İşitme kaybının doğumda en sık karşılaşılan problem olmakla birlikte her yaşta ortaya çıkabileceğini anlatan Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Prof.Dr. Bayazıt, “Doğuştan gelen işitme kayıpları erken dönemde uygun şekilde tedavi edilmelidir. Aksi takdirde konuşma da gelişmez. Kişi ne kadar iyi duyarsa o kadar iyi konuşur. Doğuştan işitme kayıplarının yüzde 60’ı genetik nedenlere bağlıdır. Kalan yüzde 40'ı ise anne karnındaki enfeksiyonlar ve gelişim anormalliklerine bağlıdır" dedi.
KAYBIN DERECELERİ VAR
İşitme kaybının hafif derecelerden ağıra kadar değişik şekillerde kendini gösterebileceğini söyleyen Prof. Dr. Bayazıt, “Sağırlık derecesindeki işitme kayıplarında halk arasında biyonik kulak olarak adlandırılan koklear implant uygulamaları ile tedavi sağlanır. Ancak koklear implant uygulanabilmesi için hastanın iç kulaktaki salyangoz yapısının ve işitme sinirinin varlığı gereklidir. Az da olsa bir grup hastada doğuştan iç kulak salyangoz yapısı veya işitme sinir gelişmemiş olarak karşımıza çıkmıyor. Bilgisayarlı tomografi ve magnetik rezonans görüntüleme yöntemleriyle işitsel yapıları değerlendirebiliriz” şeklinde konuştu.
TEDAVİ YÖNTEMLERİ
İşitme testleri hakkında bilgi veren Prof. Dr. Bayazıt, "Mesela uyuyan bir bebek veya çocuğun işitmesi işitsel beyin sapı cevapları testi, yani ABR testi ile değerlendirilir. Bir kısım yetişkin hastada ise genellikle tümör cerrahilerine bağlı olarak bu yapılar hasar görür. Dolayısıyla hastaya koklear implant takılamaz. Bu grup hastalarda alternatif bir çözüm olarak işitsel beyin sapı uygulaması yapılıyor. Koklear implantta elektrot iç kulaktaki salyangoza yerleştirilirken, işitsel beyin sapı implantında elektrot beyin sapındaki işitme çekirdeği üzerine yerleştirilir. Yani işlemlerden biri kulak içerisinden yapılırken, diğer beyin içerisinden yapılıyor. Bu durum her iki müdahale arasında, ameliyat hazırlığı, cerrahi teknik, komplikasyon riski, elde edilecek randıman açısından ciddi farklar yaratıyor" dedi.
Yorumlar
Kalan Karakter: