***Alkol ile ilk tanışması 5 yaşında. Alkolik olan büyükbabasıyla aynı odayı paylaşırmış çünkü. Dede bir vesileyle odadan çıkınca hemen bir yudum alırmış. Tadını beğenmezmiş ama anason kokusundan çok hoşlanmış
***Büyüdüğünde de durum aynıymış ilk başlarda. Anasonun kokusu hala güzel ama içkinin tadı pek fenaymış. “Kusa kusa bağımlı olmanın ne demek olduğunu çok iyi bilirim ben” diye anlatıyor o ilk başlangıçları
YEŞİM ERSOY
Nilsu dostum. Altı yıl önce karşıma geçip “Ben bir alkoliğim” dedi. O zamandan beri ayık kalmak için savaşıyor. Bu gün ona rehberlik yapan Şenay’ın Antalya’da kurucularından olduğu Adsız Alkolikler’in (A.A) faal olması için çok çalışıyor. Alkol sorunu olan diğer insanlara yardım etmeye uğraşıyor. Kendine yaptığı yolculuğun güzel sonuçları ortaya çıkmaya başladı. Ona ilk sorum, “Kaç yaşında alkole başladın” oldu. Sözlerine Adsız Alkolikler’in toplantılarında “durumlarını” hiç akıllarından çıkarmamak için kullandıkları o ilk cümleler ile başladı: “Adım Nilsu. Ben bir alkoliğim”. Sonra da A.A’nın duasını etti “Tanrım, değiştiremeyeceğim şeyleri kabul edebilmem için huzur. Değiştirebileceklerim için cesaret ve aralarındaki farkı anlayabilmem için akıl bağışla. Benim değil, senin iraden gerçekleşsin.”
ALKOLLE ODA ARKADAŞI
Sorumu yanıtlarken buruk bir gülümseme oturdu dudaklarına, alkole başlama değil de tanışma yaşını hatırlamıştı çünkü. “5 yaşındaydım. Büyükbabam alkolikti ve ben onunla 16 yıl aynı odayı paylaştım. Hiç ayılmadan içen bir insandı” dedi. Annesi ve babası ise ağızlarına içki koymayan iki hacı. Merak etmiş 5 yaşında tanıştığı anason kokulu sıvıyı. Büyükbabası bir vesile ile odadan çıkınca tadına bakmaya başlamış. “Önce buruktura buruktura. Tadı hoşuma gitmedi ama anasonun kokusu çok hoşuma gitti” diye anlatıyor.
YASAKLAR GELİYOR
Küçük bir kasabada doğmuş. Sokaklarda arkadaşlarıyla oyunlar oynayarak büyümüş. Ta ki orta okula kadar… O yıl birden annesi ve babası yasaklar koymaya başlamış. Sokak yasak, erkek arkadaşlar yasak, kız arkadaşların evlerine oturmaya gitmek bile yasak! Çünkü kasaba tutucu. “Benim alkolikliğimin altında yatan nedenlerden biri budur” diyor Nilsu. Anne ve babası, orta okul için iki seçenek sunmuş ona. İmam Hatip Lisesi veya Kız Lisesi. Oysa karma eğitim veren başarılı okullar da varmış. “Çocuk aklımla bunun anlamının erkeklerin yasaklanması olduğunu çıkaramadım” diyor. Ertesi yıl bir sabah ellerinde başörtü ve uzun pardösü ile sokak kapısının yanında bulmuş onları. (Sen büyüdün artık. Okul bitince de evleneceksin) diyerek uzatmışlar. Zorla takılan eşarbı bahçe kapısının önünde başından sıyırıp çantasına koyarmış. Okul dönüşünde fırçasını bol bol yiyeceğini bildiği halde!
AFFETTİM ONLARI
Tesettüre sokma çabaları, ağır mide ağrıları nedeniyle götürüldüğü doktorun ülser başlangıcı teşhisine takılmış. Kızlarının hastalanmasına müthiş üzülen anne baba, doktorun (Rahat bırakın kızı. Baskı yapmayın) talimatına uymuş. “Bu sahneler ölünceye kadar aklımdan çıkmayacak, onları bu yüzden hiç affetmeyeceğim zannederdim. Oysa affettim” diyor. İşi gereği uzun yola giden babasının çoğu zaman evden uzakta olması da baskıyı artırıyormuş. Hem anne hem baba rolündeki annesi, onu korumak için fazlaca titizleniyormuş. 16 yaşında üniversite eğitimi için Ankara’ya gidene kadar hiçbir yere yalnız gönderilmemiş. “Özgüven eksikliğine neden oldu” diyor Nilsu. Oysa çocukluğunda parayı bulunca doru sinemaya gidermiş. “O zaman takip, kısıtlama yoktu. Ne zaman büyümeye başladım, kontrol mekanziması kuruldu. Artık yok sayılan bir kızdım” diyor ve devam ediyor:
YİNE BÜYÜKBABA FAKTÖRÜ
“Bu baskıların tek bir yararı oldu. O da okumak. Hala görüştüğüm bir öğretmenim beni dünya klasikleri ile tanıştırdı. Okuyordum ve televizyonda belgeseller izliyordum. Okul birincisi olarak mezun oldum. Kasabamdan yüksek okula giden ilk kızdım. Orada da büyük bir mücadele vardı. Çünkü evlendirilmek isteniyordum. Görücüler gelip gitmeye başlamıştı. O alkolik büyükbabam var ya, yine yanımdaydı. Babama karşı durdu. (Okutacaksın. Sen okutmazsan ceketimi satar, ben okuturum. Bu kız öğretmen olacak. Kendi altın bileziğini takacak koluna. Başkalarının takıp da sonradan geri alacağı altın bilezikleri olsun istemiyorum ben) dedi.”
KARMAKARIŞIK KIZ
Gözleri doluyor Nilsu’nun. Yüzünde yarım bir tebessümle, “Alkolik olmama neden olan büyükbabam dünya ile tanışmama da neden oldu. Babam yollarda olduğu için Ankara’ya okul kaydına da beni alkolik dayım götürdü. Çok severdim onu. O da sürekli içiyordu” diyor. Alkol bağımlılığı hem baba hem de anne tarafında varmış. “Üniversiteli olduktan sonra kasabaya gidiş gelişlerimde, çevrede o kadar tutucu olmasına rağmen biz dayımla karşılıklı içki içerdik” diye anlatıyor. Üniversitede ilk yılı çok zor geçmiş. Yıl 1979, ülke karışık. Abdestinde, namazında bir insan olan Nilsu da öyle. Karmakarışık duygu ve düşünceleri varmış. Bir tarafında solcu simgeler, bir tarafında din. Anne ve babasının ‘bozar’ diye korktuğu arkadaş çevresi gerçekten de bozuyor onu. “Bozulmaya müsaittim zaten” diyor. İlk erkek arkadaşı alkol ve sigara kullanıyormuş. Nilsu da başlamış. İçtikçe rahatladığını, ailesinin dayattığı suçluluk ve utanç duygusundan, korkularından uzaklaştığını anlatıyor. “Bastırdığım bütün duygular su yüzüne çıkmıştı. Öldürmeye beğenmediğim annem ve babamdan nefret ediyordum beni ‘yok’ saydıkları için. O duygular besleniyordu. Alkol serüvenim böyle başladı” diyor. Öğrenci işi ucuz içkilerle geçen 4 yıl.
KUSA KUSA BAĞIMLILIK
Öğretmen çıkınca ilk tayin oldu yer, “Allah’ına kurban Adana” Esas içmeleri orada başlıyor. Anason kokusunu hala beğeniyordu ama istemeyerek içiyordu. Çünkü o içkinin tadı ağır gelmişti. “Kusa kusa bağımlı olmanın tadını çok iyi biliyorum. Kusa kusa… Nasıl bir işkencedir? Nasıl bağımlı hale gelirsin?” diye soruyor. Yanıtını da kendi veriyor:
“Burada başka bir şey vardı. Yine ailemin korktu bir şey vardı. Gidip gidip onları seçiyordum. Çünkü anne ve baba tarafımdaki alkol bağımlılarının hepsi bana bir modeldi. Ben de onlar gibi olmalıydım. Ben alkol ile (Ait) oluyordum. Girdiğim gruplar hep alkol ve sigara kullanan gruplardı. Onların beni kabullenebilmesi için benim de onlar gibi olmam lazımdı. Seçimimi o yönde yaptım.”
ÖDÜL YERİNE CEZA
Adana’da ilk çalıştığı okulda beden eğitimi öğretmeni yokmuş. “Gençsin. Sen yaptırırsın” demiş diğer öğretmenler. Hayatında eline top değmemiş Nilsu, başka okullardaki beden eğitimi öğretmenlerinden basketbol oynamayı öğrenmiş. Kendi branşının yanında beden eğitimi öğretmeni de olmuş. Okulun basketbol takımını yönetmiş ve o yıl okulu Adana üçüncüsü olmuş. Kutlama yemeğine gitmiş başarılı takımlar ve öğretmenleri. Öğretmenler içki içiyormuş, Nilsu da bir kadeh istemiş. Ertesi gün okul müdürü odasına çağırıp sarı zarfı eline tutuşturmuş. Öğrencilerin önünde alkol kullandığı için uyarı! Dikkat etmiş, öğrencilerin önünde içmemiş bir daha. Hafta sonları arkadaş grupları ile içmeye devam etmiş.
BİR ADIM BİR NEFES BİR YUDUM
9 yıl Adana, sonra 4 yıl Sinop Boyabat zorunlu hizmet. Sinema, tiyatro, konser yok. Bütün öğretmenler her gün içiyormuş orada. Dışarıda içmek imkansız. Evlerde toplanıyorlarmış. İçkilerini içer, Cumhuriyet Gazetesi’nin köşe yazılarını okur ve tartışır, uyumak için evlerine dağılırlarmış. O zamanlar dini inançları daha farklı oldu için ramazanlarda içmeyi kesermiş bir tek. Alkol sorunu olduğunu hiç düşünmemiş. Peki bayramda seyranda memlekete gittiğinde? “Bavullarımın dibinde cep kanyağı bulunurdu. Kahvenin içine katar, gözlerinin içine baka baka içerdim. Yoksa o kasabayla baş edemezdim ki. Nefret ediyordum oradan. Hep kavgalıydım. 2014’de kavgam bitti” diyor. Boyabat’ta ona dair her şey değişmiş:
“Dini inançlarımı orada bıraktım. Büyük bir aşkı bıraktım. Ailemin bana armağanı olan ismime, kendi istediğim Nilsu adımı ekledim. Seçme özgürlüğümü kullandım. Şimdi düşünüyorum da bana dayatılan şeylere karı koyarak Nilsu oldum ben. O engeller için de teşekkür ediyorum. Her şeyin bir adım, bir nefes, bir yudum ile başladığını o kadar iyi öğrendim ki. İlk başta bir nefes çektiğim sigaraya da bağımlı oldum. Bıraktığımda günde 3 paket içiyordum. Alkol bağımlılığım da bir yudum ile başlamıştı. O da insanın beden,akıl ve ruh sağlığını bozuyor. Bedel ödeyerek öğrendim bunu.”
SON DURAK
Nereye gidilir bu maaşla diye düşünmüş bir sonraki tayini için… Büyükşehirler olamaz. Onların ortasında bir yer seçip İzmit’i istemiş. 9 yıl da orada yaşamış. Çalıştığı okulda artık yönetici sıfatı da varmış. Okulun bilgilerini web ortamına taşıyan oymuş. Okul yönetimi çalışkanlığından çok memnunmuş. Öğrencilerle de arası çok iyi imiş. Teneffüslerin sonunda, “Nilsu geliyor” diye sınıflara kaçışsa da gençler onu çok severmiş. Evinin anahtarı öğrencilerin elinde, kütüphanesi hizmetlerindeymiş. 2002 yılında aniden babasını kaybetmiş ve esas travma orada başlamış. “O benim dibim oldu. Her gün içiyordum ama babamın kaybıyla hayatta yeniden bir savruluşum başladı. Annem iki yıl ilaç tedavisi gördü. Kardeşimle annem dine sığındı. Ben tersi bir yolculuktaydım. Alkol ile dört yöne koşan bir Nilsu vardı artık. O kayıp ile baş edemedim. Her ne kadar ona dokunamamış olsam da, sevgi sözcüklerini duymasam da babanın kaybı çok zor. Babamın kaybında, babasızlığı özlediğim için çok kayboldum. Babam yaşarken bir umut vardı, baba-kız ilişkisi kurma şansı umudu” diyor.
SIRTÇANTAM.COM
41 yaşında emekli oluyor. Gelip Antalya’ya yerleşiyor. “Artık sırt çantam.com idim” diye dalga geçiyor. Anlamı şu: “İçki şişelerini sırt çantasına doldurup sahile gitmek!”
Antalya’da da çok içiyor. Ta ki alkollü olduğu bir gece oturduğu apartmanın bahçe kapısına kafasını çarpana kadar… Güya gizlice içeri girip görünmeden yatak odasına kaçacağı annesi, onu öyle kanlar içinde görünce, “Seni bunları görmek için mi dünyaya getirdim ben” diye çıkışıyor. Nilsu içki şişesini alıp odasına çekiliyor. Daha kısa bir süre önce internetten tanıştığı ve “Galiba senin alkol sorunun var” diye ilk uyaran insana telefon açıyor ve ağlaya ağlaya“Galiba benim alkol sorunum var” diyor. Kendine yolculuk işte böyle başlıyor. Hala da sürüyor…
Yorumlar
Kalan Karakter: