Mahalleye yeni taşındığımda, hayatım boyunca hayalini kurduğum stüdyo tipi bir daireye yerleşmiştim. Giriş katındaki dairenin kapıları hayalini bile kuramayacağım bir bahçeye açılıyordu. Doğaya çok müdahale etmeden, küçük dokunuşlarla düzenlenmişti. Kızıl çamlar ile portakal, mandalina ağaçları, zakkumlar yan yana, aralarda bir yerlerde falez taşlar… Akşamları ve izin günlerimde bahçedeki küçük masada yemeğimi yerken çam, narenciye kokuları arasında içeriden gelen müziğimi dinliyordum. Kahvemi, çayımı yudumlarken kitabımı okuyordum. Sabahları neşeli kuşların şarkılarına kulak kabartırken, nazik ve iyi kalpli komşularım gibi ben de sahipsiz hayvanlar için kapımın önüne bir kap kuru mama, bir kap temiz su koyuyordum.
Deniz, taş çatlasa yürüyerek 50 metre mesafede. Sabah en az yarım saat yüzmeden işe gitmek yok. Bana göre ha cennet ha bizim mahalle.
* * *
Ancak bizim cennet, kış gecelerinin ilerleyen saatlerinde oluyordu bir cehennem! O zamanlar, bizim buralar henüz yazlık havasında. Sonbahar başında neredeyse evlerin dörtte üçünün kepenkleri, bir dahaki ilkbahara kadar sıkı sıkıya kapanıyor. El ayak çekiliyor. Mahallenin ucunda, hakkında pek iyi şeyler söyleyemeyeceğimiz bir pansiyon var. Kasvetli, sevimsiz bir bina. Sarı saçlı, renkli gözlü; sadece bacak boyları Türk kadınlarının ayak parmak uçlarından saçlarının tepesine kadar toplam boyundan bile uzun hanım kızlar kalıyor. Geceleri onları ziyaret eden bazı beyefendiler, geliş ve gidişlerini, şehir magandası yöntemiyle havaya birer şarjör boşaltarak kutluyor. Dişimizi sıkmaktan, karanlıktan korkmaktan yorulduğumuzu fark ettiğimizde; yani aklımız başımıza geldiğinde epey zaman geçmişti. Tam Türkiye gerçeği yani! Polise başvurduk. Bir gecede bitti. Mahalleye huzur geldi. Pansiyon kapandı.
* * *
Bizim mahalle, yazlık evlerin bulunduğu bir semt havasından, orta hal ve üstü ailelerin sürekli yaşadığı, bir çok yeni iş yerinin açıldığı, çok tercih edilen bir yer olma yolunda hızla ilerlerken, bu yakınlarda bina boyandı. Yeni bir isimle otel olarak açıldı. Bahçesinde renkli masalar, sandalyeler, rahat koltuklar, bir kitaplık, rengarenk saksılar dolusu Akdeniz çiçekleri. Orta halli otomobillerle gelen konukları var. Belki bina el değiştirmiştir, belki de yönetenler kafalarını! Ama sonuç gayet başarılı.
* * *
Akıl şart! Değişimi algılamak, uzlaşmanın yolunu bulmak, çevredekilerle iyi ilişkiler kurmak, iyi yönetilmek, iyi yönetmek, hiç bir şey için geç kalınmayacağını bilmek, yeniden başlamak, yalnız olmadığını algılamak, oyuna gelmemek, birilerinin oyuncağı olmamak için…
Yorumlar
Kalan Karakter: