Mesele kadın eşitliği, hangi dinin yahut ideolojinin bu konuda ne düşündüğü değil. Mesele bir kadının bu konuda ne hissettiği. Kendini evvela ‘insan’ olarak gören ve öyle görünmek öyle yaşamak isteyen bir kadının…
KADININ YERİ NERESİ ?
Kadın çağlar boyunca büyük olayların merkezinde olmuş, devletler kurmuş, imparatorluklar yıkmıştır.İslamiyet öncesi, sonrası, farklı dini inançlardaki davranış biçimleri,ortaçağda kadına uygulanan şiddet. Anaerkil toplumlarda kadının elde ettiği güç. Çalışan kadın… Cinsel teşvik objesi olarak kullanılan kadın… Şiddetin başrolündeki kadın… Baktığımız zaman kadının tarihçesi erkeklerinkinden çok daha karmaşıktır.
Kadının yeri her zaman bir değişim içerisinde olmuştur. Ancak şu bir gerçektir ki; kadın bazı hususlardan üstün yaratılmıştır. Bu üstünlük iddiası günümüzde ortaya koyulan eşitlik ilkesine zarar verecek değil aksine kadının kutsiyeti ve kıymetini açıklayacak mahiyettedir.Doğanın kendi özünde var olan doğurganlığı, duygu yoğunluğunu, iklim çeşitliliğini vermek için kadını seçmesi de bunun apaçık bir kanıtıdır.
ELMA İLE ARMUT BİR Mİ?
Kadın ile erkek iki ayrı cinstir. Elma ile armut nasıl mukayese edilemez ve birbirlerine üstünlükleri söz konusu olamazsa insanda da durum aynıdır. Kıyas ancak vasıfları eşit olan iki şey arasında yapılabilir. Mesela vapur, uçak ve otobüs binek vasıtası olduğu halde biri diğerinden üstün tutulamaz. Her birinin yolu ve görevi ayrıdır.
Dolayısı ile kıyas ancak insan baz alınırsa ve insan haklarından bahsedilirse yapılabilir. İnsan olarak sorumluluklarımız konusunda eşitiz. İnsana insan gibi muamele etmek konusunda eşitiz. İnsanların özgürlük alanlarına saygı göstermek konusunda eşitiz. Bir başkasının yaşam hakkına kast edemeyeceğimizi, onu rahatsız edemeyeceğimizi bildiğimiz kadar eşitiz elbette.
SADECE ‘KADIN’ SADECE ‘İNSAN’
Kadın ile ilgili en kafa karıştırıcı ve yakışıksız durum aslında toplumların kadını sadece ‘kadın’ olarak algılamaktan gafil oluşudur. Hep önüne, arkasına bir yakıştırma, bir ek ekleme gereği duyulmuştur. Bu durumun; dul kadın, metropol kadını, şuh kadın, iş kadını gibi onlarca örneği mevcuttur. Hatta bunun da ötesinde çoğu zaman kadının da insan olduğunun unutuluşudur.
Günümüzde kadın elde ettiği pek çok özgürlüğe rağmen halen bir meta olarak kullanılmaktan kaçamamakta ve kurtulamamaktadır. İş hayatında eğer kendi işine sahip değilse kullanılmaya, kendi işinin patronu ise de erkek çoğunluğunun olduğu bir ortamda kendisini kabul ettirmek için mücadele etmeye yahut dişilik özelliklerinden taviz vermeye mecbur bırakılmaktadır.
Erkeklerin feminenleşip kadınların erilleştiği iddiasına bakıldığında da tam olarak bu durum görülmektedir. Kadın hak ettiği değeri alamamasından sebep, hakkı olan çalışma hayatına girmek için dişiliğinden verip, eril görevler edinmek zorunda kalmaktadır.
Kadına sadece ‘kadın’ gözü ile bakıldığında, yaradılışında sakladığı mucizeler ve güzelliklerin farkına varıldığında, ona saygı duymamak mümkün değildir esasında.
İSLAMİYET KADINA DEĞER VERMİYOR DİYENLER…
İnanç söz konusu olduğunda en bilinçli ve eğitimlimiz dahi genelde aynı yanlışa düşüyor; dini sahih kaynaklardan öğrenmek yerine önceki nesillerden edinilmiş bid’at, gelenek ve önyargıları devam ettirmek…
Hal böyle olunca yanlış anlama ve uygulamaların da önü açılıyor.
Halbuki İslam kulluktur, adalettir, ince düşüncedir. Adı ayrımı fark etmez, inanç iman gücü ve niyet ile insanın içindeki kamil insanı harekete geçirendir. İnsanı insan etme sanatıdır.
İŞİN DOĞRUSU
Eğer illa ki irdelemek ve her bir ideoloji ne diyor diye bakmak gerekirse;
İslam’ da kadın sultandır. Dinimiz kadına çok değer vermiş, erkeğe de çok mesuliyet yüklemiştir. Kadın kendi istemediği taktirde çalışıp para kazanmak zorunda değildir. Eşi yahut ailesinde bakımından sorumlu bir erkek onun ihtiyaçlarını karşılamak durumundadır. Hiç kimsesi yoksa devletin güvencesi altındadır. Burada kadına seçme şansı tanınmış ve naif bir varlık olduğu göz ardı edilmemiştir. Elbette isterse inancının gerektirdiği şartlara riayet etmek suretiyle çalışabilir. Denge kadını koruyacak şekilde kurulmuştur. Çalışan kadın istemezse kazancını eşi ile paylaşmaktan ve eve harcamaktan yükümlü değildir. Aslında ayrıntılı incelendiğinde İslam’ın çalışan kadının haklarını da koruduğu görülür.Müslüman’a, Allah’ın bir emaneti olduğu için, kadın çok değerlidir. Bu hazineyi saklamak, sakınmak ve kıymetini bilmek de elbette hassasiyet gerektirir.Dini sorumluluklarda insanların yaradılış ve fiziki özelliklerine uygun tüm kolaylıklar düşünülmüş ve sağlanmış ancak erkekler şu taraftan kadınlar bu taraftan Allah’ a ulaşacaktır diye bir ibare konulmamıştır.Unutulmamalıdır; insan için amaç sevgiliye (Allah) ulaşmaktır. Varlığını, aslında kendi varlığından içeri bir var olduğunu kavradığı an yok saymak. Aslında sen ben dahi olmadığını idrak edip ilahi aşka kavuşmaktır.
Sözün özü, insan olmaktır. İnsandan insana zarar gelmez, emanete halel gelmez. İnsanlığın bahanesi olmaz; ne kadına karşı, ne çocuğa, ne de diğer yaratılmışlara.
Talip her nefeste insan olmalı, haddini bilmeli. Haddini bilen, her dem Rabbini bilendir… Aşk ile…
KUTU
Hanımlarınızı üzmeyin. Onlar, Allahüteâlânın size emanetidir. Onlara yumuşak olun, iyilik edin! (Müslim)
En üstün mümin, hanımına en iyi, en lütufkar davranan güzel ahlaklı kimsedir. (Tirmizi)
Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışasınız diye sizi milletlere, kabilelere ayırdık. Haberiniz olsun ki, Allah katında en şerefliniz, en takvalınızdır. Muhakkak ki, Allah bilendir, her şeyden haberdardır. (Hucurat 13)
Yorumlar
Kalan Karakter: