Geçim sıkıntısı yaşamımızda hep vardı. Memur çocuğu olanlar bilir, ebeveynlerimizden bir şey istediğimizde “Aybaşını bekle” derlerdi. Anlamı maaşların alındığı gündü. Karamsarlığa düşmez o günü beklerdik. Zaten gelirimiz aşacak bir isteğimiz hiç olmaz ayağımızı yorganımıza göre uzatırdık!
Televizyon yoktu. Aile sohbet ederdi. Aile büyüklerinin hayat hikayelerini dinler kıssadan hisse çıkarırdık. Büyüğü küçüğü tanırdık sevgi saygı gösterirdik!
Şimdi siz sorun bakın çocuklarınıza, sizin hakkınızda, aile büyükleri hakkında, yakın uzak akrabalarınız hakkında ne biliyorlar, ne kadarını görmüşler? Hemen hemen hiçbir şey bilemeyecekler, bunun için çaba bile sarf etmeyecekler!
Yozlaştırıldık, tüketim çılgını olduk. Şaşırdık! Şımardık! Üretmeden tüketime alıştırıldık, zorlandık. Hep kötü örneklerle beynimiz yıkandı. Özendirildik, elimizdeki ile yetinmedik, daha fazlasını istedik. Kötü bir rekabet hırsına kapıldık. Elimizden bir şey geleceği yok ama yukarılara öfke ve gıpta ile baktık. Aşağılara bakmak hiç aklımız gelmedi!
Devlet büyüklerimizden biri “fakiri sevmem” diyebildi. Bu çılgın özentili yaşamı ve bizi buna teşvik eden idarecilerin suçu kadar , hepimizin de bunda suçu yok mu?
Tasarruf tu kaka oldu. Tutumlu olmak hiç özendirilmedi! Komik bulundu kumbaralar! Çocuklarımıza dolar- avro cep harçlıkları verdik. Yabancı marka giymek, pahalı cep telefonları itibar göstergesi oldu. Pazardan giyinenler küçümsendi! Birçok fakir fukara da gücünü zorlayarak, kredi çekerek bu sevimsiz düzene ayak uydurmaya çalıştı…
Kredi kartları milletin anasını ağlattı. Sanıldı ki her istediğini kartla bedavaya alıyorsun! Millete kartların bir borç kartı olduğu anlatılmadı. Kartla kart borçları ödenmeye başlandı! Böylece çıkmaz sokaklar daldık. Borçlar katlanarak artmaya, icralar kapıları çalmaya başladı.
Dünyadaki kısa aralıklarla yaşanan krizler haricinde, biz krizlerden hiç çıkamadık. Krizlerden hep yönetenleri suçladık, suçu hiç üzerimize almadık. Hiç mi bizim suçumuz yok tüm bu çılgın tüketimden ve olumsuzluklarda! Bu rant ve çıkar düzeninin böyle gitmeyeceğini düşünmedik, düşünmek istemedik. Yarın için hep “Allah kerim” demedik mi?
Dolandırıcılara, hortumculara alkış tuttuk, “Türkiye sizinle gurur duyuyor” demedik mi? Dürüst ve namusları ile çalışanlar küçümsendi, alay konusu yapıldı! Çocuklarımız, dürüst çalışmaya, az ile yetinmeye değil de köşe dönmeye özendirildi!
Medya, bol para gerektiren çirkin ilişkileri ballandıra ballandıra sunarak masum gençlerimizi, çocuklarımızı kandırmadı mı? Özentiler, birçok yuvanın yıkılmasına, gençlerimizin kötü yollara düşmesine neden olmadı mı?
Hep beraber bu kabusları yaşıyoruz. Oysa her gün sağlıklı uyanmak ne büyük nimet. Doğanın bize sunduğu güzellikleri görmek ve yaşamak ne büyük mutluluk.
Bunları görmek istemedik, doyasıya güzellikleri yaşamadık, Hep tükettik, hep özendik. Ufak şeylerden mutlu olmayı beceremedik. Mutluluğu bir türlü yakalayamadık.
Dilimize dolamışız “Önce sağlık”... Büyük yalan, varsa yoksa ‘para para para’. Hep bunun için uğraştık,daha fazlası için dualar ettik! İşte bunun için Tanrı bizleri cezalandırıyor.
İnsan olduğumuzu unuttuk, yarın öleceğimizi unuttuk, sevgiyi unuttuk, sadakati unuttuk, sabretmeyi unuttuk…
Çalışmaktan sıkıldık ama tüketmekten geri kalmadık. Sorumsuzca harcadık borca battık.
Tüm bunlardan sonra, daha ne bekliyoruz ki!
Bize oldu olanlar!..
Yorumlar
Kalan Karakter: