Hepimiz biliyoruz ki; Kaleiçi bir tane!
Bu bir tanelik; coğrafi ve tarihi özelliklerinden geliyor.
Yani dününden geliyor. Evet, Kaleiçi'ni Kaleiçi yapan, bugünkü durumu değil; tarihteki özel konumu.
Kaleiçi'ne bugün bakarsak, hiç bir şey bulamayız.
Çünkü cahil, ilgisiz, bilgisiz bir neslin evlatları olduk. Okumayı, yazmayı sadece "iş" bulmak
için öğrendik. Yani, para kazanmanın kolay yoluydu okumak. Fakat o kadar ezbere okuduk ki; okuyanlar ne okuduğunu, öğretenler ne öğrettiğini bilmiyorlardı. ‘Salla başı al maaşı’ tüm Devlet dairelerinde bir slogan halini almıştı. Gerçek okuma aşkını yakalayanlar; başarılarına yurtdışında devam ettiler. Orada mezun oldular, orada iş buldular. O ülkeyi kalkındırdılar.
Bize de çürük elmalar kaldı. Okuma tembeli olduk. Kütüphaneler boş, kahvehaneler, kafe denen yerler doldu taştı.
Okumayanla okuyan arasında hiç fark kalmadı.
Bir TV programında; rastgele yoldan geçenlere sorulan çok basit coğrafi sorulara doğru dürüst cevap veren çıkmıyordu. Halbuki soru yöneltilen kişiler; kültürlü kişilere benziyorlardı.
NEDEN?
İşte bu zihni tembelliklerden dolayı, gelişemedik!
Sadece dini konularda; cennet ve cehennem korkusuyla yaşar olduk.
Dünyamızı "ahiret" dünyası yaptık. Camiler çoğaldı. Boğazımızdan kestik "camiye yardım" diyenlere paralarımızı verdik.
Belediyelerimiz; vatandaşa hizmete değil, camilere "maddi ve araç gereç" yardımı yapar oldu.
Emekli, işsiz güçsüz bir takım insanlar; "camiler" yaptırarak, "ahiretlerine sevaplar" kazandıklarını sanıyorlardı.
Lüks ve gösterişli israfı bol, cemaati cumalık ve bayramlık camiler ülkesi olduk.
Cami yaptırma ve yaşatma da; belediyeler ve devletin bir çok organı "yarış" yapar oldu.
KÜLTÜR VE SANAT KAYIP
Toplumların aynası sayılan kültür ve sanat faaliyetleri, o kadar geri kaldı ki!
Camiler ve İmam Hatip Liseleri doldurdu şehirleri.
Nereye ve ne zamana kadar?
KALEİÇİ’Nİ BİZ DEĞİL,
ONLAR BİLİYORLAR!
Kaleiçi ve diğer tüm tarihi yerleri turistler geziyor. Bilgilerine bilgi, görgülerine görgü ve kültürlerine kültür katıyor.
Biz de sadece onlara bakıyoruz. Onlara "hizmet" veriyoruz.
Şu Antalya'nın tüm ilçe ve köylerinde yaşayanlardan kaç da kaçı geldi de, Kaleiçi'ni gezdi gördü?
Gezdim, gördüm diyenleri de; ben görüyorum.
Gezerken içlerinden birisi (çok biliyor ya) :
- Burası eski Antalya... Burada çivi bile çakmak yasak... Bakın bu evleri de eskisi gibi restore etmişler!
Ellerinde bir kitapla dolaşan hiç bir aile görmedim. Ezbere geziyorlar. Nerede ne var, ne zaman yapılmış, kimler yaşamış.
Bilen yok.
Belediyelerimizin veya Bakanlığın vatandaşı bilgilendirmeye yönelik hiç bir hizmeti yoktur.
Turizm mi; turizm!
SAHİP ÇIKALIM
Antalyalı bürokratların, turizmcilerin, Kaleiçi'ni iyileştirmek ve güzelleştirmek için "bilimsel" acil projeler hazırlayıp uygulamaları şarttır!
FETHİYE'DEYİM
Yaklaşık iki haftadır Fethiye'deyim. Geziyor, görüyor ve notlar alıyorum.
Hele hele geçen hafta "Ortaköy" diye bir yere gittik; küçük dilimi yuttum!
Büyük bir mahalle. Dükkanlar, kafeler mevsim sonu olmasına rağmen dolu dolu.
Bağıran, çağıran yok!
Sokaklarda bir bisiklet bile yok!
Turistler sokak boyunca ürkmeden rahat rahat geziniyorlar.
Nedenini soruyorum!
"DİKKAT BU YOL 19:00 - 17:00 SAATLERİ ARASINDA TRAFİĞE KAPALIDIR"
‘İşte bu!’ diyorum içimden; Kaleiçi'nde böyle bir uygulama olsa; turist kaynar tüm sokaklar!
NEREDEE?
Maalesef bu ve buna benzer uygulamalar hiç olmadı.
Kaleiçi "otopark" olarak görüldü ve kapılarına "kapıcılar" konuldu.
Taksi duraklarından yolda yürünemez oldu.
Demir dubaları bile söküp, park yeri yaptılar.
Ama Kaleiçi'ni bir türlü Kaleiçi yapamadılar!
AH KALEİÇİ, VAH KALEİÇİ
***
YEREL GAZETELER
YEREL HABER VERİR.
OKUYUNUZ, OKUTUNUZ.
Yorumlar
Kalan Karakter: