Sebze, meyve, çerez, peynir satan 4 dost esnafla merhabalaşacak, alışverişimizi yapacak, çıkacaktık. Şu bizim hanım yok mu? Ne geldiyse başımıza onun yüzünden... Karşı sıradaki tezgahı hallaç pamuğu gibi atarken ben de tezgahta parfüm satan delikanlının genç bir kızı fiyat konusunda ikna çabalarını yakından izledim.
Olay 1:
62 yıllık insanları tanıma tecrübem beni yanıltmıyorsa, kız biraz safça! Esmer tenine, yeşil gözlerine mi vuruldu nedir, delikanlının 120 lirada ısrar ettiği 4 kutu parfümün cazibesine kapılmış belli, kutuları bırakmıyor ama oğlan konuşuyor, o suskun. O sırada önden giden annesi geri dönüyor ve kızını yüksek sesle uyarıyor. “Kızım sen deli misin 120 lira verilir mi bunlara?” diyor, “Görmüyor musun bunlar çakma!”
Delikanlı ve birden ortaya çıkan babasının ruh halleri, renkleri gibi birden kararıyor. Hakaretin bini bir para! “Sana ne oluyor?”, “Çirkef, çirkin kadın”, “S..r git!”... Kız korku içinde, annesinin yanına koşuyor. Delikanlı hakaret ederken birden beni de şaşırtan bir ikramda bulunuyor... 4 kutu parfümü bir poşete koyuyor, kızın eline poşeti tutuşturmaya çalışırken “Al bunları para istemiyorum, bedava, sana hediyem olsun..” gibisinden sözler sarf ediyor. Tabii ki kadının tepesi atıyor, “Serseri sen kim oluyorsun ” diyor. Delikanlı ve babası bu kez kadını darp etmeye kalkışıyorlar ama adamı kolundan tutuyorum, “Yeter artık tamam, bak gidiyor!” diyorum ama ağza alınmayacak küfürler kadının arkasından Vivaldi’nin Mevsimler (çok severim) konçertosu gibi uzuyor da uzuyor.
Olay 2:
Güzel başlayan güne bu kez bir senfoniyle devam ediyoruz. Yarım saat sonra bir başka tezgahın üzerinden apaçi kılıklı bir delikanlı, yaşlı bir adamın, içinde torunu olan bir bebek arabasının üzerine çıkıyor. Belli ki, apaçinin bu atraksiyonu, don almaya çalışan kıza bir serenat. Yaşlı adam tepelerine düşen apaçiye dikkatli olmasını, münasip, orta karar sert bir sesle iletiyor ama apaçi, sanki gariban eroini bonzai almış tavırlarla, sözcükleri geveleyerek, “Neğolmuşbağbayanineyatığk”(Ne olmuş baba yani, ne yaptık) demeye getiriyor. Yaşlı adamın bu vurdumduymaz cüret karşısında sinirle söylediği sözlere bu kez tezgah sahibinden daha anlaşılır (!) sözlerle karşılık geliyor. “Kendini adam mı sanıyorsun, s..r git işine..” Tansiyon birden yükseliyor. Adam etnik (pardon etkin) bir dayak yemeden, karısının kolundan çekip sürüklemesiyle olay yerinden uzaklaşmak zorunda kalıyor. Arka planda ise bu kez etnik (yine klavye sürçtü! etkin) dayanışmanın en güzeli sergileniyor; linç girişimi.
* * *
2’nci olay benim, torunumun, eşimin başına geldi.
Neden yazdım? Yerel yönetimler tezgah esnafına eğitim versin diye...
Pazar yeri ve adını neden vermedim?
Bir daha gidişime bu kez güzel bir sopa çekmesinler diye...
Kavgasız, hoşgörü ve barış içinde yaşamanız dileğiyle...
Yorumlar
Kalan Karakter: