, insanların üzerine deyim yerindeyse yağmur gibi yağan havan mermileri eklenmiş. "Üzerimize yağan kurşunlardan çok kızlarımın gözyaşlarını silememek acıtıyordu canımı" diyor Neciva R. Savaş her tarafa yayılınca kocası Karim'in Suriye ordusuna katılmaya karar verdiğini anlatıyor. Durup biraz düşündükten sonra şu cümleler dökülüyor ağzından; "O an bu kararın bizim sonumuz olduğunu anladım. Kocamı kendi ellerimle ölüme gönderdiğimi biliyordum. Ama içimdeki umudu kaybetmek istemiyordum. Kızlarım için..."
'SADECE KOCAMI DEĞİL...'
2012 yılının Mayıs ayında katılmış Neciva R.'nin kocası Suriye ordusuna. "O gittikten sonra savaşı daha çok hissetmeye başladım. Yemek ve su sıkıntımız olduğu için idare etmeye çalışıyorduk. Arada bir askerler eve erzak kolisi getiriyordu. Hemen bitmesin diye azar azar kullanıyordum" diyor. Kocasını savaşa katıldıktan sonra yalnızca iki defa görebilmiş. "Hayatımın en mutlu ama bir yandan da en hüzünlü anlarıydı" diyerek anlatıyor kocasını gördüğünde hissettiklerini. "Belki tekrar gelir" diye saatlerce camda oturduğunu söylüyor. Ta ki kocasıyla birlikte aynı yerde savaşan bir askerin kapıya geldiği o ana kadar... Gözlerini kapatıp o anı hayal ediyor ve kelimeler birer birer dökülmeye başlıyor ağzından: "Kapıya gelen askeri daha önceden tanıyordum. Kocamın arkadaşıydı. Gözlerime baktığı anda söyleyeceklerini anladım. Kocamı şehit vermiştim. O an neler düşündüğümü hatırlamıyorum. Ama şunu biliyorum ki sadece kocamı değil hayatımızı, mutluluğumuzu çaldılar..."
ÖLÜM KOKAN SOKAKLAR
Hayatını karanlıklar içinde kalmış daracık bir zindana benzetiyor Neciva R. Işığı sönmüş, her tarafında ölüm olan bir zindan... Kocasının ölümünden sonra kızları için yapabileceklerini düşünmeye koyulmuş. Beynini kemiren ölüm korkusundan kaçmak için her yolu denemeyi göze almış. Sonunda savaştan kaçıp Hatay'daki çadır kente sığınmak için yola çıkan bir grubun arkasına takılmış. Bin bir zorlukla geldikleri çadır kentte, kızlarıyla birlikte küçük bir çadıra yerleşmişler. Ancak zaman içerisinde burada da huzursuzluklar yaşanmaya başlayınca, başka bir çıkar yol arayışına koyulmuş. Çadır kentte yaşadıklarını şu sözlerle anlatıyor Neciva R.; "Önceleri her şey güzeldi. Ya da yaşadığım onca şeyden sonra bana öyle geliyordu. Zamanla huzursuzluk yaşamaya başladık. Özellikle yemek konusunda ciddi kavgalar oluyordu. Herkes zor durumdaydı ve kimse geleceğinin ne yönde ilerleyeceğini kestiremiyordu."
ANTALYA'YA GELME KARARI
Çadır kentte yaşayanların bir kısmı orada yaşanan huzursuzluklar nedeniyle kamptan ayrılarak farklı şehirlere dağılmış. İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük illere gitmiş birçoğu. Neciva R. de Türkiye'de tek bildiği yer olan Antalya'ya gelmeyi koymuş kafasına. Soru işaretlerinin arasına sıkıştırdığı küçük umutlarını şöyle anlatıyor: "Türkiye'ye daha önce iki defa gelmiştim. Bunlardan birinde Antalya'yı ziyaret etmiştim. Hatay'daki kampta işler kötüleşmeye başlayınca bir yolunu bulup buraya geldim. Ama ne gelişimiz ne de sonrası hiç kolay olmadı. Hala da kolay değil. Ama bir yerinden hayata tutunmak zorundayım..."
İNSANLAR ARAPÇA O TÜRKÇE BİLMİYOR
Yolunu ve dilini bilmediği koca bir şehirde, iki kızıyla birlikte hayatta kalma mücadelesi veriyor Neciva R. Geldiği ilk günler çok sıkıntı çekmiş, otogarın banklarında yarı uyur yarı uyanık bir vaziyette kızlarını korumaya çalışmış. Daha sonra kendi mesleği olan terziliği yapabileceği bir fırsat çıkmış karşısına ve hiç tereddüt etmeden kabul etmiş. Küçük bir atölyede kendisine verilen dikiş işlerini yapmaya başlamış. Atölyenin arka tarafındaki küçük odayı da kızlarıyla birlikte kalması için vermiş dükkan sahibi. Minnetle anlatıyor; "Karşıma böyle bir insan çıkmasaydı ne yapardım bilmiyorum. Şimdi küçük de olsa kalabileceğimiz bir yer var ve para kazanabiliyorum..."
ÜLKEMİ ÖKSÜZ BIRAKTIM
Neciva R. bir yandan kendine ve kızlarına yeni bir hayat kurmaya çalışırken, bir yandan ülkesine duyduğu özlemi gidermeye çalışıyor. Kızlarının biri artık 7, diğeri de 9 yaşında. Türkçe bilmedikleri ve Türk vatandaşı olmadıkları için okula gidemiyorlar. Annelerinin işte arda kalan zamanında kendilerine öğrettiği kadar okuma ve yazmayı çözmeye çalışıyorlar. Neciva R.'nin en büyük isteği ülkesindeki savaşın bir an önce sona ermesi. Çünkü kendi deyimiyle öksüz bıraktığı ülkesine döneceği günü dört gözle bekliyor. İnsanlardan yana olan korkusunu dile getirmeden de edemiyor; "Bir gün biri gelip burada kurmaya çalıştığım hayatımı da elimden alacaklar diye çok korkuyorum. O yüzden dışarı bile çıkmıyorum. İnsanlarla iletişim kurmaya çekiniyorum..."
Yorumlar
Kalan Karakter: