Otobüs durağının önünden geçen bir motosiklet sürücüsü, yola fırlayan bir köpek yavrusuna çarpmış. Hanife hanım, “Motosikletin ön tekeri, yavrunun üzerinden geçti, hayvan arka tekere takıldı. İnanır mısınız adam yola devam etmeye çalıştı ama araç ilerlemedi. Durmak zorunda kaldı. Oradan bir belediye işçisi çıktı, hayvanı kulaklarından tutup yerden kaldırdı. Götürüyor! Nereye götürdüğünü sordum. Ağacın altına bırakacakmış! (Olur mu öyle şey, belediyelerin barınakları, veterinerleri var. Arayın, gelip hayvanı alsınlar. Belki t3edavi edilebilir) dedim. Adamlar beni dinlemedi” diye anlattı. O sırada Cihan, cep telefonundan 155 Polis İmdat’ı aramış. Annesi ancak, “Köpeğe çarptı. Köpeğe çarptı” dediğini duyunca telefonla konuştuğunu anlamış. Telefonu Cihan’dan alıp durumu polislere izah etmiş. Oğlu daha fazla etkilenmesin diye oradan ayrıldıkları sırada motosikletli bir Yunus ekibi gelmiş.
Hadi bakalım, köpeği ölüme terk edenler mi yoksa yardım çağırmaya çalışan Cihan mı engelli?
* * *
Tekerlekli sandalye bağımlısı Ramazan ile bir yerden bir yere gidiyoruz. Karşıdan gelen genç adam ona dikkatle bakıyor. Sonra orta parmağının bükümüyle kaldırımın kenarındaki ağaca tık tık vurup kulağının memesini çekiyor: “Allahım sen koru!”
Ramazan gülüyor. “Allah beni bu dünyaya sen haline şükret diye yolladı değil mi kardeşim” diye soruyor. Karşıdaki genç adam olumlu anlamda başını sallıyor!
Göstere göstere haline şükreden mi yoksa Ramazan mı engelli?
* * *
Ekmeğini kazanan, orta halli bir yaşam sürdürebilecek koşullara sahip bedensel engelli arkadaşımız hoş bir genç hanıma aşık oluyor. Duyguları karşılıksız değil. Nişanlanıyorlar. Düğün hazırlıkları başlıyor. Ev tutuluyor. İki tarafın ailesi keyifle, heyecanla evi döşemeye uğraşıyor. Sadece bir iki kez merhabalaştıkları komşu kadın, gelin hanımın tek başına eve geldiği bir gün kapıda kıstırıyor, “İyi düşündün mü? Güzel kızsın, daha iyilerine layıksın” diyor. Damat adayını tanımaz etmez. Huyunu suyunu bilmez. Daha iyiden kastı, yürüyebilen bir erkek!
Sorarım size: Bilip bilmeden konuşan komşu kadın mı yoksa damat adayı mı engelli?
* * *
Zihinsel engelli 30 yaşındaki A.’nın ailesi bir parça mutlu olmuştu. Oğullarının gerçek bir iş bulup çalışması uzak bir hayal. Ona kimse iş vermiyor. Oysa alışveriş yapabiliyor, faturaları yatırabiliyor, temizliği hem de şartlı şurtlu yapıyor, bulaşık yıkayabiliyor. Mahalledeki temiz kalpli bir esnaf sırf oylansın, sosyal yaşama katılsın diye “Çalıştırıyormuş gibi” yapmayı öneriyor. A. her sabah ciddiyetle “Çalışıyormuş” gibi işyerine gidiyor, yerleri süpürüyor, tozları alıyor, çay servisi yapıyor. Sabahtan bir iki saat gitmesi planlanan işyerinden akşama kadar ayrılmak istemiyor. Zorla eve aldıklarında balkona oturup işyerinin kapısını gözlüyor. Bayağı bir keyifli ve konuşkan oldu. “Aman ne iyi” diyorsunuz değil mi?
İyi olmadı işte. Konu komşu, kadınlı erkekli diğer esnaf kaşla göz arasında A.’nın eğitimine katkıda bulunmayı iş edinmiş! O büyük bir dikkatle yetiştirilmiş A.’ya “Eğlence olsun” diye küfür etmeyi, ayıp el hareketlerini yapmayı öğretmişler. Ebeveynlerinin aklı çıktı. Ya sokakta tanımadığı birine küfreder, el hareketi yaparsa, ya o kişi de çok sinirlenip evlatlarına kötü bir şey yaparsa…
A.dünyayı yine balkondan izliyor artık. Mutsuz, gergin, içine dönük, sessiz… Annesi, bir kutu anti depresan’dan sonra “Şimdi iyiyim. İlk günlerde balkona fırlayıp (Çocuğumdan ne istiyorsunuz? O size ne yaptı) diye bağırasım vardı” dedi.
Sizce A. mı yoksa eğlence anlayışı hastalıklı insanlar mı engelli?
Yorumlar
Kalan Karakter: