Geçtiğimiz hafta Emrah Başsan’ın kaçırdığı penaltı, maçı seyredenlere ‘Buda kaçar mı’ dedirtti. Penaltı, seyredenler için her zaman kolay gözükür. 11 metreden, 7,32 metrelik kaleye topu sokmak, çok kolaymış gibi gelir. Oysa atan da, tutan da yalnızdır penaltı anında…
****
Penaltı düşüncesi; Stoke City ile Notts County arasındaki bir maçta yaşanılan pozisyon sonrasında gündeme geldi. Notts'un 1-0 önde götürdüğü karşılaşmanın son dakikasında, Hendry topu kale çizgisinden elle çıkararak Stoke City'nin golünü engelledi. O günkü mevzuat gereği hakem bu elle oynamayı frikik atışıyla cezalandırdı. Çizgiye bir karış mesafeden yapılan atış, kale içindeki et duvardan dönünce skor 1-0'da kaldı.
****
İrlandalı kaleci William Mccrum; kalenin uzağında yapılan faullerle, kaleye yakın noktalarda yapılan faullerin aynı şekilde değerlendirilmemesi gerektiğini düşünüyordu. Bir yıl süren mücadelesinin ardından, ceza sahası içinde yapılan faullerin sadece bir oyuncunun ve kalecinin birbirlerine 11 metre uzaklıkta karşı karşıya kalacakları penaltı kuralı ile cezalandırılmasına karar verildi.
****
1891'de Aston Villa-Stoke City maçında, tarihe geçecek an yaşandı. Stoke, Aston Villa karşısında 1-0 yenik durumdayken, maçın bitimine iki dakika kala hakem, tarihin ilk penaltı kararını verdi. Daha önce böyle bir karar olmadığı için duruma sinirlenen Aston Villa kalecisi, topu saha dışındaki ağaçların arasına attı. Maçın bitimine sadece iki dakika kala top kayboldu. Top arandı ancak bulunamadı ve başka top da olmayınca maç da bitmiş oldu. Böyle olunca tarihte penaltı atışı fikrine neden olan Stoke City takımı, tarihteki ilk penaltı atışını da kullanamamış oldu.
****
Esasında hayat da penaltıya çok benziyor. Ya atacağız ya da tutucağız bu hayatta. Seyirciler için kolay gibi görünse de, aslında atmak da, tutmak da aynıdır.
İkisi de aynı şekilde zordur. Penaltı ‘tek başınalık’ demektir, yalnızlıktır. Penaltı bir boşluk, bir yüzleşme anıdır.
Kendinle, yalnızlığınla ve belki de tüm statla.
Kaçmıştır, kaçacaktır, kurtarılmıştır, kurtarılacaktır,
Hayat gibi yani.
Ya kazanacağız ya da kaybedeceğiz. Kendi dünyamızda, kendi içselliğimizde, kendi yalnızlığımızda.
Aynı Stoke City gibi, hayat bize bazen penaltı atma şansı bile vermeyebilir. Ancak sonuna kadar direnmekte, savaşmakta fayda var.
Biz bu dünyada sırtımızdaki küfeye koyduklarımız kadar varız, gerisi ise tıraş…
Yorumlar
Kalan Karakter: