Başarılı bir yöneticiden sonra göreve gelmek zordur. Çizgisini aynı seviyede tutmak zorken siz bunu hiç hissettirmediniz. Rahmetli Abdullah Sevimçok’dan sonra başarı grafiğini bırakın aynı çizgide tutmayı gündeme AESOB’u getirebildiniz. Bu başarınızın sırrı nedir? Örnek aldığınız bir kimse var mı?
Rahmetli başkanımız Abdullah Sevimçok’un yönetiminde ben de başkan vekiliydim. AESOB yönetiminde uzun süre görev yaptım. Hatta rahmetli bu görevlere gelmeden de ben o görevlerdeydim. 1996 yılında Esnaf Odaları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı olarak göreve başladım. Daha sonra Denetim ve Yönetim Kurullarının üyeliği, sonra da rahmetli ile beraber 2 dönem başkan vekilliği yaptım. Orada da görev sürem rahmetliden çok daha fazlaydı. Onun vekili konumdayken de birçok gerek siyasi, gerekse o dönemlerde meclis üyesiydim. Belediyedeki ilişkileri biz götürüyorduk. İrtibatı biz sağlıyorduk. Meclislerdeki görüşmeler, partilerdeki görüşmeler veya siyasi partilerin başkanları ile görüşmeler bizim üzerimizden yürüyordu. Tabi rahmetli Sevimçok başkan vefat edince yönetim kurulu beni başkan olarak seçti. Rahmetliden sonra siz burayı nasıl götürebilir misiniz, yoksa şu anki durumun altına mı düşülür gibi bir endişeler vardı. ‘Çok ciddi de çalışmalar yaptın’ diye de bize her kesimden söylediler. Evet, doğru söylüyorsunuz. Bana ‘kimi örnek aldınız?’ diye sorarsanız, ben AK Parti’de siyaset yaptım. 10 yıl hem Kepez hem Büyükşehir Meclis Üyeliğinde bulundum. En son görevimde 2015 yılında yapılan il seçiminde de AK Parti il yönetiminde Rıza Sümer’in listesinde göreve başladım. Hem belediyecilikte hem de particilikte iki tane seçim geçirdim bu arada. Hem 7 Haziran hem de 1 Kasım seçimlerinde görevdeydim. Bu görevde de motoru soğutmadan göreve başladım. Aynı hızla kaldığımız yerden devam ettik. Tabi çalıştığımız AK Parti’deki insanlar gecelerini gündüzlerine katılıyorlar. Hiç durmuyorlar. Sabahın seher vaktinde çıkıp, gecenin geç vaktine kadar hem vatandaşla hem esnafla hem belediyeyle hizmetleriyle hem de vatandaşın mutlu ve acı günlerinde yanında olmak gibi çalışmaları vardı. Bende aynı şekilde gerek Esnaf Odalar Birliği’nin kendi işleri, onun dışında gerekse teşkilatımızdaki arkadaşlarımıza birçok ziyaretler yaparak, hızımıza hız kattık. Gelir gelmez 19 ilçeden, 5 ilçe haricinden diğer ilçelerde ziyaret gerçekleştirdim. O ilçelerdeki esnaflarımızı, zanaatkârlarımızı dinledim. Sorun ve sıkıntılarını o ilçenin belediye başkanlarına ve kaymakamlarına götürerek anında oradaki sorunlar yerinde çözme fırsatı yakaladık. İllerden çözülecek olanları da ilde gelen giden bakanlarımıza dosya sunarak, bizzat VIP salonlarında karşılayarak derdimizi sıkıntımızı anlattık. Tabi çok eleştirildik. ‘Esnaf Odaları Başkanı havaalanında bakan karşılıyor. Galiba orada işe başlamış’ gibi beri bir pozisyonda gösterdiler. Aslında benim oradaki amacım bakanı karşılarken de esnaf ve zanaatkarımızın sorunlarını orada ilgili bakana aktarmaktı. Orada Sayın Valimiz, çokta değer verdiğimiz büyüğümüz Münir Karaloğlu, Büyükşehir Belediye Başkanımız, Jandarma Komutanımız, İl Emniyet Müdürümüz veya o bakanın Antalya’daki bölge müdürlerinin olduğu bir ortamda meseleler anında orada çözüme kavuşuyor. İdolümde tabi ki Recep Tayyip Erdoğan hep olmuştur.
ODA DA SİYASET YAPMIYORUZ
Bu yaklaşımınızı ve siyasi kimliğinizi saklamıyorsunuz. Bu durum farklı görüşteki esnafı etkiliyor mu? Yoksa herkesi kucaklayan bir tavrınız doğru anlaşılıyor mu?
Valla burada hiç yanlış anlaşılan bir şey yok. Benim başkan vekilim Süleyman Şahin CHP’den Muratpaşa’da Belediye meclis üyeliği yapmış bir kardeşim. Aynı zamanda Denetim Kurulu Başkanım Musa Kazım Burcu yine CHP’de meclis üyeliği yapmış bir kardeşimiz. Yine benim denetimimde, yönetimimde, disiplinimde idari kadromda CHP’de bizati görev yapmış veya oy vermiş kardeşlerimiz, başkanlarımız var. Onlar sonuna kadar benimle olduğunu gelen heyetlere, CHP heyetlerine söylüyorlar. Çünkü biz Esnaf ve Sanatkârlar Odalar Birliği’nde siyaset yapmıyoruz.
Siyasi kimliğiniz AESOB dışında yani?
Siyaset benim mesai dışındaki arkadaşlığım. Ama söylem ve eylemlerimden dolayı arkadaşlar bu konuda AK Parti’de siyaset yaptığımı söylüyorlar. Ben kabul etmiyorum bu eleştirileri. Yanlışta buluyorum. Birçok konunun çözümü de AK Parti’den oluyor. Şu an başbakan, bakanlar, büyükşehir belediye başkanı. 19 ilçenin 12’sini AK Parti kazandı. 14 milletvekilinin 7’si AK Parti’de. Tabi ki esnafın sıkıntısı olunca AK Parti ile çözüyoruz. Muratpaşa Belediye Başkanım Sayın Ümit Uysal’la da beraberiz. Onla da en son geçen hafta içinde Semt Pazarcılar Odamızın kahvaltısında birlikteydik. O haberlerde de çıktı. Bunu Muhittin Böcek içinde Turgay Genç içinde diyebilirim. Şu anda belediye başkanlarımızın esnafa, odalara ve odalar birliğine bakışı gerçekten çok sıcak ve samimi. Ben de onlara samimiyim. Esnafın işi nerede çözülüyorsa biz oradayız.
TAKLİT MAL SATANLARLA İLGİLİ KANUN ÇIKTI
Özellikle Kaleiçi’nde esnaf imitasyon ürün satıyor. Bu konuda ne yapıyorsunuz? İkincisi ise hanutçu konusu. Üçüncüsü Cumhuriyet Meydanı’ndaki esnaflar. Bir tarafta dükkan kirası ve vergisini veren esnaf var. Ama Büyükşehir Belediyesi dükkan kirası ve vergisini vermeyen seyyarlara da İnönü Parkı’na bir yer yaptı. Bu durumun esnafa zararı var mı?
Taklit mal satanlarla ilgili en son Sınai Mülkiyet Kanunu çıktı. Bu kanunda da bunları satanlar 3 yıl ile 5 yıl arasında hapis cezası öngörülüyor. Bir ürün içinde ise 3 bin ile 5 bin arası idari para cezası geldi. Biz bunlarla ilgili Kaş’tan Gazipaşa’ya kadar gittiğimiz her esnafımızdan 20 bine kadar imitasyon mal satanlar var. Antalya merkezde 20 bin kişi bu işle ilgileniyor. AESOB’a üye 75 bin esnafın 20 bini tekstille uğraşıyordur. Bunların arasında ATSO’ya üye olanlarda var. Bu ciddi bir rakamdır. İçerisinde çok önemli marka olmuş ürünler var. Biz bununla ilgili gerekli çalışmaları yapıyoruz. Bu kanun çıkmadan öncede gerekli yerlere müracaatlarımız yaptık. Bakanlarla görüşmemizi yaptık. Hatta Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’na da bunu ilettik ve kanun çıktı. O da bu mallarla ilgili kanunun içinde bir tane madde var ki o maddede imitasyon ürün satan yeri söylerseniz hiçbir ceza yükümlülüğünüz yok. Yani malı aldığınız yeri söylerseniz, ihbar ederseniz bu cezadan kurtulma şansınız var. Onu da bize gelen esnaflarımız böyle bir şeyin olmayacağını söylüyor. Biz de Antalya’yı yönetenlerin Esnaf Sanatkârlar Odamızda Antalya başkanlarını bir araya getirerek sorunları tartışıyoruz. İmitasyon konusunda Kundu bölgesinden de çok şikayetler alıyoruz. Burada hukuki bir vaka var. bu malın firmalarının avukatları mahkemelerden karar aldırtarak o iş yerindeki malları mahkeme kararıyla, kolluk kuvvetlerinin de desteğiyle oraya gidip bir operasyon yapıyorlar. Tabi o operasyonda da her mal için ciddi rakamlar var. Esnafında bunu ödeme şansı çok zor. Bize gelen şikayetlerde bu mahkeme kararıyla kolluk kuvvetlerinin iş yerindeki malları almaya gittiklerinde kalabalık bir polisle gidildiği zaman oradaki esnafta biz bu memlekete ne yaptık? Biz terörist miyiz? diye tepki gösteriyorlar. Biz bunu gerekli yerlere iletiyoruz. Arkadaşlarımız bu konuda biraz rahatsız. Bizim istediğimiz de şu; bu kanun çıktı ama süresinin biraz daha uzatılıp en azıdan bu iş yeri sahiplerinin ellerinde malları eritebilmesine fırsat tanınıp, malların satışı konusunda imkan sağlamak.
O zaman da taklit malın satışına imkan sağlama olmuyor mu?
Arkadaşlardan böyle bir talep geliyor. Kanun çıktı. Ne yapılır, nasıl yapılır onu da tam bilemiyoruz. Hukuka arşı gelme şansımız yok. Ama bu noktada şu anda da ortada bir mağduriyet var. Ama böyle bir sektör oluşmuş. Sadece Antalya’da değil. İzmir’de, Muğla’da turizm bölgelerinin her yerinde imitasyon ürün mallarını görebiliyoruz. Bu konuda ‘esnaf mağdur edilmeden bir çözüm üretilmeli’ diye düşünüyorum.
AESOB eski Başkanımız Orhan Tolunay döneminde hanutla ilgili çok ciddi bir çalışma başlatıldı. Bu çalışmada da Antalya Esnaf Sanatkarlar Odalar Birliği’nden de iki tane eleman, Antalya Valiliği, Büyükşehir Belediyesi, ilçe belediyesinin temsilcilerinin bulunduğu bir hanutçu komisyonu kuruldu. Bu komisyon çalıştı. Tespitler de yaptı. Disiplin Kurulumuzun şu anda yıllık aidatının iki katı kadar ceza kesme yetkisi vardı. Şimdi 5362 sayılı kanunda bu ceza sadece üyelere kesilebiliyor. Üye olmayanlara da kesilemiyor. Rahmetli Sevimçok başkanın zamanında da hanutla ilgili komisyonun içinde yer almadık. Ben göreve geldiğimden beri de böyle bir talep yok. Ama bizim denetim elemanlarımız var. Geçen sene turizmin kötü gitmesi nedeniyle bizde çok denetimi sahaya indirmedik.
TURİST ÇARŞIYA İNECEK
Sobacılar Çarşısı ile ilgili bir çalışmanız var. Bundan bahseder misiniz?
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanımı Sayın Menderes Türel, Büyükşehir Belediyesi’ne ait 6 dükkanı bize bedelsiz tahsis etti. Burada esnaf irtibat bürosu açtık. Diğer bölümlere de Ahi Evran Esnaf ve Kültür Müzesi oluşturduk. Kaybolmaya yüz tutmuş meslekleri orada sergileyeceğiz. Küçüklüğümüzde imal edilen makineleri şu anda müzede sergileyeceğiz. Önümüzdeki günlerde de açılışını gerçekleştireceğiz. Hemen o soba Müzesi olarak kullanılan bölümde meclisten bize 10 yıllığına devredilmesi sağlandı. Bizde onu bir markaya vererek hem oranın canlanması hem de hareketliliği sağlaması için bir şey oluşturacağız. Büyükşehir Belediye Başkanımızla görüşmemizde de hem Sahaflar Çarşısı hem de Antikacılar Çarşısı oluşturuyoruz. Büyükşehir Belediyesi bunu ihale aşamasına getirdi. Devamında da Sanatçılar Sokağı oluşturuldu. Meydan Ahi Evran Meydanı. Şu anda oraya yaldızlı soba boyasıyla boyamışlar. Şimdi aslına uygun hale getiriyoruz. Ahi Evran’ın heykelini oraya getirdikten sonra, bir marka kahve, arkasından müze, sonra bizim Antikacılar Çarşısı ve Sanatçılar Sokağı oluşturuldu. Tabi bu Sanatçılar Sokağı Kalekapısı’ndan geldi. Oralarda gelişi güzel konuşlandırılmış kişilerdi. Şu anda kayıtları yok ama onlar el sanatları üreten gibi algılanıp, turizme hizmet verilsin diye bir çatı altında toplanıp İnönü Parkı’nın içine oluşturuldu. İnsanların, turistlerin girip çıkması açısından biz beraberinde bağlantı kurup, Balbey’le beraber birleştirip Nekropol alanından turistler gelsin istiyoruz. Aynı Prag’daki gibi olsun istedik. Prag’da nasıl şehrin 5 km uzağına otobüs turistleri getirip bırakıyor. İnsanlar yürüyerek hem Prag’ı geziyor hem de gezerken de hediyeliğini, suyunu, kahvesini alıyor. Şimdi de bunu Ali Çetinkaya Caddesi’nde yine Nekropol Çarşı’sında turistleri bırakarak, Sobacılar Çarşı’ndan, Balbey’den hatta Şarampol Caddesi’ni de gezerek oradaki esnafların içerisinde geçerek oradaki hareketliliği sağlamayı planlıyoruz. Sayın Menderes Türel Başkan’ın da ‘bu turist bu çarşıya gelecek, bu dükkana girecek’ sloganı var. Bizde bu sloganı kendisine hatırlatarak bu çalışmaları yapıyoruz. Ben göreve geldiğimden bu yana bu çalışmaları hızlandırdık.
Sobacılar Çarşı’sının olduğu yeri size verdi ama büyük bir bölümü Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait. Oradaki esnaf kiralarını ödeyemediler. Sobacılar Çarşı’sının neredeyse tamamı icralık. Bunun çözümü noktasında Vakıflar Genel Müdürlüğü ile bir çalışmanız var mı?
SOBACILAR ÇARŞISINI BELEDİYE ALACAK
Burayla ilgili bir çalışma başlattığımızda biz Belediyesi Başkanımıza konuyu ilettik. Dedik ki, ‘oradaki esnaflar kiralarını ödeyemiyor. İhaleleri aldılar. Onunla ilgili bizim de burada düzenleme yapmamız gerekiyor. O insanlara para kazandıralım ama o insanlarda kaybolmaya yüz tutmuş mesleklerin kaybolmaması için gerekirse para almayalım. Alınsa bile devlete bir kira geliri, para girişi olması gerekiyorsa bile çok cüzi bir miktarda, bu insanları yaşatmak adına verelim’ dedik. Bununla ilgili kiralar yaklaşık yüzde 30 düştü. Kepezaltı Santral’le ilgili Sayın Türel’in Vakıflarla bir protokolü var. Protokol dahilinde Sobacılar Çarşısını belediye alacak. Şu anda Vakıflara ait olan dükkânların belediyeye devri karşılıklı mutabakatla olacak. Aldıktan sonra da belediye buradaki kiraları kendi encümen kararıyla çok cüzi bir miktarda tutacak. Karşılığında Kepezaltı Santralle ilgili bir alan verecek. Yoksa öbür türlü mümkün değil. Vakfedilen bir yeri kimse alamaz. Kepez’de bugüne kadar yapıldı biliyorsunuz. Vakıf arazileri ile hazine takası gerçekleştirildi. Gerçekleştirildikten sonra da Vakıflar buraları değerlendirdi.
NE DOSYA VERDİYSEK SONUÇLANDI
Rusya ile yaşanan krizden turizmciler çok etkilendi. Ama bir o kadar da esnaf etkilendi. Hatta esnaf daha fazla etkilendi. Bu konuda sizin çalışmalarınız neler? Projeleriniz neler? Bakana sunduğunuz dosya var mı?
Ben 7 Nisan 2016’da AESOB Başkanı oldum. Başkan olduğumun 3-4 ay öncesinde Rus uçağı düşürüldü. Uçak nereye düşmüş? Antalya’ya düştü. İnsanlar kendilerini yenilemişler. Bankalardan kredi almışlar. İş yerlerini yenilemişler turizm iyi olacak diye. Ama bir anda Rus uçağının düşürülmesiyle ciddi bir sorun başladı. Bu arada bir taraftan şansımızdan Expo 2016 Antalya’da hayata geçirildi. 8 milyon turist beklentisi vardı. Kendimi krizin içinde buldum. Geçmişe yönelik kullanmış olduğu kredilerin faizlerinin silinmesini istedik. Gecikme zamlarının kaldırılmasını istedik. Vergi, SSK, BAĞ-KUR gibi borçların yeniden yapılandırılmasını istedik. Bunlarla ilgili yeni finansmanların sağlanması gerektiğini söyledik. Bunların hepsi hayata geçti. Devamında sicil afları gerçekleşti. İşsiz kalanlara işsizlik fonundan destek veriliyordu. Bunun da 9 ay, 1 yıl gibi süre uzatılmasını ve iş desteği verilmesi gerektiğini söyledik. Ayrıca bizim esnafımız dükkanını kapattığında en azıdan 10 ay, 12 ay neyse burada bir fon oluşturulması ve bu fondan hayatını devam ettirmesi ile ilgili bunların hepsini hayata geçirdik. Biz ne dosya verdiysek hepsi sonuçlandı. Bunun sonuçlanma nedeni de bakın altını çizerek söylüyorum Antalya’nın vermiş olduğu dosyalardır. Çünkü en büyük sıkıntıyı Antalya çekti. Bütün Türkiye sıkıntı yaşadı ama en fazla krizinden etkilenen il Antalya oldu. Arkasından 15 Temmuz kalkışması yaşandı. Aslında bizim verdiğimiz vergilerle, bizim tanklarımızla, tüfeklerimizle bizim halkımızın üzerine bomba yağdırıldı. Bu da tam turizm sezonun patlayacağı zaman böyle bir kalkışma yaşandı. Bu kalkışmanın travması hala sürüyor. PKK terör örgütünün ülke üzerinde tehdidi, bombaların patlaması yüzünden en fazla etkilenen yine Antalya’ydı. Komşularımızla ilgili yangın hala devam ediyor. Belki operasyonlar ile sınırımız biraz temizlendi ama yine de tehdit devam ediyor. Hepsi üst üste geldi. Buraya 12 milyon turist gelirken geçen sene 6,5 milyon civarında turist gelince esnafımız çok fazla etkilendi. Antalya farlı bir yer. 2016 yılında 4 bin 8002 yakın iş yeri kapanırken 9 bin 900 civarında da iş yeri açıldı. Hatta 2017’nin ilk iki ayında da 372 ile Türkiye’de en fazla iş yeri açılan il oldu. Ama bakıldığı zaman esnaf mı kaldı deniliyor. 1800’e yakın üyemiz var. Bunlar hala da yükseliyor. Resmi kayıtlarda Türkiye’de sicil kaydı bakımından Antalya 4’ncü il. Biz Bursa’nın da önündeyiz.
Buradaki özel konu şu, Ardahan’da -11 derece soğuk varken bir taraftan da Antalya’da denize girenler görülüyor. İnsanlar Anadolu’dan baktığı zaman şöyle düşünüyor, ‘ben buraya giderim. İş yeri açarım. Bu kadar turist geliyor. Hatta hiçbir şey yapamazsam bir tişörtle sahilde yatarım’ düşüncesiyle ciddi bir akış var. Buraya iş yeri kurma hayaliyle gelenler hayal kırıklığı ile karşılaşıyorlar. Bakıyor ediyor. Kirasını çıkaramıyor, vergisini ödeyemiyor. Hatta kaçak olarak çalışıyor. Bakıldığı zaman ailesini getirdiği zaman ailesini getirdiyse bazen de aile travmalarının yaşandığını görüyoruz. Bunları istemiyoruz. Bu şehre herkes gelebilir, iş yapabilir. Türk bayrağının dalgalandığı her yerde sıkıntı yok. İnsanlarımız iş yeri açarken de bizle paylaşarak, planlayarak bir AR-Ge çalışması daha uygun diye düşünüyorum.
Peki bu krediler amacına uygun olarak doğru insanlara gitti mi sizce?
Ben KOSGEB’i şöyle anlatayım, aralık ayındaki müracaatlarda 6920 kişi müracaat etti. 15 bin kişiye 50 bin kredi verileceği zaman 603 kişi Antalya’dan faydalandı. Sayın Başbakanımız bizi de Çankaya Köşkü’ne çağırdığında bunu açıkladı. 250 bin müracaat vardı. ‘Herkese vereceğim’ dedi. ‘Herkese vereceğim’ deyince bu sefer müracaat sayısı 730 bine çıktı. 730 binde de 465 kişi hak kazandı. Antalya’da 23 bin 900 kişi bu parayı alma hakkı kazandı. Bunlarında limitleri var tabi. Yerini buldu mu? diyorsanız hepsine kriter koydular.
SAYIN VALİMİZDEN ŞEVK ALIYORUM
Siyasette yaptığınız için bir belediye başkanının ya da siyasinin önüne oturduğunuzda 74 bin 800 kişiyi temsilen oturuyorsunuz. Ama bir de kentimizin bir türlü halledemediği bir mevzusu var. Kent bilincinin oluşmaması. Çok etkin bir üye sayınız var ve bunlar sokaktaki insanlar. Kent bilinci ile ilgili bir çalışma yapıyor musunuz?
Çok güzel bir soru. Ben de size katılıyorum. Antalya’nın toplam nüfusu 2 milyon 380 bin civarında. Merkez nüfusu da 1 milyon 388 bin gibi. Antalya 81 vilayetin yaşadığı bir il oldu. Hatta birçoğunun çocuğu artık Antalyalı oldu. Artık bunlarda ‘doğduğum yer değil, doyduğum yer’ diyor. Bizim esnafı bilinçlendirme konumuz genellikle öncelikle mesleki sorunların öne çıktığı dönemlerde oluyor. Odalarımıza ve esnafımıza bu bilinci yerleştirmek için toplantılar da bunları dile getiriyoruz. Hatta sayın valimiz kendisi Rizeli olmasına rağmen, Antalya’yı Antalyalıdan daha iyi biliyor, daha iyi okuyor. Çözüm önerilerini çok daha iyi biliyor. Kendisi benim de çok sevdiğim çok saydığım bir büyüğüm. Bizlere de şevk veriyor. Özellikle benim çalışmama da büyük katkı sağlıyor. Bana vermiş olduğu moralle ben daha çok çalışıyorum. Bu şehrin bu esnafın kazanması için elimden geleni yapıyorum. Bende Antalyalıyım. Antalya sevdalısıyım ve Antalya milletçisiyim. Ama dışarıdan gelen her esnafta, insanda bizim hemşerimiz. Ama kent bilinci ile ilgili şu an ciddi bir çalışmamız yok.
EXPO AKSU’YA DEĞER KATTI
‘Expo 2016’da 8 milyon turist beklentisi vardı. Esnafta ona göre yatırım yaptı ama beklenen olmadı’ dediniz. Şunu diyebilir miyiz Expo 2016’nın başarısızlığı esnafı etkiledi?
Expo 2016 bir katkı olacaktı. Ama beklenen olmadı. 8 milyon hedefleniyordu. Ama bugün Antalya’nın tanıtımı açısından bakıldığı zaman da Expo önemli bir yatırım. Açılmış olan tramvayın Expo’ya kadar gitmesi, köprülü kavşakların oraya getirilmesi, Kuzey Çevre Yolu, onun tamamında da Aksu’ya çok büyük değer kattı. Esnafın çok beklentisi vardı Expo ile ilgili ama beklenen olmadı. O kadar kötü turizme rağmen de yine de bir sayı yakalandı.
ÖNÜNE GELEN İŞYERİ AÇMAMALI
Rekabet anlamında bir sokağa giriyorsunuz yan yana aynı işi yapa dükkanlar görüyorsunuz. Bununla ilgili ATSO’nun bir çalışması vardı. ‘Nerede ne var?’ diye. Bu tabi ATSO ile sınırlı değil. Sizin de böyle bir çalışmanız var mı? İkincisi ruhsatlandırma yapılmadan önce ATSO, AESOB gibi kurumlardan görüş alınsın. Bu alışveriş merkezleri için geçerli. Ama bu küçük esnaf için geçerli değil. Önüne gelen dükkân açıyor. ‘Elektrik ve su abonelisi ol ondan sonra ruhsat talep et. Bunların abonesi olmazsan da ben sana ruhsat vermem’ gibi bir öneri de var. Buna katılıyor musunuz?
Az önce ifade ettim. Herkes Antalya’ya gelip her işi yapmaya çalışıyor. Önüne gelen iş yeri açmamalı. Ben Antalya’da Büfeciler Odası Başkanıyım aynı zamanda. 2001 yılında biz büfecileri ustalık kapsamına aldırdık. Diyeceksiniz sigara satmanın, bisküvi satmanın ustalığı mı olur diye. Aslında bizim amacımız o değil, iş yeri açılmasını önlemekti. Ama tabi kanundan çıkan boşluklarla bu yerini bulmadı. Ticaret Odası kaydı olanlardan ustalık belgesi istenmez, Esnaf Odası’na kayıt olanlardan ustalık belgesi istenir dendi. Bu sefer benim büfecilerimin yüzde 80’i son iki üç yılda gitti. Antalya’da 3 bine yakın büfe varsa bende 700’e yakın büfe var. Ustalık kapsamında dolayı oraya kaçtı. Gerçi artık onu kaldırdık. Artık ustalık belgesi istenmeyecek. Bu kaçak iş yeri açılması ile ilgili de taksiye nasıl tahattüt geliyorsa bizim diğer mesleklerde de önüne gelen her yere iş yeri açılmaması gerektiğini söyledik bakanlığı. Biz bunu bakanlığa ilettiğimizde bakanlık bize yazı yazdı. Biz de bununla ilgili odalarımızdan görüşlerini istedik. Onlarda eczaneler gibi olsun dedi. Metrekare ölçüsü alınıp da açılabilir. Birçok meslekten bunların sorunlarını aldık biz. ATSO’nun nerede ne dükkân var diye bir çalışması var. Bizim de envanterimiz var ama ATSO daha profesyonel yaptı bunu.
LOGO VE HEM DE KURUMSAL KİMLİK GETİRDİK
Siz Abdullah Sevimçok’un vefatından sonra bir anda başkanlığa oturdunuz. 75 bin üyeniz var. Aslında 75 bin sorun demek bu. Odanın önü sürekli kalabalık. Aynı zamanda binayı güzelleştirdiniz, çalışmalar yaptınız. Bununla ilgili çalışmalarınızı da anlatır mısınız?
Rahmetli başkanın öleceğini hiçbirimiz aklımızdan dahi geçirmiyorduk. Ama bir anda kısa süre içinde hastalık onu ölüme kadar götürdü. Allah rahmet eylesin. Bizimde kendi içimizde seçim oldu. Seçimle geldik. Hazırlıksızdık. Bir aday olursun ona göre hazırlık, plan yaparsın. Biz bir anda böyle bir şeyle karşılaşınca kafamda bu güne kadar yapmak isteyip de, başka olmadan yapamadığım işler vardı. Hemen onlara başladık. Logoyu değiştirdik. Çünkü kurumsal bir kimlik kazanması lazımdı. 1966 yılında ilk dernek olarak kurulmuş. Bir logo oluşturulmuş. O logo benim kafamdaydı. Bir gün Gümrük ve ticaret Bakanlığın baş müfettişleri Antalya’ya kampa gelmişti. Hiç de bize uğramıyorlarmış bunlar. Hep ATSO’ya uğrayıp gidiyorlarmış. Tabi biz gelince arkadaşlar orada yönetim değişti. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’yla da bizim iyi ilişkilerimiz vardır. Çünkü ben ayın 7’sinde seçildim. Ayın 9’un da sayın bakan bana ‘hayırlı olsun’ demek için geldi. O da güzel bir şey. O zaman bana logoyu sordular ‘ne anlama geliyor?’ diye. ‘Bunu bize bir anlat’ dediler. Valla anlatacak bir şey yok. İnsan, dişli falan. Bakan bey, ‘Sizce bunun yenilenmesi gerekiyor mu?’ diye sordu. Bir çalışma yapalım dedik. Hem logo ve hem de kurumsal kimlik getirdik. Tabi oturduğumuz makamlar uzun süredir tadilat görmemişti. Onun çalışmasını yapmamız gerekiyordu. Çünkü birliğimizin ziyaretçi portföyü değişti. Bu güne kadar sadece oda başkanlarının geldiği bir kurumdan çıktı. Bakanların, milletvekillerinin geldiği bir makama dönüştü.
Bu dosyaları hazırlarken kimlerden destek aldınız?
Esnaf Sanatkarlar Odalar Birliği’nde çalışan arkadaşlarımızdan destek aldık. Onlar bize hazırlık yaptılar. Bizim kendi katkılarımız da var. Gördüğümüz bildiğimiz. Ben de esnafım. Esnafın içindeyim, faalim. Hep makamda oturan bir adam değil.
BEN BURAYA HİZMET İÇİN GELDİM
Esnafın şu sorunu halletmeden görevi bırakırsam gözüm açık gider dediğiniz bir şey var mı?
Ben böyle bir teşkilatın, esnafın başkanı olmaktan gurur duyuyorum. Sayın Konyaaltı Başkanımız İbrahim Keklik’le beraber orada gözlemecileri gezdik. Onlarında sıkıntıları var orada. O kadar orunları var. Kira, tadilat sorunları var. Belki devletle sıkıntılarını çözmeyecek durumdalar. Kaymakam Beye soruyoruz işler nasıl diye. Hamdolsun çok şükür diyor. Hâlbuki bir sürü sıkıntısı var. Ben Nisan’da başkan olduğumda ilk ziyarete Kaş’tan başladım. Sezonun açılmadığı bir dönemdi. Beklenti çok düşük. Ben yeni başkan oldum. Esnafın içine gireceğim. Allah’ım bana yardım et dedim. Burası benim kırılma noktam. Sen hangi yüzle geldin deseler o an moralim bozulacak. Belki 30, 40 esnaf gezim. Hepsiyle de çay içip sohbet ettim. Bana da ‘Başkanım siz buraya gelip halimizi bile sormanız çok önemli’ denmesi beni şevklendirmiştir. Ben buraya hizmet için geldim. Benim en büyük özelliklerimden bir tanesi benim onlar için bir şeyler yaptığımı görüyorlar. Ben nereye gidersem gideyim ilgi görüyorum. Takdir görüyorum. Partisi ne olursa olsun beni destekliyorlar. Ben siyasi ilişkilerimi, bilgilerimi bu esnaf için kullanıyorum.
Yorumlar
Kalan Karakter: