17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin 26. yıl dönümünde İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Antalya Şubesi, basın mensupları ve meslektaşlarıyla bir araya geldi. İMO Antalya Şube 2. Başkanı Erman Aydın, yaptığı açıklamada, Türkiye’nin deprem gerçeğine karşı hâlâ yeterli hazırlık yapmadığını ve bilimsel çözümler hayata geçirilmedikçe benzer felaketlerin tekrar yaşanabileceğini vurguladı.
“26 yıl geçti, deprem hâlâ en büyük endişemiz”
Marmara Depremi’nin Türkiye tarihinin en yıkıcı afetlerinden biri olduğunu belirten Aydın, “O deprem, nüfusun ve sanayi yoğunluğunun yüksek olduğu geniş bir bölgeyi etkileyerek büyük can ve mal kaybına yol açtı, uzun yıllar sürecek ekonomik yaralar açtı. Sosyal açıdan ise, özellikle deprem bölgesinde yaşayanlar başta olmak üzere tüm vatandaşlar üzerinde derin bir travma yarattı. Aradan geçen 26 yıla rağmen, özellikle İstanbul ve Marmara bölgesinde deprem endişesi hâlâ çok güçlü ve bu endişe tamamen haklı gerekçelere dayanıyor” dedi.
Aydın, 23 Nisan 2025’te Marmara Denizi Silivri açıklarında meydana gelen 6,1 büyüklüğündeki depremi hatırlatarak, “Bu sarsıntı, kentin depreme ne kadar hazır olduğu sorusunu yeniden gündeme getirdi. Deprem sonrası basında fay haritaları paylaşıldı, büyüklük ve olası tarih tartışıldı. Ancak asıl mesele, depremin nerede ve ne zaman olacağı değil, kentlerimizin böylesi bir afete ne kadar hazır olduğudur” ifadelerini kullandı.
“6 Milyon yapı riskli, hangileri olduğu bile bilinmiyor”
Türkiye’nin deprem kuşağında yer aldığı gerçeğini hatırlatan Aydın, son 100 yılda 85 yıkıcı depremin meydana geldiğini ve yaklaşık 85 bin vatandaşın hayatını kaybettiğini söyledi.
“Nüfusun %96’sı deprem riski bulunan bölgelerde yaşıyor. Resmi raporlara göre 6 milyon civarında yapı riskli durumda. Bu, toplam yapı stokunun yüzde 60’ına denk geliyor. Üstelik bu rakamlar tahmini; hangi binaların riskli olduğu bile net olarak bilinmiyor” dedi.
Aydın, bu tabloyu “devletin bile riskli yapıların tam listesini bilmediği” şeklinde yorumlayarak, olası bir büyük depremde sonuçların ağır olacağı uyarısında bulundu.
“Ulusal deprem Stratejisi Raflarda Kaldı”
1999 Marmara Depremi sonrası pek çok bilimsel rapor hazırlandığını hatırlatan Aydın, bu raporların 2011 yılında Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı’na dönüştürüldüğünü söyledi. Planın, 2023 yılına kadar Türkiye’yi depremlere karşı hazır hale getirmeyi hedeflediğini belirten Aydın, “Ne yazık ki 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremleri, bu hedeflerin büyük ölçüde kâğıt üzerinde kaldığını ortaya koydu” dedi.
Aydın, 6 Şubat depremlerinde 50 binden fazla kişinin yaşamını yitirdiğini, 40 bin binanın yıkıldığını, 200 binden fazla binanın ağır hasar aldığını ve maddi kaybın 100 milyar doları aştığını hatırlattı.
“Bilimsel çözümler yıllardır biliniyor, kaynaklar oluşturulmuş, hatta vatandaşlardan bu amaçla milyarlarca dolar toplanmış durumda. Buna rağmen gereğini yapmayanlardan hesap sorulmalıdır” diye konuştu.
“Deprem doğal bir olay, afet insanın eseri”
Aydın, Türkiye’nin kırılgan yapı stoku, yetersiz planlama anlayışı ve denetimsiz yapı üretimi nedeniyle büyük risk altında olduğunu söyledi:
“Ülkemizin hem yetişmiş mühendis kadroları hem de maddi imkânları bu sorunları çözmeye yeterli. Yeter ki bilimsel verilerle şekillenen bir planlama anlayışı benimsensin, kamusal denetim etkinleştirilsin. Deprem doğal bir olaydır; afete dönüşmesi tamamen insan kaynaklıdır. Bilimsel bilgi ışığında hareket edilirse can ve mal kayıpları önlenebilir.”
“Bilimsel ilkelerle hareket edilmeli”
Aydın, siyasal irade, yerel yönetimler ve tüm ilgili kurumların sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğini vurgulayarak, “Kentlerin planlanmasından yapı üretim süreçlerine, yapı denetiminden kentsel dönüşüme kadar her adım, mühendislik biliminin ortaya koyduğu standartlara göre atılmalıdır. Ancak bu şekilde 17 Ağustos gibi acıların tekrar yaşanmasının önüne geçebiliriz” dedi.
Yorumlar
Kalan Karakter: